Seni seviyorum…
Bu itiraf, antrenman salonundan çıkıp odalarımızın olduğu koridora gelinceye dek kulaklarımda yankılandı. O anda tepkisiz kalıp bir cevap verememiştim ama şimdi düşündükçe Dan’in benden de bir şeyler söylememi beklediğini biliyordum. Bunu sesli bir biçimde dile getirmeyecek kadar kibar ve anlayışlıydı. Asla beni telaşlandıracak bir eylemde bulunmak istemiyordu. Bunu biliyordum, zira artık onun düşüncelerini de hissedebilecek kadar hassaslaşmıştım.
Odamın kapısına geldiğimizde yüzümüz birbirine bakacak şekilde durduk. Gülümsemesi bir an olsun suratından silinmiyordu, onu böyle mutlu görmekse beni fazlasıyla sevindiriyordu. İçimden bir ses ruh bağı kurulduğundan bu yana, artık kendimden çok onu önceliğim yapacağım konusunda nutuk çekmeye başlamıştı. Dürüst olmak gerekirse, o sesle aynı fikirdeydim.
Ne yaparsam yapayım, hep Dan ne hisseder, acaba o ne düşünür diye sorgularken buluyordum kendimi.
Daha önce böyle bir şey başıma gelmediğinden, galiba bu bağ denen şeyin marifetiydi tüm bunlar.
“Akşam yemeğinde görüşürüz o zaman?” dedi Dan bakışlarımız buluştuğunda.
“Aa, evet. Bir duş almam lazım, şu an rezil bir vaziyetteyim,” dedim üzerime yapışan antrenman kıyafetlerini göstererek. “Sonra aşağı inerim.”
Ona tebessüm ettiğimi görünce rahatlayıp gülümsemesini genişletti.
“Pekâlâ. Sanırım ben de aynı şeyi yapacağım,” gitmeden önce ellerimden tutup beni durdurdu. “Cath, bak eğer aşağıda olanlar yüzünden rahatsız olduysan ve ben yanlış bir şey yapmışsam lütfen bunu bana söyle. Seni huzursuz etmek istemem.”
“Hayır!” diye cırladım hemen. Neden böyle bir tepki veriyordum Tanrı aşkına!” “Hayır, Dan. Sen yanlış bir şey yapmadın. Ben sadece…” devam etmemi ister gibi bakınca iç çektim. “Biraz şaşırdım. Böyle bir şeyin olacağını tahmin etmiyordum.”
“Ben de öyle. Ve kendime engel olamadım.”
Tam o sırada koridorda birkaç Dewrion görünmeye başlayınca aceleyle birbirimizden uzaklaştık.
“Bunu sonra konuşalım,” dedim ona ve o da beni onaylayarak yanımdan ayrıldı.
Odama girer girmez kendimi banyoya attım. Yalnız kalınca, Dan’le aramızda yaşananları daha sakin bir kafayla irdeleme imkânım oldu. Kendime mani olamamıştım, Dan beni öptüğünde, ona tıpkı onun kararlılığında karşılık vermiştim. Bir anda aklımdan her şey silinmiş ve yalnızca onun istekleri önem kazanmıştı.
Oysa Chas ile birlikteyken… O zaman sadece kendim istediğim için öpmüştüm onu.
Çok daha bilinçli ve ne istediğimden emindim.
Ama şimdi…
Oflayarak başımı fayans duvarlara çarpmamak için kendimle bir savaş verdim. Dan’i yeniden hayata döndürmüştüm, bunun bana getirisi onunla aynı duygulara teslim olmak olmuştu. İstesem de bundan kopabileceğimi sanmıyordum. Çünkü onun üzüldüğünü görmek, beni de derinden yaralayacak ve yüreğimde sancılı bir ağrıya neden olacaktı.
Çabucak yıkanıp önceden dolaptan seçtiğim kıyafetlerimi giymiştim ki, kapım iki kez çalındı. Gelen kişiyi içeri davet etmemle kapının açılması ve Chas’in içeri süzülüp kapıyı ardından kapatması bir oldu.
O da duş almıştı. Üzerine açık gri bir kazak ve koyu mavi bir kot pantolon giymişti.
Harika göründüğünü belirtmeme gerek var mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...