Herkese merhabalar!
Öncelikle hepinizin bayramı kutlu olsun arkadaşlar.Size yeni bir ek bölümle geldim. Bunun nedeni de Vâris'in geriye kalan bölümlerinde içime sinmeyen bazı şeylerin olması. Sanırım yeniden gözden geçirip o bölümleri baştan yazacağım. Belki kitabı uzatabilirim, şu an aklıma yeni yeni fikirler geliyor ve bunun için de belirli bir süreye ihtiyacım var. İşte bu yüzden, arayı fazla açmamak adına bu bölümü yazma gereği hissettim.
Keyifli okumlar diliyorum...
***
Yarmouth – Wight Adası
BİRLEŞİK KRALLIK
Mezarlığın içi, sisli ve soğuktu. Gökyüzünü kaplayan kara bulutlar birazdan yağacak olan yağmurun habercisiydi ama Daniel Stainton için bu şaşılacak ya da yakınılacak bir durum değildi. Aksine ailesini ziyarete geldiği her seferinde, havanın tıpkı şimdiki gibi olduğu anlarını seviyordu. Böylesi zamanlarda tabiatın kederine ortak olduğunu düşünürdü.Yan yana duran, siyah mermerden yapma mezarlara yaklaştığında bedeninin titrediğini hissetti. Geçen yıllar çoğu şeyin – özellikle de ilk başlarda tuttuğu yasın – etkisini hafifletmiş olsa da, buraya ayak bastığı ve ölümün somut gerçekliğiyle yüzleştiği her an, acının en derinlerine doğru çekiliyor ve bedeni de bu yönde tepkiler veriyordu.
Sırasıyla Rachel, Steven ve Jamie Stainton isimlerinin yer aldığı taşlara dokunurken gözleri çoktan dolmaya başlamıştı bile. Annesi, babası ve küçük erkek kardeşi buradaydı işte. Bu soğuk toprağın altında, yıllardır ondan ayrı düşmüş bir vaziyette sonsuz uykularına çekilmişlerdi.
Tek bir günde onları kaybetmek, Daniel için travmanın da ötesinde bir durumdu, fakat kısa sürede çocuk hâlinden beklenmeyecek derecede sağlam karakterli biri olduğu anlaşılmıştı. Başlarda, günlerce yemeden ve içmeden kesilmiş, yalnızca onlara tekrar kavuşabilmenin yollarını aramıştı, ancak bir müddet sonra hakikati kabullenmek zorunda kalmış ve işte tam da o gün büyüdüğünü hissetmişti.
Annesinin mezarının başında diz çöktüğü sırada, tam tepesinden tuhaf sesler çıkaran bir kuş geçti. Genç Dewrion işi gereği tedbirli davranıp etrafına çabucak bir bakış attı ve orada yalnız olduğuna kanaat getirdiğinde omuzları gevşedi ve belki de buraya geleceğini kafasına koyduğu andan itibaren gözlerinde biriken gözyaşlarına akmaları için izin verdi.
"Merhaba anne," dediğinde sanki annesinin saçlarını okşar gibi dokunuyordu mezar taşına. "Özür dilerim, bu kez ziyaret vaktini biraz geciktirdim ama öyle şeyler oldu ki, buraya gelmek önceliğim olmaktan çıktı maalesef."
Bunun için utanç duyar gibi başını eğdi Daniel. Sahiden de yıllardır hiç aksatmadan memleketi olan Wight Adası'na gelir ve geride kalan bir evlat olarak üzerine düşen görevi yerine getirirdi.
"Cathleen," dedi ve bunu söylediği esnada dudakları ondan izinsiz bir tebessümle kıvrıldı. Genç kızın adını anmak bile Daniel'ın içinin kıpır kıpır olmasına yetiyordu. Fakat hemen sonrasında onun artık bir bilinmezliğe doğru yola çıktığını hatırladı ve o aniden gelişen tebessüm yüzünden silinip gitti. "Onu kaçırdılar. Onu ellerimizin arasından alıp gittiler. Ve biz hiçbir şey yapamadık. Cath'i geri alamadık..." derin derin iç çekti, ellerine ve suratına düşen yağmur damlaları birazdan sırılsıklam olacağının ön gösterimini sunar gibiydi ama o aldırmadı. "Sahi, sana ondan bahsetmeye hiç fırsatım olmadı, değil mi?
Ah anne! Keşke Cath'i görebilseydin...
O kadar güzel ki..." gözlerinde canlanan genç kızın görüntüsüyle beraber kalbinin sıkıştığını hissetti. Hayatında ilk defa bu türde duygulara teslim oluyordu, şimdiye dek hiç kimseye karşı duymadığı hislerdi bunlar. Yeniydi ve itiraf etmesi güç olsa da genç Dewrion'un çok hoşuna gidiyordu. "Sanki uzun bir aranın ardından ilk kez hakikaten de yaşadığımı hissediyorum, anlatabiliyor muyum? Ama sen zaten bunu biliyorsundur, öyle değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...