Bölüm 56 -Avcı'nın bakış açısı 2

2.1K 262 17
                                    

Avcının bakış açısı...

Güneş doğduğu gibi zindana girdim. Daha önceden bunu görmüş olmama rağmen çok garip geliyor. Zindandaki canavarlar bana saldırmak yerine öylece bana bakıyorlar. Goblinleri her gördüğümde sinir olsamda bununla vakit kaybedemem.

Lord Altın ve diğerlerinin Yılan'ı küçümsediğini düşünüyorum. Bu tarz şeyleri inşa edebilecek bir tür basit bir tür olamaz. Ayrıca boyutsal bir tür olduğundan haberleri bile yok. 

Babam bunu fark etseydi kesinlikle yaşamasına izin vermezdi. Onun gibi bir canavar kullanılarak küçük bir boyut bile inşa edebilir. Bazı güçlü imparatorlukların daha güçlü olmak için bu boyutları kullandıklarını duymuştum. 

Yılan'ın bunu bilmelerini umursayıp umursamadığını bilmesem bile umarım öğrenmezler. İç güdülerim bu şeyin göründüğünden çok daha tehlikeli olduğunu söylüyor. Bana baktığında sadece basit bir yemeğe bakıyormuş gibi hissediyorum. Bu çok rahatsız edici. 

Sonunda odaya girdim. Ön girişteki oluşum üst kattaki patron odasına bağlı bu yüzden biraz sürdü. 

Acaba Gümüş iyi mi? Lanet yılan onuda kendine benzetmiş. Yılana çok benzer bir kişiliği var. Neden onu umursuyorum ki?

Odaya girdiğimde herkes uyuyordu. Goblinler, örümcek, ejderha hatta Yılan bile uyuyor. Gümüş yaşıyorsa buralarda olmalı. 

Yılan'ın evi olarak gördüğü bölgeyi gezdikten sonra Gümüş'ü bulamadım. En azından ilk başta bulamadım. Bir süre aradıktan sonra odalardaki tek farklı şey dikkatimi çekti. Garip kızıl bir nesne. Hafif kırmızı bir parlaklığa sahipti.  

Yanına gittim ve dokunduğumda garip bir biçimde, kalp atışı hissettim. İçinde ne olduğunu anlamaya çalışırken bir anda tanıdık bir enerji hissettim. Bu enerji Gümüş'ün manasıydı. Yani hala yaşıyor. 

Niye gülümsüyorum ki o kadarda önemli değil yaşıyorsa bana ne. Birkaç saat bekledim ama kimse uyanmadı. Yanımda Gümüş belki yaşıyordur diye bolca yemek getirmiştim. Sonucunda yukarıya dönmem için bir sebep yok. Ablalar bir kaç gün daha geri gelemezler.

Sıkıldım ve kılıcımı çıkarıp çalışmaya başladım. Sonucunda boş boş beklemek bir şey değiştirmeyecek. Ne kadar odaklanmaya çalışırsam çalışayım tam olarak odaklanamıyorum. Nedense kalbim huzursuz. 

Bir süre sonra pes edip oturdum. Gümüş'ün silahı ve kıyafetlerini de yanımda getirmiştim. Kılıcı dikkatimi çekti. Elime aldım ve biraz salladım. 

Dengesi iyi değil. Metali ve işçiliği de kötü. Lanet olsun bu kılıcı kullanarak ejderhayı kesmeyi nasıl başardı. Kılıcın ilk vuruşunda paramparça olmaması bile garip. Boyutsal kılıç tekniği gerçekten o kadar iyi mi?

Pubb..

Bir anda garip bir ses duydum. Vıcık cıcık ve rahatsız edici bir ses. Sesin kaynağına baktığımda Gümüş kırmızı nesnenin yanında duruyordu. Kırmızı nesne ise patlayıp sönmüştü. 

Bir an için sarılmak için ileriye gidesim geldi. Tam gidecekken bir anda arkamı döndüm. O çıplaaak. Niye bu tarz şeyleri bu kadar az umursuyor ki.

''Gümüş yaşadığına sevindim.''

Cevap vermedi. Aslında hareket de etmedi. Çaktırmadan bir bakış attım. Gözleri yine o duygusuz haline gelmiş. Neden bilmiyorum ama çoğu zaman gözleri boş bakıyor. Sanki içinde hiçbir duygu yokmuş gibi. Bazı zamanlarda ise gözleri bir anda düzeliyor. Ve normal davranışına dönüyor. 

Normal davranışı garip olabilir ama duygusuz halinden daha iyi. Nedense beni bir an bile tereddüt etmeden öldürebilecekmiş gibi hissediyorum, bu çok korkutucu.

Şırrr..

Basit bir su büyüsüyle kendisini temizledi.

Bir süre sonra bana doğru yaklaşmaya başladı. Bana bir şey yapmayacağını düşünsem bile bu çok ürkütücü. Yanımdaki kıyafetleri aldı kıyafet seslerine bakılırsa giyiniyor. 

Onun sonrasında bir köşeye geçip meditasyon yapmaya başladı. Ablaların söylediğine göre bu durumdayken tek isteği eğitim yapmak oluyormuş. Bunun eğitim için yaptığı bir çeşit trans durumu olduğunu düşünüyorlar. 

Onun bu halinden korkmamalarına şaşırıyorum. Aslında bunu bir gün onlara sormuştum. Ondan neden korkmadıklarını merak etmiştim. 

Bana çok daha korkunç kişilerle tanıştıklarını söylediler. Söylediklerine göre duygusuz durumu bile onlardan iyiymiş. En azından sahte duygular gösterenlere göre daha dürüstmüş. Hiç bir şey anlamadım. Sonrasında gülüp zamanı gelince anlayacağımı söylediler. 

Gümüş bir anda tekrar kalktı. Hemen kalktığına göre uyanmış olmalı. Duygusuz halinin eğitimi önemli bir şey olmadıkça bırakmasına imkan yok. 

''Merhaba avcı görüşmeyeli nasılsın?''

Yine o sinsi gülümsemesini takındı nedense bu gülümsemesini Yılana benzetiyorum. Onunla büyüdüğü her halinden belli. 

''Asıl sen nasılsın? Dün çok kötü yaralanmıştın. Nasıl bu kadar çabuk iyileşebildin.''

''Yılan'ın yöntemleri çok iyi. Her neyse yapmamız gerekenler var. Yılan ejderha avına olan katkın sebebiyle sana boyutsal kılıç tekniğini öğretebileceğimi söyledi. Eğitime hemen başlayalım. Zaman önemli bir şey kaybetmeye gerek yok.''

Bunu söyledikten hemen sonra eğitime başladık. Önce önümde boyutsal kılıç tekniğinin hamlelerini gösterdi. Sonrasında her birini tek tek açıklayarak tekrar öğretmeye başladı. 

Elbette teknikleri ilk görüşte öğrenemiyorum. Yetenekli olsam bile bir dahi sayılmam. Tekniklerimdeki hataları ben uygularken göstermeye başladı. Çook yakın. İyi değil sakin olamıyorum.

Yine o sinsi gülümsemesiyle bana bakıyor. 

''Yine ne tarz hayaller kuruyorsun. Tekniği öğrenmeyi istemiyor musun?''

Lanet olsun bunu kesinlikle bilerek yapıyor. Sonrasında teknikleri çalışmaya devam ettik. 

Bir yerden duruşumu düzeltirken bana biraz fazla yaklaştı. Kulağımın yanında nefes alışverişini duyabiliyorum. Bu şekilde nasıl odaklanabilirim ki. Tekniği öğretmek bahanesiyle benden yararlandığına eminim. 

Yüzüne baktığımda tamamen duruşumu düzeltmeye odaklanmıştı. Yüzünde afif bir kızarma bile yok. Kendini cidden iyi kontrol ediyor. Ona baktığımı gördükten sonra yine bana bakıp o sinsi gülümsemesini takındı. Resmen benimle oynuyor. Pislik.

Bir süre sonra eğitim bitti. Bana bakıp başını sağa sola salladı. İfadesiz bir suratla konuşmaya başladı.

''Bu şekilde devam edersek sen bu tekniği öğrenene kadar daha çoook çalışmamız gerekir...''

Tam burada sinsi gülümsemesini yine takındı.

''...hep aklın başka yerlerde tekniği öğrenmek yetmez iyice hissetmelisin.''

Pis sapık. Elbette bunu ona diyemiyorum. Tekniği öğrenmem bir bitsin seni öyle bir pataklayacağım ki tüm yaptıkların için yere kapanıp özür dileyeceksin.

Sonrasında demir ejderhanın kemiklerini komutana teslim ettik. Yılanın bunu vermesine şaşırdım. Kesin bunun arkasında başka planları olduğu için veriyordur. Onun gibi bir cimrinin iyilik olsun diye bunları yollamasına imkan yok.

---------------------------------------------------------------------

Arkadaşlar vize haftam geldi iki hafta için bölüm vermem çok zor olacak. En azından aksiyon bitti. :)

---------------------------------------------------------------------

Yılan (Bilinmeyen mutasyon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin