Komutanın emriyle öncülerle birlikte geriye çekildim. Şimdi yapacakları strateji çok zekice, izlemesi güzel olacak.
-----------] Patlayan kızıl alev.
Boooooooommm...
Ejderhanın olduğu yerde dev bir patlama oldu. Başından beri dikkatini dağıtmamızın sebebi büyücülere yeteri kadar zaman sağlayabilmekti. Patlayan kızıl alev ateş elementinin ısı ve patlama özeliklerini çok yüksek miktarda arttıran bir büyü.
Büyünün tek zayıflığı hazırlama süresi ve yapmak için gereken mana miktarı. Yakınlarda tek başına gerekli manayı sağlayabilecek büyücü olmadığı için senkronize büyü yapmaya karar verdiler.
Ejderhanın olduğu yerden korkunç bir ısı yayılıyor. yüz metreden daha fazla uzaklaşmış olmama rağmen hala çok sıcak.
Guooooo...
Ana patlama sebebiyle oluşan toz bulutu, ejderhanın kükremesiyle bir anda dağıldı. Merkezde kırmızı alevlerle çevrili ejderhanın yan tarafında, sol ayağının gövdeyle birleştiği yerin yanında kanayan bir yara vardı. Yara dememe rağmen demirde oluşmuş bir çatlak gibi duruyor. Fazla bir zarar görmemiş yani sadece bir çatlak.
Ama bu önemli değil. Planda burada zarar görmesi yoktu zaten. Bunu artı bir yarar olarak düşünebiliriz.
---- --------] Buz perisinin kalbi.
Tamamı kadınlardan oluşan diğer büyücü grubu da büyülerini tamamladı. Bu büyü sadece kadınlar tarafından yapılabilen bir buz büyüsü. Bu büyü fiziksel olarak bölgesel dondurma saldırısı. Ayrıca ruha da zarar verebilen büyük büyülerden birisi. Bu sebeple daha fazla kısıtlama ve gerekliliği var.
Saldırıya gelince mavi bir parlaklık ejderhanın olduğu yere gitti. Hızlı da değildi yavaşta değildi. Ejderhaya çarpmak yerine tam üstüne geldi ve durdu. Bir anda mavi bir parlaklık gözlerimi kapatmama sebep oldu.
Gözlerimi bir daha açtığımda ejderha hala görülebilir olsa da bölgeyi sis kaplamıştı. Alevlerin hepsi sönmüş olduğu yerde sadece buzlar kalmıştı. Ejderha buz tabakasıyla kaplı ve hareket edemiyor durumdaydı.
Bommmm...
Bommmm...
Bommm...
Tuzağın diğer tarafından ardı ardına üç patlama sesi duydum. Buda planın ana noktasıydı.
Birinci adım: ejderhayı çekmek.
İkinci adım: Ejderhayı oyalayıp büyücülere zaman kazandırmak.
Üçüncü adım: Ejderhayı olabildiğince fazla ısıtmak. Ve ardından olabildiğince fazla soğutmak. Demir ejderhasının derisini daha kırılgan hale getirmek için bu iki adım çok önemli.
Dördüncü adım: Büyülü toplarla ejderhayı en zayıf anında vurmak. Ne yazık ki her top sadece bir kez ateş edebiliyor. İkinci atış için en az otuz dakika hazırlık gerekiyor ki bir ejderhaya karşı bu süreyi kazanmak elimizdekilerle imkansız.
Büyülü toplar insanlardan daha değerli olduğu için atışın hemen ardından bölgeden uzaklaştırılmaya başladı.
Beşinci ve son adım: Topyekün saldırı. Elimizdeki tüm adamlarla ejderhaya verebildiğimiz kadar hasar vermek için saldıracağız. Saldırının ardından ise hızla tuzak alanına çakileceğiz.
Top atışlarının birisi başına birisi gövdesine isabet etti. Diğeri ise kanadının ucuna değerek üstünden geçti. Kafasına çarpan saldırı kafasının üstüne küçük bir çatlak oluşturmaktan fazlasını yapamadı. Demir ejderhanın en dayanıklı yeri kafası.
Gövdesine çarpan saldırı ise beklediğimizden daha etkiliydi. Ejderhaya ateş büyüsünün çarptığı yerin hemen yanından çarptı. En çok ısı ve soğuğa maruz kalan ve tek yaralı yerine çarpması sebebiyle ejderhanın etinden büyük bir parça koptu. Yara derin olsa da ölümcül değildi. Kaburga kemikleri iç organlarını korumayı başardı.
Komutanın morali iyi değil gibi. Belkide onu bana vermeden öldürme şansı olduğunu düşündü. Aptal insan gerçekten bir ejderhanın o kadar kolay öleceğine inanıyor musun?
Dışarıdan zarar görmüş gibi görünüyor kabul ediyorum. Ama karşımızdaki şey bir ejderha muazzam bir can değeri olduğuna eminim. Bizim yaptığımız derisini parçaladı insan açısıyla düşünürsen kan kaybından bile ölebilir. Ama o bir insan değil. Bir ejderha açısından düşünürsen zararsız bir yarası var. Kemiklerini geçip iç organlarına zarar vermediğimiz sürece iyileşmek onun için çok kolay olur.
Eğer aynı yara, ejderhanın karnında olsaydı çok ciddi bir yara kabul edilebilirdi. Karnında iç organlarını savunacak kemiği yok. Yazık sadece gövdesinin üst kısmı zarar gördü.
Komutan topların saldırısından kısa süre sonra saldırı emrini verdi. Sesinde çılgınlığa dair birkaç parça vardı. Sanırım ejderhanın savunması sinirini bozmuş.
''Hücuuuum''
Onu daha pısırık düşünmüştüm ama saldıran ilk dalgayla birlikte oda ileriye atıldı. Elbette ben ve avcı da saldırı başlayınca ileri atıldık. Normalde bu aşamada savaşa katılmam gerekiyordu. İlk saldırım biraz hazırlıksız ve plansız oldu.
Bizim saldırımızla birlikte okçularda atışa başladı. Gözüne nişan alan birkaç tanesi hariç hepsi ejderhanın yarasını hedef aldı. Kemiklere çarpıp sekenler ve yarayı tutturamayanları saymazsak atılan okların yarısı olan yirmi civarı ok ejderhanın yarasına saplandı.
Guoooo...
Ejderha kızgın bir biçimde yeri tekmelemeye başladı. Tüm çevre sallandığı için bir süre yakınına gidemedik. Bu sırada ejderha nefesi için enerji toplamaya başladı. Ejderha nefesiyle saldıramadan önce okların ikinci dalgası ejderhaya ulaştı. Yarasından akan kanın hızı en azından iki katına çıktı.
Ejderha nefesini serbest bıraktı. Hemen ardından da dönmeye başladı. Nefese yakalanan insanlar anında paramparça olurken ejderha bizim olduğumuz tarafa doğru dönmeye başladı. Bazı kişiler gelen saldırıyı görünce geriye doğru kaçamaya başladı. Aptallar.
Avcıyı bir anda yakaladım. Prenses taşıma yöntemiyle aldıktan sonra en yakınımdaki ağacın üst dallarından bir tanesine sıçrayıp oradan nefesin üstünden atladım. Nefesten yeterince uzak olsam dahi bir hava akımı yüzünden ejderhadan uzağa doğru savruldum. Bir ağaca çarpana kadar duramadım.
Durup baktığımda sahne şaşırtıcıydı. Tek bir nefes saldırısı ve tüm birliğin üçte biri imha oldu. Üçte biri olmasının sebebi ise birliğin bir kısmının uzak mesafeden saldırıyor olması. Yakın mesafede saldıranların yarısı öldü. Ejderha yarım turdan fazla dönemeden diğer yarısının ejderhaya ulaşması sebebiyle ejderha nefes saldırısına devam etmedi.
Sarı, komutan ve birkaç yetenekli kişi nefes saldırısının üstünden atlamayı başardı. Aralarında dev kalkanı olan birisi vardı. Nefesten kaçmak yerine savunmaya çalıştı. Kalkanı gerçekten sağlammış. Ölmedi ama savaş sırasında bir daha kalkabileceğini sanmıyorum. Nefes saldırısı sebebiyle yüz metreden fazla savruldu.
Lanet olsun sırtım acıdı.
''Bir şeyin var mı?''Avcı merakla başımda dikiliyor.
''Bir şeyim yok saldırmaya devam etmeliyiz. Verdiğimiz her yara kardır.''
Avcı bir şey söyleyecek gibi dursa da bunun için zamanım yok. Bir anda ejderhaya doğru koşmaya başladım. Avcıda fazla beklemeden peşimden koşmaya başladı.
Önceki saldırım da, bende saldırmayı beklemediğimden hazırlığım yoktu. Bu sefer sözlü büyü kulandım. Kendi güç ve hızımı arttırmanın yanında kılıcımın keskinliğini de arttırdım. Ejderhanın zayıflamış derisini de hesaba katarsak bu sefer o gözünü deleceğim...
![](https://img.wattpad.com/cover/83747401-288-k479573.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılan (Bilinmeyen mutasyon)
Fantasy''Senin için tohumlanmış bir galaksi, senin için seçilmiş bir gezegen... Git ufak yavru ve zamanı gelince ortaya çıkıp ne olduğunu göster. Diğer ırklar tarafından keşfedilip bir av mı olacaksın; yoksa diğer ırkların hepsini avlayan bir avcı mı?'' ...