Büyük krallık başkenti. Merkezi saray. Antrenman sahası.
14- 15 yaşlarında bir kız kılıcıyla demir kuklalara karşı antreman yapıyordu. Dışarıdan bakanlara hareketleri özel bir ritme sahipmiş gibi gözüküyordu. Saldırıları sırasında yavaşmış gibi görünüp bir anda kuklalara ulaşabiliyordu. Kısa süre sonra tüm kuklaları kesti ve farklı şekillerde parçaladı.
''Yeni kuklaları hazırlayın.'' Kız kısa bir cümlesiyle görevlileri harekete geçirdi.
Görevliler tüm kukla parçalarını toplamaya başladı. Bu saldırıları yapan şiddetli kişinin bir prenses olması görevlilere hala garip geliyordu. Görevliler artık bu rutine alışmıştı. Tüm parçalar toplanıp demircilik bölümüne görütürülüyordu. Her günün akşamı kukla parçaları ısıtılıp kalıba dökülüyordu. Görevliler birçok kukla hazırladıkları için kırık kuklaları topladıktan sonra yenilerini yerleştirdiler.
Prenses bu sırada oturmuş hamlelerini düşünüyordu. Prenses gözleri kapalı düşünürken iri yarı bir adam antrenman sahasına geldi. Prensesin yanına gelip konuşmaya başladı.
''Bahar biraz abartmıyor musun? Antreman iyidir ama gerçekten ülkenin başına geçmek istiyorsan ilişkilerde çok önemli.''
''Krallığın başına geçip ne yapacağım. Bu sadece zaman kaybı. Senin kurduğun bir krallığın başına geçmektense kendim bir krallık kurmayı tercih ederim. Sen burada olduğun sürece yöneten kim olursa olsun basit bir kukla olacak. Böyle bir pozisyonla ilgilenmiyorum.''
''Kral yada kraliçe olmanın bir artısı da kaynak kullanımı. Ne kadar çalışırsan çalış sonunda bir sınıra ulaşacaksın ve yeterli kaynağın olmadan bu sınırı geçemezsin.''
''Hazır kaynaklara oturan kişiler kraliyet seviyesine ulaşsa bile yeterince güçlü olamazlar ve bir gelecekleri olmaz. Bunu bildiğine eminim.''
''Elbette bunu biliyorum ama gerçekten kraliyet seviyesini geçmenin o kadar kolay olduğunu mu sanıyorsun. Kraliyet seviyesini geçmek demek gezegenler arasında sadece bedenini kullanarak seyahat edebilmek demek. Bunun zorluğunun farkında mısın? Eğer bu yolu seçersen büyük ihtimalle kraliyet seviyesine bile giremeden önce öleceksin.''
''Risklerin farkındayım. Ülkeyi yönetecek yeterince kardeşim var. Benim amacım bu küçük ülkeyle sınırlı değil. Uzayda inanılmaz harikalar olduğunu söylüyorlar. Büyük mucizeler. Üstün güzellikte manzaralar. Her birini görecek kadar güçlü olmak istiyorum. Bir gezegene saplanıp diğer gezegenlere gitmek için oluşumları kullanan kişiler gibi olmak istemiyorum. Ben özgürlüğü tatmak istiyorum. Doğanın kendisinin tadına varmak ve onun içinde yaşayabilmek istiyorum.''
''Beki de seçimimde bir hata yaptım. Her neyse bu senin yolun. Yinede seni uyarmak benim görevim. Bu yolda devam edersen büyük ihtimalle öleceksin. Karşılaşacağın tehlikelere karşı seni koruyamam. ''
''Bunun farkındayım.''
''Peki planın ney. Burada antrenman yaparak hedeflerine ulaşamayacağın kesin.''
''Henüz ona karar vermedim. Bir süre daha tekniğim üstünde çalışmak istiyorum. Bu sürede nereye gideceğime karar verebilirim.''
''Her neyse yakında elf ülkesinden birkaç temsilci gelecek. İçimden bir ses konunun Yılan olduğunu söylüyor belkide katılmak istersin.''
Bu sırada üçüncü bir ses konuşmaya katıldı.
''Tabiki ister dimi avcı.''
İki kişide irkildi ve sesin geldiği yere baktı. Ses avcının omuzundaki mini boy bir yılandan geliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/83747401-288-k479573.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılan (Bilinmeyen mutasyon)
Fantasi''Senin için tohumlanmış bir galaksi, senin için seçilmiş bir gezegen... Git ufak yavru ve zamanı gelince ortaya çıkıp ne olduğunu göster. Diğer ırklar tarafından keşfedilip bir av mı olacaksın; yoksa diğer ırkların hepsini avlayan bir avcı mı?'' ...