//Defne'den//
Gecenin verdiği o yorgunlukla zar zor araladım gözlerimi. Hala şöminenin önünde yapılmış yer yatağında uzanıyorduk. Yavaşça doğruluğumda üzerimden kayan çarşafla çıplak olduğumu anladım ve onu üzerime çektim. Umarım umut uyanmamıştır. Saate kaydığında gözlerim daha 9.38'di, güzel yakalanmamışız en azından. Sola doğru döndüğümde Ömer hala yanımda mışıl mışıl uyuyordu.
Öylesine yakışıklı ve mükemmel bir adamdı ki, varlığı benim yaşamım olmuştu artık. Elim saçlarına giderken gülümseyerek öptüm yanağından. Gözlerimi etrafa çevirdiğimde kıyafetlerimiz etrafa saçılmış bir vaziyette duruyordu. Birde kadehlerimiz köşede devrilmişti. Neyse ki fazla dağıtmamışız.
Yeniden Ömer'e döndüğümde yattığı yastığın ucuna kafamı koyup onu seyretmeye başladım. Bir yandan saçlarını severken diğer yandan buram buram burnuma dolan o kokuyu en derinlerime hapsediyordum.
"Bu kadar mükemmel kokmak zorunda değildin ama sen?!" dedim gülümseyerek.
"Tenime sinen koku senin kokun defne, bana bu kokuyu veren senin kalbin, aşkın." dediğinde uyandığını anladım. Gözlerini göremediğim için fark edememiştim.
Beni kendisine doğru çekip çıplak belimden tuttu. Yavaşça altına doğru çekilirken hiçbir tepki vermeden durdum öylece. Ömer ise gözlerini gözlerime çıkarmış ve o beni benden alan gülümsemesiyle yüzüme bakıyordu.
"Günaydın!" dedim yanağından öperken.
"Sen bu sabah ne güzelsin öyle. Nasıl da mükemmel ve baştan çıkarıcı." dediğinde gülümsemiştim. Kaşlarımı kaldırdım ve kollarımı boynuna doladım.
"Sadece bu sabah mı çok güzelim?" Güldü ve başıma bir öpücük kondurdu.
"Aksine, sen her sabah uyandığında böylesin. Ama bu sabah ayrı bir şey var sanki." dedi yüzüme dikkatlice bakarken. Bir süre öylece beni seyretti. Tepki vermeden, konuşmadan sadece ona bakıyordum. O da aynı şekilde bana. Utanmıştım bir süre sonra.
"Ya bakma öyle daha fazla." dedim yüzümü boynuna doğru gömerken. Güldüğünü duyuyordum.
"Dün geceki o kadını istiyorum ama ben güzelim, hani şu vahşi olanı." dediğinde omzuna vurdum.
"Bana bak kaslı aşk tanrıçası, eğer konuşmaya devam edecek olursan bir ay boyunca misafir odasında yatarsın. O zaman görürsün vahşiyi!" dediğimde çıplak olduğumu yeni fark etmiş gibi bedenime çevirdi gözlerini.
"Bana kızarken bile iltifat etmen ayrı bir çelişki olmakla beraber, sen benim yanımda böyle duruyorsan demek ki doymamışsın defne, öyle mi? Doğru mu anladım?" dedi ellerini boynumdan göğüslerime doğru getirirken. Zevkle inledikten sonra alt dudağımı ısırdım.
"Akşama kadar sabretmek zorundasın. Birazdan umut uyanır ayrıca Aral da acıkmıştır." dediklerimi duymamış gibi kendini bana iyice bastırdı. Ağırlığı tüm bedenimde hissedilirken gözlerinden anlamıştım yapacağı şeyleri.
Ellerimi omuzlarına getirip onu ittim. "Hey, sana diyorum Ömer. Hadi kalk." Dudaklarını boynumda hissettim. Beni de yoldan çıkaracaktı ya!
Üzerimde hareket etmesiyle onu ittim ve altından çıktım. Kendi çekilmese bunu yapamayacağımı çok iyi biliyordum. Yan tarafta duran gömleği üzerime geçirip düğmelerini iliklemeye başladım.
"Akşam andım olsun yalvartacağım seni. Bak bakalım kocayı reddetmek nasıl oluyor?!" dedi şakayla karışık bir şekilde. Yukarıya çıkmadan önce dudaklarına son kez bastırdım dudaklarımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Fanfiction"Tebrikler Defne Hanım,hamilesiniz." Dünyamı başıma yıkan bu cümle... Karnımda o herifin bir parçasını taşıyordum... Peki şimdi ne yapacaktım?