Küçük bir not:Bölümü Ömer'in ağzından yazacağım ve İtalya'ya ilk geldiği yerden alacağım. Bilginize.
//Ömer'den//
İtalya'ya geldiğimde havalimanında karşılayan korumalarla benim için tutulmuş olan suite gelmiştim. Yatağa kendimi bıraktığımda bir yanım eksikti. Defnem yanımda değildi.
Onu orada bırakmak içime sinmese de buraya da getiremezdim. Yalnızca o değil umutta istememişti gitmemi.
Daha önceden yaşadığı yalnızlık onu korkutuyordu. Benden ayrı kalmak istemiyordu ikiside. Ama bir daha böyle bir şey olmaması için elimden geleni yapacaktım.
Telefonda yaptığım birkaç görüşme sonunda odaya gelen yemek servisiyle yataktan kalkmıştım. Fazla yememiştim zaten.
Akşama kadar Defnenin bileğime sardığı bandanayı koklamıştım. Meleğimin kokusu sinmişti bunun üstüne. Onu şimdiden öylesine özledim ki.
Daha fazla dayanamayıp aramıştım onları. Seslerini duymak bir nebze de olsa söndürmüştü içimdeki özlemi. Kendimi uykuya verdiğimde yanımda defneyi düşünerek dalmıştım karanlığa.
Sabah gözlerimi açtığımda direkt olarak defneyi aramıştım yine. Onsuz olmak çok zordu. Sesini duymak bile güzel gelmişti sesini bile özlemiştim sevdiğimin.
Ardından kahvaltımı yapıp adamlarımla birlikte yüklerin bulunduğu depoya doğru yola çıktık. Şehir tüm güzelliğiyle karışımdaydı şuan. Buraya defneyle gelmeyi aklıma yazdım o an.
Deponun önüne geldiğimizde bizi Claudio karşılamıştı. İtalyan mafya babalarının elçisi olurdu kendisi. Bir durum olursa bununla ilk olarak o ilgilenirdi.
Yanıma yaklaştı ve bana selam verdi. "Ömer, gelmene sevindim." dediğinde konuştum.
"İsmimize leke gelmesi bütün masayı üzmüş durumda Claudio, ve ben buna izin vermem!" dediğimde olumlu anlamda kafa salladı.
"Bizde şaşkınız elbette. Ama elimizden bir şey gelmiyor!" Depoya doğru girdiğimizde kutular sağ ve sol olmak üzere iki bölüme ayrılmıştı. Claudio yanıma yaklaştı ve eliyle soldaki kutuları işaret etti.
"Bunlar sizden gelen her zaman ki yükler. Ama şunlar uyuşturucu Ömer!" Kutuların yanına yaklaştım. Armalarına baktım. Gönderdiğimiz her kutuya yeraltının simgesi olan kılıç amblemini koyardık. İki kutuda da aynı amblem vardı. Ama eminim ki bir farklılık vardı. Çünkü bizim amblemimizi tasarlayan kişi tekti. Yıllarca ondan başkası ne gördü ne de bildi. Aynısı olamazdı.
"Kutay, iki taraftan da birer kutu alıp peşimden gel!" dedim hemen arkamda bulunan adama. Elbette bu kutular bize ait değildi. Bunu ispat edecektim.
Karşımızda bulunan odaya girdiğimde Kutay kutuları önümde duran ahşap masaya bırakmıştı. İkisinin ortasında da keskin kılıç amblemi vardı. Kutuları yan çevirip iki ambleme daha da dikkatli baktım.
Sonunda gözüme çarpan detayla gülümsedim. Benim gözümden asla kaçmazdı. İçinde uyuşturucu bulunan amblemin kılıcının üstünde diğer kutudaki işaret yoktu. Siyah olmasına rağmen direkt fark ediliyordu.
Arkamda bekleyen kutaya doğru döndüm. "Bana Claudio ve diğerlerini çağır."
Adam dışarı çıktığında bende defneyi aramaya karar verdim. Dört gözle elbette ona vereceğim haberi bekliyordu. Telefonu açan umut olmuştu. Onunla bir süre konuştuktan sonra telefonu defne almıştı.
"Ömer?" Huzur dolu sesini duyduğumda gülümsemiştim.
"Meleğim yarın geleceğimi haber vereyim dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Fanfiction"Tebrikler Defne Hanım,hamilesiniz." Dünyamı başıma yıkan bu cümle... Karnımda o herifin bir parçasını taşıyordum... Peki şimdi ne yapacaktım?