//BÖLÜM 149//

2.1K 138 28
                                    

//Yazar'dan//

Defne yatak odasında üzerini değiştirdikten sonra saçlarını açık bırakıp bandana taktı. Ayağına geçirdiği beyaz renkte spor ayakkabılarıyla beraber gayet hoş görünürken odadan çıktı ve sekerek yürümeye başladı.

Dış kapıya geldiğinde tam açacaktı ki arkadan Ömer'in sesini duymasıyla durdu. "Nereye?" Arkasını döndü.

"Benimle konuşmadığını düşünüyordum." Ömer sorusunu yineledi. Defne ise gülümseyerek onun gözlerine baktı.

"Merak ediyorsan gelirsin." Kapıdan dışarı çıktığında Ömer'in de peşinden geleceğini biliyordu. Adımları çiftlik evinin arka tarafında bulunan patikaya doğru ilerlerken çok geçmeden arkasından gelen adım sesleri ile birlikte sırıttı.

"Öyle de getirirler İplikçi."

Sessizce mırıldandığı sözlerin ardından duraksamadan yürümeye devam etti. Karşı tarafta, büyük bir tepenin üstünde bulunan taştan harabeleri görmek istiyordu.

Patika boyunca Defne önden Ömer arkadan ilerlerken tepenin önüne geldiklerinde durakladı ikisi de.

"Çıkabilecek misin sen buraya?" Defne ters ters baktı Ömer'e.

"Elbette çıkabilirim. Neden çıkamayayım?" Ömer'in gözleri onun bacaklarına kaydı. Şort giydiğinden dolayı teni tamamen açıktaydı.

"Eğer düşersen seni asla tutmayacağım biliyorsun değil mi?" Defne sırıttı.

"Sana ihtiyacım olmaz emin ol." Dikleşmeye başlayan yola dikkatli bir şekilde çıktığında Ömer de başını sallayıp arkasından ilerledi. Gittikçe taşlar artarken Defne her ne kadar tökezlese de kendini toparlayıp yürümeye devam ediyordu.

"Hala bana ihtiyacın olmadığından emin misin?"

"Ev-" Defne Ömer'e bakarak başladığı sözünü tamamlayamadan taşa takılmasıyla tökezledi. Tam düşecekken Ömer'in beline sarılmasıyla ayakta kaldı. Aralarındaki mesafe yok denecek kadar azken Defne başını kaldırıp Ömer'e baktı.

"Yardım etmeyeceğim demiştin."

"Sende ihtiyacım olmayacak demiştin." Defne onun ellerini belinden çekti.

"İkimizde sözümüzde durmadık demek ki." Arkasını dönüp yürümeye başladığında Ömer alt dudağını ısırıp arkasından baktı. Şuan kendisinin ona kızgın olması gerekmiyor muydu? Ki öyleydi de. Ama Defne yapmıştı yapacağını.

Hiç zaman kaybetmeden onun peşine takılırken bir süre ikisi de konuşmadılar. Tepenin sonuna geldiklerinde Defne durup öylece karşısındaki manzarayı izledi. Gülümseyerek etrafına bakarken Ömer de hemen yanına gelmişti.

Yer yer yıkılmış taştan harabelerin tam ortasında büyük bir ağaç vardı. Üstüne bağlanan çaputlardan belliydi dilek ağacı olduğu. Taş harabelerin arasından ilerleyip oraya geldiğinde yan tarafa bırakılmış kırmızı çaputu eline aldı. Üst kısımda bulunan dala yetişmek için ayak ucuna çıkmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Oflayarak birkaç kerede zıpladı.

"Hadi ya!" Tüm çabalarına rağmen asmayı beceremeyince kollarını beline getirdi. Öfkeyle ağaca bakarken arkasından kendine gülen kocasını duyuyordu elbet. Tam çaputu yere fırlatacaktı ki bir anda havalanmasıyla ağzından bir çığlık kaçtı.

Kendini çok geçmeden Ömer'in omzunda bulmuştu. "Napıyorsun?"

"Boyun kısa güzelim, uzanmak istemiyor muydun?" Defne sinirle onun başına vurdu.

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin