//BÖLÜM 99//

4.2K 196 53
                                    

//Defne'den//

Sabah gözlerime çarpan güneş ışınlarıyla uyandım. Başımın ağrısı geçmiş olduğu için huzurluydum. Yanımda yatan Ömer'e kaydı gözlerim. Aşkım benim dün gece sırf ben rahatsızım diye bütün gece benimle ilgilenmişti. Başımın ağrısını çok fazla dikkate almamış dahi olsam dün gece beni oldukça zorlamıştı. Doktor stres yaptığımı söyleyince az çok anlamıştım nedenini. Son zamanlarda oldukça dağınıktı kafam. Yaşadıklarımı düşündüğümde ufak bir baş ağrısı hafif kalırdı yanında. Yine de bir test yaptırmam lazımdı. Stres dışında bir neden olma ihtimaline karşı.

Yatakta doğrulup ellerimi yüzüme getirdim. Son bir kez daha esnedikten sonra ayaklarımı yataktan sarkıtıp yere bastım. Banyoya doğru ilerlerken bir yandan da bugünün Cuma olduğu aklıma gelince gülümsedim. Ömer'le beraber geçecek olan iki günün başlangıcıydı.

Banyodaki işlerimi hallettikten sonra odaya yeniden döndüm. Hazırlanırken duş almak benim için daha iyi olurdu. Geceliğimden kurtulduktan sonra günlük bir elbise giyindim üzerime. Saçlarımı yukarıdan topladıktan sonra panduflarımı ayağıma geçirip aşağıya indim.

Kahvaltı masasını hazırladıktan sonra önce çocukları uyandırdım. İkisinin de heyecanı gözlerinden okunuyordu. Çantalarını dün akşam beraber hazırlamıştık. Onlara kahvaltının hazır olduğunu söyleyip aşağı gönderdim. Yatak odasına girdiğimde Ömer hala uyuyordu. Bu adam iyice uykucu oldu he! Şuna bak önceden sabah erkenden kalkar sporunu yapar beni de bizzat kendi uyandırırdı. Şimdi beyefendiyi yataktan kaldıramıyoruz.

Yatağın kenarına oturup kolundan dürtmeye başladım onu "Ömer uyan hadi!" Bir süre ismini zikretsem de uyanmamıştı. Oflayarak yanına biraz daha yaklaştım. "Ömer!" diye sesimi yükselttiğimde yavaş yavaş aralamıştı gözlerini.

"Günaydın güzelim." dedi gülümseyerek. Sinirle yüzüne baktım.

"Sen bu aralar ne kadar tembelleştin ya! Uyandıramıyoruz da artık. Eskiden olsa kalkar sporunu yapar yanıma gelirdin. Şimdi yataktan kaldıramıyoruz." Daha konuşmaya devam edecektim ki kaşlarını çatıp yüzüme bakarken tek elini belime sardı. Beni kendi üzerine doğru çekerken hızla altına aldı. Şaşkınlıkla yüzüne bakarken arsız bir ifadeyle süzdü beni.

"Sen iyice 40 yaşındaki o huysuz kadınlara benzedin defne. Bu ne böyle sürekli konuşuyorsun?" Gözlerimi büyütüp ona baktım.

"Sen bana yaşlı mı diyorsun Ömer?!" Tek kaşını kaldırıp yüzüme bakarken bir yandan da elini bacaklarıma indirmişti.

"Özel gününde falan mısın sen? Bu ne alınganlık?" Omzundan itip altından çıkmaya çalıştım. Benim direnmelerin karşımdaki öküzün vücuduna hiçbir etki etmedi elbette.

"Ya sen ne kadar odun bir adam oldun. Önceden böyle değildin. Her sabah iltifatlar, tatlı sözler, şiirler. Şimdi bana dediği şeye bak. Öküz!" diye bağırdığımda aniden dudaklarımı öpmeye başladı. Onu omzundan itmeye çalışırken bunu anladığında kollarımı tutup yatağın üzerine bastırdı. Ağır bedenini üstüme bıraktığında hareket etmeyi bırak nefes bile alamıyordum neredeyse. Bunu anladığında biraz kaldırdı bedenini.

Dudaklarımı öpmeye devam ederken sinirle alt dudağını ısırdım. İnleyip aynı şeyi bana yaptı. Tırnaklarımı ellerine doğru geçirdiğimde tek elini göğsüme getirip sertçe sıkmıştı. Nefesimin bittiğini hissettiğimde başımı çevirdim. Dudaklarımız ayrılmıştı ama Ömer hemen boynuma gömülmüştü. Sinirle bağırdım ona.

"Önce yaşlı de sonra öp. İstemiyorum ben seni ya, kalk üstümden!"

Söylediğim sözler onda hiçbir etki yaratmamış olacak ki umursamadan boynumu öpmeye devam etti. Bu sırada üzerimdeki elbiseyi yukarıya doğru sıyırmaya başlamıştı. Ellerim ondan kurtulduğu için sinirle üzerimden itmeye çalıştım.

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin