//Defne'den//
Duyduklarımı teyit etmek için tekrar tekrar dinlemeye, anlamaya çalıştım. Ömer bir adamı öldürmüştü, tamam bunu daha öncede yapmıştı ama neden ondan bahsetmiyordu. Üstüne üstlük nasıl öldürmüştü de kimsenin şahit olmadığı bir şekilde diyordu?
Bu sorularla kendimi baş başa bırakmışken Ömer'in sesiyle kendime geldim.
"Ne düşünüyorsun?" Yutkundum. Konuşmam gerektiğini biliyordum ama ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Bu zamana kadar onun hiçbir şekilde haksız yere cana kıydığını görmedim. Ama bir yanım ise oldukça tedirgindi.
"S-sen o-o adamı haksız yere öldürmedin değil mi?" dediğimde alacağım cevaptan korkuyordum açıkçası. Ona olan güvenim sonsuzdu buna rağmen korkuyordum.
Yanıma yaklaştı ve yanağımı avuçladı. Baş parmağıyla orayı gezerken alnıma bir öpücük kondurdu.
"Ben kimseyi suçsuz yere öldürmem defne. Kimseyi güzelim. O adam ölmeyi hak etmişti. Çünkü..." dediğinde cümlesini tamamlamasını ister gibi gözlerinin içine baktım. Dudaklarımı büzmüştüm. Derin bir nefes aldı.
"Defne, şuan sana ihtiyacım var. Bunu başka zaman konuşalım olur mu?" Üstelesemde cevap alamayacağımı bildiğimden sustum. En azından az da olsa bir şeyler öğrenmiştim. Şimdilik bunlarla idare etmeye çalışacağım ve ilk fırsatta sorularımı yineleyeceğim.
Gülümsedim, aklımdaki onca düşünceyi def ettim ve başımı olumlu anlamda salladım. Benim gülümsememle o da güldü ve dudaklarıma yaklaşmaya başladı.
O vazgeçemediğim dudaklarını dudaklarıma bastırdığında onun dışında hiçbir şey hissedemez oldum. Karşılık vermeye başladığımda tadı doldu ağzıma. Sanki aç kalmış ve aylardır suya muhtaç biri gibi kana kana içiyordu. Daha dün gece birlikte olmamıza rağmen o bunu umursamadan bana dokunuyordu. Ah adam, ne de mükemmelsin öyle!
Belimde hissettiğim elleri beni yönlendirmeye başladığında kendimi tamamen ona ve kollarına bıraktım. Yatağa doğru ilerlerken içimdeki kadın yeniden onun olacağı düşüncesiyle bedenimi atağa geçiriyordu.
Yatağın önüne geldiğimizde durduk. Ömer dudaklarımdan ayrıldıktan sonra kafasını boynuma gömdü. Öpmedi, öylece durdu kafası boynumda. Derin bir nefes aldım ve elimi kaldırdım. Ensesine doğru ilerlerken sırtına tırnaklarımı bastırdım. Tepki vermeden bir elini göğsüme getirip sertçe sıktı. İnlememe mani olamadım. Daha sonra bir anda beni yatağa doğru itip kendisi ayakta kaldı. Bacaklarım yataktan aşağı sarkmışken vücudum tamamen yatağa yayılmıştı.
Bacaklarımın arasına girdi ve öylece yüzüme baktı. "Hayatıma girdiğin günden bu yana hiçbir anımı sana aşık olmadan geçirmedim biliyor musun? Gözlerinin içine her baktığımda bir kez daha aşık oldum. Tenine her dokunduğumda, seni her öptüğümde, gülümsediğinde ben sana defalarca kez aşık oldum." dediğinde hayranlıkla ona bakmıştım. Ne de güzel anlatıyordu öyle aşkını. Bu adam mükemmeldi, bu adam tamamen benimdi.
"Beni öylesine güzel seviyorsun ki, bazen bu sevgiye layık olup olmadığımı sorguluyorum Ömer." dediğimde dizini kırıp bana doğru gelmiş, ellerini yatağa doğru bastırıp tamamen üstüme çıkmıştı.
"Sakın, sen bu dünyada benim sevgime ve aşkıma layık tek kadınsın defne. Sen olmasan ben böyle güzel sevemezdim. Anla artık bu kalp senden başkasına böyle olmazdı." dedi iki parmağıyla kalbine vururken. Kollarımı boynuna sardım ve ona iyice yaklaştım.
"Kaderim sendin Ömer. Alnıma senin ismini kazımışlardı. Bu yüzden sevdim seni, bu yüzden bu denli aşık oldum. Ve bu yüzden senin kanından, canından iki tane parça getirdim dünyaya." Bir eli saçlarımda gezerken diğer eli kazağımın altına girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Fanfiction"Tebrikler Defne Hanım,hamilesiniz." Dünyamı başıma yıkan bu cümle... Karnımda o herifin bir parçasını taşıyordum... Peki şimdi ne yapacaktım?