//Yazar'dan//
Ağlamamak için verdiği çaba öylesine büyüktü ki dişlerini sıkmaktan çenesi ağrımıştı Defnenin. Derin bir nefes alıp başını kaldırdığında kendisine merakla bakan oğullarına zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi.
"Babanız elbette size yalan söylemedi Aral. Bu mümkün mü? Acilen ilgilenmesi gereken bir şey oldu herhalde. Yoksa gitmezdi."
İkisi de başını sallayıp kahvaltılarına döndüklerinde Defne de başını eğip tüm göz yaşlarını içine akıttı. Oğullarına belli etmemeliydi. Kurtarıcı ise kızı oldu. Telsizden gelen ağlama sesiyle beraber ayaklandı.
"Kardeşiniz uyandı, ben ona bir bakayım." Hızla içeri girip merdivenleri çıktığında direkt kızının odasına girmişti. Ağlamaya devam eden miniğini kucağına alıp sallamaya başladı. "Meleğim, ağlama annecim buradayım." Bebek koltuğuna oturup göğsünü açtığında Almira ağlamayı bırakıp annesinin göğsüne yapıştı. Defne onun bu iştahla emen haline bakıp gülümserken saçlarını sevmeye başladı. Kızıl saçları yavaş yavaş belli ediyordu kendini. Kızı tamamen kendisi gibiydi. Babasından aldığı tek özellik koyu kahve gözleri olmuştu.
Aklına Ömer gelince kızının alnına bastırdı dudaklarını. "Baban yine o kadının yanına gitti annecim. Daha az önce benim için her şeyi yapacağını söylerken şimdi yok. Annen ne yapsın annen sen söyle? Babanın bu dengesiz halleriyle nasıl başa çıkacağım. İlk defa, ilk defa onun aşkından şüphe duyuyorum ben." Kızı üstündeki tişörtü sıkıca tutmuşken Defne onun saçlarını okşadı. "Umarım babana kendimi affettirmek için uğraşan ben olurum kızım. Umarım."
••••••
Ömer arabasından inip hızla otele girdiğinde lobide onu telaşla bekleyen Nil hemen çarpmıştı gözüne. Onun yanına doğru yaklaştı.
"Nil?" Kadının ağlamaktan dolayı harap olmuş haline karşı bir şey söyleyemedi.
"Ömer!" Yaklaşıp adamın boynuna sarıldığında ağlamaya devam etti. Ömer geri çekilmeye çalışsa da Nil içli içli ağladığından bir süre sonra durdu.
Ayrıldıklarında onun yüzüne baktı. "Burak nerede?"
"Yukarıda." Beraber üst kata çıktıkları sırada arka tarafta bulunan Ünal ise çektiği fotoğraflara gülümseyerek bakıyordu.
"Bugünde biricik karının kalbini paramparça edecek fotoğraflar bulduk Ömer." Gülümseyip telefonunu cebine yerleştirdikten sonra arkasına dönüp yürümeye başladı. "Üzgünüm Defnecik, seni bu kadar üzmek istemesem de yapmak zorundayım."
Ömer ve Nil odaya girdiklerinde doktor da gitmeye hazırlanıyordu. Burak yatağın üzerinde uyurken Nil oğlunu başından öptü. Ömer ise doktora bakmıştı.
"Durumu nasıl?"
"Ateşi çok fazlaydı ilk başta. Ancak şimdi yaptığım ateş düşürücü onu biraz kendine getirdi. İyi bakılması gerekiyor vücudu çok hassas. İlaçlarına bir an önce başlasın. Ben yarın tekrar geleceğim." Odadan çıktığında Ömer Burak'a doğru yaklaştı. Nil hemen baş ucunda oturmuşken adamlarından birini çağırıp reçeteyi ona verdi.
Yaklaşık bir saat boyunca Burak'ın başında bekledi ikisi de. Nil bu süreçte Ömer'e teşekkür etmeyi de unutmamıştı.
Burak uyanmaya başladığında ise odakları o olmuştu. Nil gözlerini silip oğlunu başından öperken Ömer de ayakta ona bakıyordu.
"Anne?"
"İyisin değil mi Burak?"
"İyiyim anne." Bu sırada gözleri Ömer'e kaydığında kocaman gülümsedi. "Baba! Bizi bırakmamışsın." Ömer gülümseyip onu başından öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Fanfiction"Tebrikler Defne Hanım,hamilesiniz." Dünyamı başıma yıkan bu cümle... Karnımda o herifin bir parçasını taşıyordum... Peki şimdi ne yapacaktım?