//Ömer'den//
Dağ başına gelmiştik defneyle birlikte. Burası suçu ağır olanlara hazırlanmış bir yerdi. Arabadan indiğimizde Defnenin elini tuttum.
"Ömer burası fazla ürkütücü." dediğinde elini sıktım.
"Ben yanındayım." Gülümsedi ve yürümeye devam etti. Karşımızda bulunan eski fabrika bizimdi. İçinde benim yetiştirdiğim 2 tane Kangal vardı. Eğitimlerini ben vermiştim bizzat. Saldırgan olan bu köpekler cezalılar için korkutucu bir durumdu.
Fabrikanın etrafı yüksek kalın duvarlarla çevrili ayrıca duvarların üzerinde teller vardı. Bütün masa buradaydı ve duvarların üzerinde duruyorlardı. Defnenin elini tuttum ve demir kapıdan içeri girdim. Köpeklerin bakımını üstlenen Sadık, beni görünce kangalları bana doğru bıraktı. Defne onları görünce gözlerini büyütüp koluma sarıldı.
"Ö-Ömer!" Titremeye başlamıştı.
"Sakin ol." Köpekler bana doğru koşmaya başlamışlardı. Boyutları fazlasıyla büyük ve güçlü köpeklerdi.
Yanıma geldiklerinde diz çöküp durdular önümde. İkisinin de başlarını sevip sadığın tuttuğu etlerden onlara verdim. Az önce cehennem zebanisi olan köpekler şimdi uysallaşmıştı. Bir süre onlarla zaman geçirdim. Ardından sadık tasmalarını tuttu ve bizde dışarı çıktık. Köpekler şimdiden hırlamaya başlamıştı. Sadık tasmaları zar zor tutuyordu elinde.
Bir parmak işaretiyle iki tane adamım içeri girdi ve suçluları kolları bağlı bir şekilde ortaya bıraktı. Köpekler onları görünce birkaç adım attırdılar sadığa. Bu ceza ağır değildi onlar için. Ahlarını aldıkları onca çocuğun ardında kalan gözü yaşlı ailelerin intikamıydı bu.
Bu düzen benden sorulurdu ve ben de gerekeni yapmıştım. Pişman değildim. Sadık köpekleri bıraktığında vakit kaybetmeden onların üzerine doğru koşmaya başlamışlardı. İki adamda geri kaçmaya çalışsalar da aslanlarım buna müsaade etmedi.
Kısa bir zamanda onlara yetişip ikisini de yere yatırmıştı. Onları parçalamalarını zevkle izledim. Defneye doğru döndüğümde yüzünü buruşturmuştu. Benden böyle bir ceza beklemediği belliydi ama bilmediği şey, onun akıttığı göz yaşlarının bedeli kan olarak akacaktı.
Yaklaşık bir saat sonra köpekler yine içeriye bağlanmıştı. Geride kalan parçalar iğrenç bir görüntü çıkarmıştı ortaya. Defne bana doğru döndüğünde onu kolumun altına almıştım. Saçlarına bir öpücük bıraktım.
"Burada işler böyle yürür meleğim. Başta oğluma sonra diğer çocuklara yapılan bu acımasızlık ancak böyle bir bedeli hak ederdi!" Defne başını kaldırdı ve gözlerime baktı.
"Biliyorum ama yine de üzüldüm, elimde değil ne yapayım!" Yanımıza gelen adamlarla defne biraz geri çekilmişti.
"Ömer bu uzun süre çeneleri kapatacak emin ol." Gözlerimi son kez fabrikanın önünde oluşan kan birikintilerinde gezdirdim.
"Dünyanın masumlarına yapılan kötülükler elbette cezasız kalmayacaktı." Adamlar dağılmaya başladıklarında Defneye doğru döndüm. Yalnızca ikimiz kalmıştık orada.
"İyisin değil mi?" Kafasını bana doğru çevirdi.
"Hiç bitmeyecek değil mi? Sürekli çıkacaklar karşına!" dediğinde alnına dudaklarımı bastırdım.
"Evet sürekli taş koyacaklar yolumuza! Ama şunu bil yanında olduğum sürece sana da oğullarımıza da zarar gelmeyecek!" Gülümsedi ve bana sıkı sıkı sarıldı.
"Sana güveniyorum!" Kollarımı bedenine sarıp başımı saçlarına gömdüm. Ayrıldığımızda arabaya doğru ilerlemiştik. Beraber bindikten sonra telefonum çaldı. Arayan Umutun organlarını isteyen adamın başına bıraktığım adamlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Fanfic"Tebrikler Defne Hanım,hamilesiniz." Dünyamı başıma yıkan bu cümle... Karnımda o herifin bir parçasını taşıyordum... Peki şimdi ne yapacaktım?