8🤖

15.4K 1.1K 75
                                    

Uyurken büyük bir gürültü olmuştu. Yataktan fırlayarak kalktım. Benim odamın kapısı zorlanıyordu ve kırıldı kırılacaktı. Dolabı önünden çekip kapıyı açtığımda karşımda Haruki duruyordu. Oturma odasının kapısı da kırılıp, önündeki eşyalar sağa sola dağıtılmıştı.

"Haruki? Ne oldu? Niye kırdın kapıları?"

"Yağ ver bana! Yaaağ! Yağlanmam lazım. Çok acıktım. Yağ! Yağ yağ!"

"Tamam, dur üstüme üstüme gelme. Vereceğim sana yağ. Bak Haruki kardeş yaklaşma ne olur ya."

Kenardan sıyrılıp mutfağa koştuk ve ne kadar ayçiçeği yağı varsa hepsini ona verdim.

"Al bütün sıvı yağlarım senin olsun. Al bunu da al. Hepsini al."

"Ayçiçek yağı olmaz! Zeytinyağı ver bana!"

"Zeytinyağı mı? Aman Haruki kardeş, sen zeytinyağının litresi kaç TL biliyor musun? Türkiye'de her şey zamlandı. Ne olur bu günlük ayçiçek yağı kullan. Söz sonra sana zeytinyağı vereceğim. Hem ben ay çiçeği yağı kullanıyorum inan tadı çok da farklı değil. İstersen içine biraz zeytin koyayım da kokusu geçsin he olmaz mı?"

"Olmaz! İlla zeytinyağı olacak! Hem de has Ege zeytinyağı."

"Dur bak sakin ol içine zeytin koyuyorum ben. Kokusu mis olacak dinle beni. Biraz da limon sıkayım mı? Tadı güzel oluyor öyle."

"Hayır dedim, zeytinyağı ver yoksa yıkarım bu evi. Zeytinyağı istiyorum zeytinyağı!"

"Hayır hayır zeytinyağı olmaz. Param yok. Kendime mont bile alamadım bu kış. Zeytin yağı olmaz. Olmaz. Hayır, hayır, haaayııır!"

Terleyerek uyandığımda nefes nefese de kalmıştım. Öylesine derin uyumuştum ki güneş çoktan doğmuştu.

"Aman Allah'ım o rüya neydi öyle?"

Komodinimin üstündeki sudan bir yudum içip kendime geldiğimde telefonuma baktım. Saat altıya geldiği için erken uyanmış sayılırdım aslında ama evde Haruki varken onu kontrol etmem gerektiğini düşündüm.

"Evde zeytinyağı yok diye yıkıp dökmüş müdür acaba? İyi de neden zeytinyağı?"

Hızla kapıya baktım aynalı masa ve halı olduğu gibi duruyordu. Yataktan bir fırlayışım var ki, şimşekten daha hızlı. Öyle bir yürüyüşüm var ki jetten daha kuvvetli.

"Ben kahvaltıda yiyecek karar alamıyorum elin robotu gelmiş zeytinyağı içeceğim diyor. Ama suç bende milyarder kendine yaptırmış robotu sen kimsin de evinde misafir ediyorsun? Belki de adamlar en pahalı yağlarla besliyorlar. Ben nereden bulayım zeytinyağını?"

Sabah sabah olan azıcık enerjimi de masayı ve halıyı çekmek için kullandım. Sonra koridor boyu oturma odasının kapısının kırıldığını, evimin alt üst edildiğini ya da yerlerin yağ falan olduğunu hayal ettim. Hem belki en azından yani yağ içinde yüzen bir Haruki de olabilirdi. Hoş gerçi zeytin yağım yok ama ya ayçiçeği yağımı bitirdiyse? Beş litrelik olanı bile maaşımın yarısı neredeyse. Ah inanamıyorum.

Korku, endişe ve bir sürü kurmaca hayalden sonra oturma odasının kapısına ulaştığımda şaşkınlıkla ağzım açık kaldı.

Tüm bu hayal ve heyuladan sonra gerçekten bir şeyler olmasını ummuştum ama hiçbiri olmamıştı. Dün gece koyduğum sandalyeler olduğu gibi duruyordu. Bir milim bile oynamamıştı. Gözlerimi kuşkuyla kısıp mutfaktan tarafa baktım. Bu bir üstün zekâlı robot sonuçta. Eğer bir iş yaptıysa da ardından iz bırakmamıştır ki...

Bir hışımla mutfağa koştum ve dolaptaki yağı kontrol ettim. Olduğu gibi duruyordu. Hatta aldığım gibi duruyordu.

"E bunda da bir şey yok. Gerçekten hiçbir şey yapmadı mı yani?"

Derin bir nefes alarak mutfaktan çıkıp yeniden oturma odasına döndüm ve sandalyeleri geri çekerek kapının üstündeki anahtarı da çevirerek yavaşça açtım. Koltuğa falan uzanmasını bekliyordum ama dün gece bıraktığım şekilde koltuğun üstünde otururken buldum. Başı hafif önüne eğik, birleştirdiği ellerini izliyordu.

Sesleri işitince başını bana çevirdi ve yüzünde hemen tatlı bir tebessüm oluştu.

Hızlı diyebileceğim bir şekilde ayağa kalktığında "Günaydın Hazan. Rahat uyuyabildin mi? Seni bir şey rahatsız etti mi?" diye sordu.

Derin bir nefes alırken bu çocukla ne yapacağımı düşündüm bir an için. Ciddi manada iyiydi ve ben bu kadar iyi birine alışık değildim ki. Hayatım hep birilerinden terslenerek ya da kuyum kazılarak geçmişti. Bir çift iyi kelam işittiğimde de bile altında bir mana arıyordum. Ama şimdi bu robot olduğu için nasıl bir mana arayabilirim ki?

Üstümdeki pijamalara bakarak "Yoksa uyanır uyanmaz buraya mı geldin?" diye sordu.

Pijamalarıma ben de baktım. Sonra da acele etmemin yanlış olduğunu fark ettim. Keşke duşa falan girdikten sonra gelseymişim. Ona nasıl diyebilirdim ki bir gecede bir kamyon zeytinyağı yüzünden iflas etme ihtimalim var diye yanına geldiğimi?

"Şey, ben..."

Dudaklarımı ıslatıp yeniden odama dönmek için yöneldiğimde ona cevap vermeyi düşünmüyordum. Bir robot da olsa -ki buna tam olarak inandığım söylenemezdi- o bir erkekti. Beni bu şekilde karman çorman görmesi hiç hoş değildi.
Kendime çeki düzen vermek için kapıya yönelmiştim ki, son anda aklıma gelen bir soru ile durdum.

"Baksana," dedim.
"bir şey soracağım."

"Tabii," dedi ihtimamlı bir ses tonu ile.

"Bir ihtimal, yani çok çok küçük de olsa bir ihtimal işte. Yağ içiyor olabilir misin? Yani küflenen vidalar için falan."

Önce anlamamışça buruştu yüzü. Sonra gözlerine ve dudaklarına yansıdı tebessüm. Bu sefer öyle bir güldü ki, omuzları bile hareketlendi. Kahkaha attı resmen ve ben bir robot tarafından eğlence malzemesi oldum. Şu an bir robot ya da bilgisayar sistemi tarafından alaya alınıyordum resmen. Sabahın altısında minik ayıcık kafalı pijamalarım, birbirine giren saçlarım ve çanaklı gözlerimle baygın bir şekilde bakarken karşımdaki robot katıla katıla gülmeye devam ediyordu. Başımın arkasını kaşıdım. Niye bu kadar güldü ki şimdi? Öyle olmuyor muydu o işler ya? Hani yağlıyorlardı robotları?

"Yağ dedin değil mi sen?"

Kahkahası yetmemiş olacak ki koltuğa düştü. Biraz da orada yuvarlanarak güldü.

"Aman çok komik," dedim gözlerimi devirerek. "Ben burada bunun kabusu ile uykumdan uyanıyorum sen de katıla katıla gül. Ha ha çok komik."

Koltuktan yere düşüp biraz da orada yuvarlandığında bıkkınlıkla nefes verdim.

"Abartmasan mı acaba? Anladık yağ içmiyorsun. İyi oldu bunu bilmem de şimdiden anlaşalım sana zeytinyağı falan alamam. Ayçiçek bile olmaz çünkü ben bir beş litrelik alıyorum onunla tam iki ay hatta bazen üç ay geçiriyorum. Sen kim bilir yuyacak mısın, orana burana mı süreceksin bilemem yani o yüzden yağdan ümidini kes."

Kendinden geçmişçesine gülerken homurdanan kişi bendim. Ama öyle güzel gülüyordu ki kesmek de istemiyordum. Aldığım cevapsa, izlediğim bilim kurgu filmlerinin çok geride kaldığıydı.

Yağ nedir arkadaş? Adam karşımda ete kemiğe bürünmüş bir şekilde duruyor ne yağı? Belki benim kullanmadığım en iyi marka duş jellerini bile kullanıyordur da yağ kullanmıyordur bu adam. Herkesi kendin gibi fakir sanarsan böyle de gülerler sana Hazan Hanım. Kabul et ona çok güzel malzeme çıkardın. Allah robotun da az zekalısını versin yani. Böyle üstün zekalı olunca seni dalgaya bile alıyor. Şuna bak bir de yerde kıvranıyor gülmekten.

İçimden kıt bilim kurgu bilgime söylenirken, onun gülüşüne son kez bakıp odama doğru yürümeye başladım.

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin