Dava tüm kasvetiyle devam ediyordu. Akın ayakta beklerken, ben oturmuştum.
Hâkim başlattı oturumu."Akın Şahzâde. Hazan Katipoğlu'nun özel hayata müdahale ve soygunculuk suçları ile hükümlüsün."
Akın'ın avukatı söz aldı.
"Müvekkilimin hiçbir soygunculuğu olmamıştır. Dahası Doruk Yılmaz isimli kişi tarafından darp edilmiş ve evine zarar gelmiştir."
Bizim avukat söz aldı.
"Sorun da burada zaten. Doruk Yılmaz isimli kişi yüzünden hükümlüsünüz."
Diğer avukat söz aldı.
"Doruk Yılmaz isimli kişi olay günü Akın Şehzade'nin evine gelmiş ve onu darp etmiştir. Bundan dolayı hiçbir yükümlülüğümüz yoktur."
Bizim avukat söz aldı son kez.
"Anlaşılan sizin hiçbir şeyden haberiniz yok."
Konuşmaması gereken Akın sinirle ayağa kalktı ve "Asıl sizin hiçbir şeyden haberiniz yok!" diye bağırdı.
Gözü en önde oturan dedesindeydi. Kendini ifade etmeye çalışıyordu. Emin değilim ama kendini kanıtlamaya çalışır bir hali vardı. Kendi karakterinin dışında dedesine beğendirmeye uğraşıyor gibiydi."Doruk Yılmaz isimli hırsız, tüm dünyada aranan bir suçlu. Bulgar polisi tarafından da aranıyor. En son Hindistan'da İngiliz bankasını soydu. Kanıtlarım var!"
Akın kendinden emin bir şekilde salonda bağırırken hâkim iki kere tokmağı vurdu.
"Sessizlik. Taraflar mahkemenin kurallarına uymak zorundadır. Uymayanlar için dava yokluklarında devam edecektir."
Tam o anda salonun kapısı açıldı ve içeri başka bir takım elbiseli girdi. Akın onu görünce biraz tuhaf olsa da belli etmemeye çalıştı.
Bizim avukat ortaya geldi ve elindeki belgeleri göstererek "Doruk Yılmaz isimli kişi daha önce hiç Türkiye'den çıkmamış ve evet üzerinde birçok mal varlığı bulunuyor ama bu sizin bahsettiğiniz kişi değil. Bu," dedi birçok gayri menkul yeri sayarak devam etti. Gayrı menkuller tanıdık gelmiş olacak ki Akın'ın dedesi ayağa kalktı.
"Ama bu saydığınız yerler bizim mal varlıklarımız. Onlar torunumun iradesindeydi," dedi Akın'ı göstererek.
"Hâlâ öyle," dedi bizim avukat.
"çünkü zaten Doruk Yılmaz, aslında Akın Şahzâde."Tüm salonda bir uğultu oluştu.
Herkes şaşkınlıkla birbirine bakarken ben de şaşkınlık yaşıyordum. Haruki sen ne yaptın?"Müvekkilim Hazan Katipoğlu'nun özel hakka tecavüz davasının yanında başka şikayetler de geldi. Ama asıl şikâyeti Akın beyin kendisi yaptı. Doruk Yılmaz'ı şikâyet edince araştırmalar başladı. Sorguladığımız en son kişi Fuat Öz tarafından verilen bilgilere göre Doruk Yılmaz'ın Akın Şahzâde'nin sahte ismi olduğu öğrenildi."
Akın'ın bundan haberi yoktu ve afallamış bir şekilde salona en son giren kişiye baktığında söz sırası ondaydı.
"Akın beyin çok fazla borcu vardı," diye söze başladığında Akın dedesine bakıp başını yere eğmişti.
"Sürekli dedesinin mal varlığından kaçırmalar yapıyordu. Kendi banka hesabına yatırılsa dedesi öğreneceği için sahte kimlikler çıkarıyordum. Bu benim işimdi. Ta ki o öğrenene kadar. Nasıl öğrendi bilmiyorum ama vicdanım daha fazla buna dayanamayacak. Bir masum genç kızın hayatının kararmasını engellemeye çalışan genç yüzünden buradayım. Ben de cezamı çekeceğim elbette ama itiraf ediyorum ki Doruk Yılmaz isimli kimliği ben çıkarttım. Akın beyin sayısız sahte kimliğinden sadece bir tanesiydi. Ve maalesef ki kendi bile sahte kimliklerinden habersizdi."Akın omuzları çökmüş ve ne söylese boş olacakmış bir şekilde yerinde otururken ben Haruki'yi düşünüyordum.
Bu olayı böyle kurgulayana kadar neler düşünmüştü kim bilir. Nasıl biriydi böyle? Zekâsı ne kadardı? Onu sadece öylesine gördüğüm o zamanlar da bile zekâsı ile bir insanı alt edecek kapasitedeydi öyle mi? Ben tüm bu olaydan tereyağındaki bir kıl gibi nazikçe tutulup çekilmiştim. Asla canım yanmadan ve üzülmeden. Bunun tamamı da Haruki'nin sayesindeydi.Akın'ın dedesi sinirle salonu terk ederken ben oturduğum yerde öylece kalmıştım. Benim bir şey söylememe gerek kalmamıştı zira Akın kendi kendini yakmıştı. Elbette bu muhteşem plan sevgili Haruki'den aitti. Kalbim bir kere daha ona teşekkür edemeyecek olmamın acısı ile yanarken derin bir nefes aldım.
Akın'ın yardımcısının anlattığı genci biliyordum zira. Onun korumaya çalıştığı genç kızı da biliyordum.
Tek bilmediğim ise güzel kalpli bir çocuğun muhteşem değeriydi.Bende kilometrelerce uzaktaydı artık. Başına ne geldiğini ise asla bilmiyordum. Bazı çeviri sayfalarını defalarca okumama rağmen Haruki hakkında tek bir bilgi bile elde edememiştim. Geride ona duyduğum derin bir hasretle kalmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Science FictionJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...