55🤖

7.8K 824 397
                                    


Bir iş gününün daha sonuna gelmiştik. Haruki de benimle birlikte ev yolunda ilerliyorduk.

"Ara ara gözlerini üzerimde yakalıyorum, anlamıyorum sanma!"

Eve giden yokuşu birlikte çıkarken Haruki'ye takılıyordum. Ellerini pantolonun ön ceplerine yerleştirmiş, gömleği uçuşurken içine giydiği beyaz tişörtü ortaya çıkıyordu. İş yerinde başka şeylerle uğraşsa da bakışlarının bende olduğunu biliyordum ve bunu ona söylemekten çekinmedim.

Gülümseyerek bana baktı.

"Seni taklit etmem için, seni izlemem lazım. Unuttun mu ben bir yapay zekâyım. Bilgi yüklenmeden nasıl kendimi sana ayarlayayım?"

Ben de gülümsedim.

"Beni niye taklit ediyorsun ki?"

"Ben bir robotum. İnsani duygular bende yok. Ama insanca davranmam için de birini taklit etmem lazım."

Kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Ne yani bu zamana kadar hep beni mi taklit ettin sen?"

Aniden durup ona doğru döndüm. O da durdu ve bana döndü. Batmak üzere olan güneşin kızıllığı kahve saçlarına parıltı yayarken gözlerini kısmıştı. Beklenti ile ona bakarken cevap verdi.

"Hı hı."

"Ama sen çok iyi birisin. Yani çok saf. Ben senin kadar iyi değilim ki. Sen beni taklit edersen bozulursun."

"Daha iyisin aslında. Ben asıl seni taklit ettiğim için böylesine iyi kalpliyim."

"Ne?" Şaşkınlıkla sorduğumda tatlıca gülümsedi.

"Hazan ben sadece seni taklit ediyorum ama sen aslında benden daha iyisin. Bir şeyin aslı neyse özü ve güzeli odur aslında. Diğer her şey onun yansımasıdır. Ayna gibi düşün. Kendini gördüğünde güzel bir görüntü vardır ama asıl güzel olan yansımadan ziyade o aynaya bakan kişidir."

"Ah Haruki."

Gözlerimi devirirken bir yandan söylediği güzel cümleler için kıvanç duyuyordum bir yandan da beni böylesine methettiği için kendimi kötü hissediyordum.

"Sen sadece bana ayarladın kendini. Dünyada öyle iyi kalpli insan var ki. Ben onların yanında bir hiç kalırım. Görmüyor musun hırçın ve sevgiden anlamayan asosyal bir tipim. Aptalım ve kalbim kim kucak açarsa ona gidiyorum. Benim gibi biri nasıl daha iyi ve güzel olabilir ki?"

"Bak bu cümlelerin bile çok iyi kalpli olduğunun bir kanıtı işte."

"Ah yeter," dedim yokuşu çıkmaya devam ederken.
"Yalnız bir kızın iyi kalpli olup olmaması kimin umurunda. Ben sadece hayatta kalmaya çalışıyorum o kadar. Benim yarın yiyecek ekmeğin hesabını yapmam lazım. Bir sonraki kış için giyecek mont alacak parayı biriktirmem lazım ve çalışmazsam bana kimsenin bakmayacağını kafama kazımam lazım. Hoş benim için başka bir ihtimal de yok. Bunca zaman bir kez olsun başı okşanmış, sırtı sıvazlanmış değilim ama yine de ne bileyim kendime yalnız olduğumu hatırlatınca daha güçlü olacağımı düşünüyorum."

Arkamdan gelirken ayakkabısının çıkarttığı sesi ve yanıma düşen gölgesini fark edebiliyordum.

"Bana bir hediye vermek istersen eğer," dedi arkamdan seslenerek.
"Sana ait bir şey olmasını isterim."

Durup arkama döndüğümde yokuşun üst bölümünde olduğum için o biraz aşağıda kalmıştı. Birden bire neden böyle bir şey söylemişti anlamamıştım doğrusu.

"Niye?" diye sordum. "Pilin bitince ne yapacaksın ki o hediyeyi? Çöp olmaz mı?"

Derin bir nefes alınca bakışlarını yere indirdi.

"Var olduğum sürece saklayacağım. Sonuşta bir insan olsam da ölene dek ancak saklayabilirdim değil mi?"

Gözleri yeniden beni bulduğunda yutkundum. Haklıydı. Hediyelerimizi sonsuza dek saklansın diye vermiyorduk sonuçta. Verdiğimiz kişi değeli olduğu içindi hediyeler. Dudaklarımı ıslattım ve iki kere öksürdüm.

"O halde iyi dinle. Bu benim sana hediyem."

Gözleri merakla açılırken kahve kaşları çok az kalktı.

"Biz insanların en iyisi..."

Şakınca bana bakmaya devam etti.

"kalplerin efendisi."

Melodiyle söylediğim şeyler onu gülümsetti.

"Çünkü iyi insan olmak..."

Daha çok gülümsedi.

"kalplere huzurla dolmak.
İnsan olmak, temiz bir kalp demek.
Kalpsiz hiç kimse bu dünyada kalmadı.
Ve kalp, asla elle tutulan bir şey olmadı."

Heyecanla bana doğru bir iki adım attı.

"Ne güzel bir dize bu. Melodisi de çok güzel."

"Ben uydurdum. Şu an, senin için."

Gülümsediğimde o da gülümsedi.

"Bir kere daha söyler misin?"

"Ah hayır. Utandım daha fazla söyleyemem."

Yokuşu çıkmaya başladığımda peşimden geliyordu.

"Ne olur bir kere daha söyle."

"Olmaz Haruki. Hediye bir kere verilir. Hem utandım diyorum anlamıyor musun?"

"Ama lütfen."

"Israr etme."

"Bir aylık ömrüm var benim."

"Duygu sömürüsü yapma bana teneke kutusu."

"Ne olur bir kere daha söylesen ya. Ne olur!"

Haruki ile ev yolunda yürüyüp yokuşu tırmanmaya devam ederken o benden bir kere daha aynı dizeleri söylemem için rica etmeye devam ediyordu.

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin