Elinden bebeği alınan çocuk gibi bir kenarda ağladığım zamanlardan sonra bir kutu şekerle gönlü alınan çocuğa dönmüştüm sanki. Fakat sorun şu ki bu kız artık şeker sevmiyordu.
Akın'a bakmaya devam ederken acı ile inledi. Şaşkınla ne olduğuna bakarken voleybol topu olduğunu gördüm. Sonrasında da heyecanla çığlıklar.
"Ya harikasın Haruki!"
"Tam isabet."
"Mükemmel Haruki."
Şaşkınlıkla topun geldiği yöne baktığımda Haruki'nin muzır bakışları ile karşılaştım. Alt dudağını ağzının içine alırken tıpkı bir çocuk gibi omuzlarını silkeledi.
Ne? Bu Çocuk robota da neler oluyor böyle? Asla böyle şeyler yapmazdı ama şimdi ne oldu da değişti? Tam da Akın'ın başına isabet eden bu top Haruki dışında birinden de gelmiş olamazdı doğrusu. Tam bir profesyonel atıştı.
Akın acı ile inlerken yanına düşen topu eline aldı. O zamana kadar kızlardan biri gelip topu Akın'dan aldı.
"Kusura bakma Akın. Haruki ile iddiaya girmiştik de. Ağaçtaki meyveyi düşürünce top tam kafana isabet etti. Gece gece bir meyveyi isabet ettirmek ne kadar zordur bilirsin. Haruki var ya muhteşem bir top atıcısı. Onu bizim okul takımına da almayı düşünüyoruz."
Gecenin lacivertimsi tonunda her yerin karardığı bu anlarda ağaçtan meyve düşürmek mi?
Üstelik Haruki'nin o muzır hali de neydi öyle? Sanki bilerek yapmış gibi. Hayır hayır saçmalama Hazan. Robot o robot. Meyve ile Akın'ın başı aynı hizadaysa o ne yapsın? Başka bir niyeti yoktur eminim. Hemen her şeyden bir şey çıkarma. Tesadüf sadece tesadüf.
Yani...düşününce çok mantıksız geliyor aslında. Akın ile konuşmamızı duyup kıskançlık sendromu yaşaması daha olası geliyor ama tabii bunu ben öyle istediğim için. Her neyse, her şekilde Akın ile olan konuşmamız sekteye uğradı.
Liva koşarak yanıma geldiğinde kolumdan tuttu.
"Hadi Hazan, voleybol oynuyoruz sen de gel."
"Voleybol mu? Bu karanlık zamanda."
"Spot ışıklar açıldı. Oynanan yer gayet aydınlık. Yemek de yedik biraz spor yapmamız lazım. Hadi gelin ya."
Reddedebileceğimi sanmıyordum. Liva kolumdan çektirmeye devam ediyordu.
Güçlükle ayağa kalktığımda Akın da bizi takip etmek durumunda kaldı. Ve böylelikle cevap vermem de yarım kaldı. Hoş ne diyeceğimi de bilmiyorum ama tam isabet bir şekilde kesilmişti konuşmamız.
Oyun alanı büyük bir curcunaya ev sahipliği yapıyordu.
İki takıma ayrıldığımızda Haruki kızlarla birlikte karşı takıma düşmüştü. Liva bile Haruki için karşı tarafa geçmişti. Bazen düşünüyorum da kendime dost yerine...neyse. Liva'nın beni bırakmasına şaşırmıyorum aslında. Sonuçta bir şekilde kötü durumda değilim ve bana yapışık ikiz de değil.
Haruki elindeki topu santimle ayarlamış gibi Akın'ın başına attı.
Şaşkınlıkla Akın'a baktığımda Haruki ciddiyetle özür diledi. Benim dışımda da kimsenin umrunda değildi doğrusu. Bütün kızların gözü Haruki'nin üstündeydi ve nereye atarsa atsın hayranlıkla seyrediyorlardı sadece.
Ve Akın'ın başına isabet ettirilen bir top daha.
Oyun savaş alanına dönmüştü sanki. Haruki'nin nesi vardı? Hayır bir tek ben mi fark ediyordum? Bir de Akın tabii ki. Acı ile başını tutarken Haruki ve diğer herkes hayatından memnundu. Fakat sonrasında işler kızıştı.
Üçüncü top da.
Ve dört.
Akın kızaran alnını tutarken kızlar korku ile ikiliye bakmaya devam ediyordu. Her ne olduysa bu sadece Akın ile konuşmamızdan kaynaklanmıyordu. Anlaşılan Haruki kendini Akına fena halde kötülük yapmaya ayarlamıştı. Ya da eğer insan olarak düşünürsem, ona gıcık gidiyordu. Lakin şöyle bir durum vardı ki insan olarak görünse de o bir robottu ve yapay zekâlar beni her zaman ürkütürdü.Maç daha fazla uzasa belki büyük bir kavga çıkardı ancak herkes gerilen ortamdan kaçmak adına yavaş yavaş geri çekildiğinde sonuç belli olmadan maç da bitmiş oldu. Herkes bir yere dağılırken bize de çadır yolu göründü.
***Ateşi karıştırırken tek başıma olmanın huzurunu yaşıyordum.
Küçüklüğümden beri tek başımaydım ve artık yalnızlık bende alışkanlık halini almıştı.
Liva yorgunum diye erkenden yattığında zaten gecenin uzun olacağını anlamıştım. Diğer herkes çadırına çekilince ateşi harlamak bana kalmıştı.
Ateşi karıştırmaya devam ederken karşıma biri oturdu. Yine Akın olup da farklı şeyler söylememek adına bu sefer gelen kişiye dikkatle baktım.
Siyah dar paça pantolonundan Haruki olduğunu anlamıştım. Oturdu ancak sessizce beklemeye başladı. Ateşi seyretmeye devam ettim ve yüzüne bakmadım. Niye bilmiyorum ama yüzüne bakmak istemiyordum. Onu birine karşı nefretle davranırken görmek hoşuma gitmemişti. Dahası içimde istemsiz bir kırgınlık vardı.
"Neden yüzüme bakmıyorsun?"
Fark etmişti anlaşılan.
"Bugün yaptığın şey yüzünden."
"Ne yapmışım?"
"Bir de soruyor musun Haruki?"
Yüzüne baktığımda ciddiyetle bana bakıyordu. Kaşları çatık ve elleri dizlerinin üzerine konulmuş bir şekilde hafif öne eğilmişti. O da ciddiydi ve asla ilk karşılaştığımız Haruki değildi. Farklı hislerle bakıyordu bana. Belki onun hisleri de... kendine gel Hazan o bir robot.
"Ne yaptığını gayet iyi biliyorsun. Akın'a neden öyle sert davrandın? Ortalık gerildi ve herkes erkenden yattı. Ne güzel oyun oynuyorduk."
"Çünkü hak etti."
"Neden? Ne yapmış da hak etmiş?"
"Hak etti işte."
Acınası bir şekilde gülerken gözlerimi devirdim.
"Hak mı etti? Çok merak ettim yüce Haruki hak edip etmediğine nasıl karat verdin? Durup dururken ben de hak edersem bu şekilde cezalandırılacak mıyım?"
Dudakları birbirine daha çok kuvvet uygularken gözlerindeki parıltı çoğaldı. Yaş ile mi dolmuştu?
Alaya almaya ve sinir bozucu bir şekilde konuşmaya devam ediyordum. Çünkü bana göre Haruki cidden haddini aşmıştı.
"Aaa! Elbette. Akın'ın bana söylediklerini duymuş olmalısın. Ne o zoruna mı gitti? Ya da şöyle sorayım benim birileri tarafından sevilmeye hakkım yok mu? Yetim ve öksüzüm diye...hayır hayır fakirim diye bir erkek bana âşık olamaz mı? Hem sen robot değil misin? Kim oluyorsun da insanlara ceza vermeye kalkıyorsun?"
Bu sefer adım kadar emindim ki gözleri dolmuştu. Hiçbir şey söylemeden bana bakmaya devam ederken çenesinin kasıldığını hissedebiliyordum.
"Robotsan robot gibi davran Haruki! Beni seni kabul ettiğime pişman etme."
"Kalbin asla elle tutulan bir şey olmadığını söylemiştin."
Ses tonu olabildiğine duygusal çıkmıştı.
"O seni avutmak içindi. Kalbin yok senin. Kimseye ceza biçemezsin anlıyor musun? Ayrıca hayatımı kurtarmış olsan bile bu hayatımdaki insanlara karışabileceğin anlamına gelmiyor. Bir kere eşit haklara sahip değiliz. Sen robotsun bizse insan anlıyor musun?"
Sağ elmacık kemiğine bir damla yaş süzüldü.
Gözlerimi devirdim.
"Ne o? Ağlayarak durumu dramatize mi ediyorsun? Sadece kendine gel ve haddini aşma tamam mı? Sadece bir aylık biri, çizgisini bilmeli ve haddini aşmamalı."
Gözlerine baktım titriyordu.
"Tamam mı?"
Cevap vermedi.
"Tamam mı diyorum?"
"Tamam."
Ses tonu titrekti ve beni nefretlik bir insanmışım gibi hissettirmişti. Cidden neyim vardı benim böyle?
Herhangi bir şey söylemeden ayağa kalktı ve çadırına doğru yürüdü. Ben de karıştırdığım ateşi iyice karman çorman yaparak berbat ettiğim işlere bir yenisini daha ekledim.
![](https://img.wattpad.com/cover/186505566-288-k69846.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Science FictionJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...