Bu dünyada kötü insan yoktur aslında der bir yazar. Eksik insan vardır. Ötelenmiş insan vardır. Unutulmuş, umursanmamış, geri kalmış, bastırılmış insan vardır da kötü insan yoktur.Ama bence öyle değil. Hiç değil. Bu dünyada kötü insanlar da var. Ve hatta sonradan öğrenmiyorlar da. Direkt doğar doğmaz kötü doğuyorlar. Bazı çocuklarda görürsünüz, dışlar diğerlerini. Bazılarında görürsünüz çalar bir diğerinin şekerini, tokasını veyahut gülüşünü.
Haruki'ye içten içe kötü davranmamın nedeni de buydu herhalde. Onun iyi olduğuna, olabileceğine inanmıyordum. Bir noktada ve bir yerlerde mutlaka pes edeceğini düşünüyordum. Gözlerim Haruki'nin üstündeyken Liva ile birlikte masayı hazırladılar. Nihayet hazırlanan yemeklerden sonra masaya oturmuştuk. Ben, yanımda Liva, karşımda Haruki ve onun yanında Pınar Hanım hep beraber yemek yiyorduk. İkisi bayağı da bir şey hazırlamışlardı. Liva bana geldiğinde elini yemeğe sürmez ama mevzu Haruki olunca nasıl da tüm yeteneğini ortaya koymuş. Başımı iki yana sallayarak sarmadan bir çatal alıp ağzıma attım. Gerçekten de çok lezzetliydi.
"Tüm bu yemekleri şimdi mi yaptınız? Ne kadar hızlısınız." Pınar Hanım methiyeler dizerken Haruki ve Liva tebessüm ettiler.
"Liva olmasaydı ben çok aşina değildim ama o sağolsun el lezzeti var."
El lezzetini de biliyor şuna bak. Japonlar her millete uygun bilgi mi eklemişler buna ne yapmışlar? Sıradan bir Türk gibi davranıyor.
Bir sarma daha alıp çiğnerken Liva'ya baktım. Kendi tabağı boşken gidip Haruki'nin tabağına birkaç börek koymuştu. Robot olduğunu da söyledik ama yine de insan gibi davranmaya devam ediyor. Tam bu noktada aklıma benim gariban zeytinyağı rüyası geldi. Millet hemen adapte olmuştu ben o ilk gece üstüne kapı bile kilitlemiştim. Zavallı Haruki benden ne çekmişti.
"Su alabilir miyim Hazan?"
"Tabii. Buyur."
Haruki'ye su bardağını uzatırken bilerek döktüm ve masa ıslandı. Masadan sızan sular da pantolonunu ıslattı. Devreleri falan yanmaz inşallah. Özür dilerim Haruki kardeş ama bir deney yapmam gerekiyor. Yani senin bu kadar iyi kalpli olmayacağına kalıbı basarım. İyi robot bile olsan bir noktaya kadar. Herkesin bir patlama noktası vardır. Ve o noktayı bulmayı şu an kendime asli görev ilan etmiş bulunuyorum. Hem böylelikle kendimi de artık kötü hissetmeme gerek kalmayacak.
"Aaa Hazan biraz daha dikkat etsene ya!"
"Dostum ne yapıyorsun?"
Pınar Hanım ve Liva beni azarlarken Haruki sadece gülümsüyordu.
"Önemli değil, önemli değil. Kurularım geçer."
Yerimden kalkmadım bile. Önümdeki yaprak sarmasını ağzıma tıkıştırırken, her saniye Haruki'nin yüz ifadesini inceliyordum.
Şimdi kaşları çatılacak! Şimdi sinirlenecek! Şimdi... Şimdi? Şimdi değil mi? O zaman şimdi! Tebessümü devam ederken sinirle ağzımdaki pirinçleri çiğnemeye devam ettim. Acaba bana programlandığı için mi böyleydi? Yani hırsız adamla kavga ederken gayet sinirliydi. Bana gelince niye böyleydi? Rol tapıyordu değil mi? Bir robot bile olsa böylesine olamaz. Sonuçta telefonu bile çok kullandığımızda ısınıyor. O da ısınacak. Bekliyorum. Hadi Haruki göster kendini.
Masadan kalkıp pantolonunu değiştirmek için giderken, peşine takıldım. Koridorda yürürken peşinden gelip ayağına çelme taktım.
Düşmedi ama hafif sendeledi. Şu an kedimi dünyanın en boş işini yapıyormuşum gibi hissediyorum ama bazen asli görevler amaçsız olabiliyor. Dengesini yeniden sağladığında arkasını dönüp bana baktı. Şimdi sinirlenecek. Dikkat etmemi söyleyecek ya da tersleyecek.
"Ah affedersin," dedim yapmacık bir pişmanlıkla.
"Önemli değil, önemli değil. Sen iyi misin?"Beni mi düşünüyor yine? Olamaz. İçinden kesin bir sürü kötü cümle sayıyordur. Dışarıya göstermiyor diye bu iyi ve temiz yüze inanır mıyım ben? Asla!
"Ben iyiyim ya. Asıl sen iyi misin? Çelme taktım, üstüne su döktüm. Bana sinirlenmiş olmalısın. Sonuçta epey zarar verdim sana. Hayır rahatsız olduysan söyle bilelim. Benim için sorun değil."
"Yo, hiç sinirlenmedim."
"Hadi ya. Hiç mi?"
"Hiç."
"Bir gram?"
"I ı."
Kötü bakışlarımla yüzüne bakarken gülümseyerek odasına gidişini izledim.
"Bor grom bolo sonorlonmodom!"
Mutfağa yöneldiğimde başka şeyler düşünüyordum. Düşün Hazan düşün. Tom'u düşün. Jerry için ne tuzaklar kuruyordu?
"Dinamit!"
Mutfakta kendi kendime seslendiğimde Tom'un dinamitle Jerry'i patlattığı geldi aklıma.
"Ama yok. Biz de patlarız o zaman. Hem dinamiti nereden bulacağım? Ayrıca ölür o zaman. Geç bu çok uçuk bir fikir. Ne olabilir peki?"
Başka bir şey düşünmeliyim. Robotlar en çok ne sever? Bence bu sorunun cevabını sen çok iyi biliyorsun Hazan. Sinsi bir şekilde gülümseyerek mutfakta istediğim şeyi aradım.
Haruki odasından çıkınca elimdeki zeytinyağını mutfak kapısından koridora doğru hafif hafif salladım.
"Bak bende ne vaaar."
Haruki gülümseyerek bana baktı ve kaşlarını kaldırarak "Salatanın yağı mı eksikmiş?" diye sordu.
Çocuk robota da bak sen, ben yağlanman lazım diyorum o bana salatadan bahsediyor. O benden daha çok insan. Kaşlarımı çatıp ona bakarken yavaş adımlarla gelip önümde durdu. Elimdeki yağ şişesini alırken gülümsüyordu.
"Söylesene Hazan ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Be-ben mi? Hiç."
Bir adım daha attı.
"Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum mu sanıyorsun?"
Aramızdaki mesafeyi kapatacak kadar yaklaştı. Ne yapsam geri mi gitsem, ürktüğümü göstermemek için olduğum yerde dursam mı yoksa cesaretimi göstermek için bir adımda ben atıp kafalarımızı mı tokuştursam?
"Öyleyse istediğin şeyi vereyim," dedi gözlerim açıldı.
"Ne vereceksin?"
Şaşkınlıkla açtığım gözlerimle ona bakarken tam olarak bana ne vereceğini düşünüyordum ki başladı sayıştırmaya."Sen, insanlıktan nasibini almamış iyi kalpli insanlara bile kötülük yapabilecek hayatta her şeyin kötüsünü hak eden, asla ama asla gerçek mutluluğu tadamayacak kadar zavallı bir insansın Hazan. Kendinden başkasının iyiliğini düşünmeden fesatla kapkara bir ömür geçiriyorsun. Senin çıkarın olmayacak hiçbir şeyde bir gram desteğin olmaz ve bir insanın varlığından bile rahatsız olacak kadar taş kalplisin."
Haruki'yi dinlerken gözlerim dolmuştu. Sırası ile çenem titredi ve dudaklarımı büzdüm. Tüm bu işittiklerim kalbimi paramparça etmişti. Meğer ben tüm bu sözleri duymak için gardımı alıyormuşum. Olur da işitirsem beklentimi karşılayacakmış. Ama şimdi duyunca da adeta kahrolmuştum. Bu kadar acı vermesini beklemiyordum.
Gözlerimin dolduğunu gördü. Baktı yavaştan dudaklarımı da büzüp ağlamak için hazırlık yapıyorum yüzünde şefkatli bir tebessüm oluşarak göz kırptı.
"Nasıl? İstediğin gibi oldu mu? İçinde biriktirdiğin ve duymak için can attığın şeyleri sana verdim. Rahatladın mı?"
Gözlerimi hızlı hızlı açıp kapatırken yaşlarımı yok etmeye çalışıyordum.
"Sen şimdi benimle dalga mı geçiyorsun Çocuk robot? Tüm bunları beni denemek için mi söyledin?"
Omuzlarını tatlıca silkelerken "İsteğini yerine getiriyorum işte," dedi. "Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum. Lakin sandığın gibi değilim. Sana sinirlenmiyorum. Nefret etmiyorum ve senden en ufak rahatsızlık duymuyorum," dedi.
Sonra da istemeden de olsa kalbimi tekleten göz kırpışı ile "Ne de olsa ben senin özel korumanım," diye fısıldadı.Haruki beni kendimden geçirircesine bir şov yaptıktan sonra diğerlerinin yanına gittiğinde ben elimde zeytinyağı ile kalakaldım. Doğrusu kendi oyunuma kendim düşmüştüm. Bir daha da tövbe etmiştim. Haruki'yi denemek mi asla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Science FictionJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...