82🤖

5.3K 581 51
                                    


Benimle birlikte uyanık olan genç adam ile koyu bir sohbete tutulmuştuk. Buna çok ihtiyacım vardı ve konuştukça da içim açılıyordu.

"Ancak dünya katlanılası bir yer olmaktan çok, mecburiyetten durulan bir yer haline gelmiş ne yazık ki," dediğinle başımla onayladım. Yaklaşık birkaç saattir genç adamı dinlerken, hayranlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım. Öyle güzel anlatıyordu ki, insanın uçakta da olsa sonsuza kadar dinleyesi geliyordu.

Kıyafetindeki, el hareketlerindeki, diksiyonundaki nizam ve tavırları öyle asilceydi ki insanın saygı duymaktan başka yapacağı bir şeyi kalmıyordu.

"Japonya güzel ülkedir. Bir süre önce yaşamıştım."

"Öyle mi? Ne zaman yaşadınız?" diye sordum.

Belirsiz bir şekle büründü bakışları.
"Bir süre önce," dedi bir kere daha.
Onu sıkıştırmadan başka Sorular sorma gayreti içine girdim.

"Siz ne işle meşguldünüz acaba?"
Sorumu dikkatle dinleyerek sakince cevapladı.

"Ben, hekimim. Bir süredir Türkiye'deydim şimdi de Rusya'ya gidiyorum."

"Neden Rusya? Çok uzak değil mi?" diye sordum merakla.

"Kendisinden uzaklaşmak zorunda olduğum biri var," dedi sıkıntı ile.

"Türkiye'de kalmaya devam edersem, onun beni bulmasından çok, kendi ayaklarımla ona gitmekten korkuyorum."

"Ne tuhaf," dedim gülümseyerek.
"Ben de kendi ayaklarımla birine gidiyorum. Onun beni bulmasını öyle çok isterdim ki. Bu dünya çok tuhaf değil mi?" diye sordum yüzümü buruşturarak.

"Çok," dedi ellerini önünde birleştirerek.

"Yolculuk güzel ama değil mi? Uçak olunca daha rahat," dedim uçakta göz gezdirirken.

Başı ile tasdikledi. Sonra da derin bir nefes alarak "Daha dün Doğu ekspresi ile bir yolculuk yaptım. Yolculukları ben de çok severim. Ama işte," dedi ve hüzünle bir nefes verdi.

"Ayrılacağın ve ardında bıraktığın biri olunca hiç güzel olmuyor değil mi?" diye sordum. Beni doğrular nitelikle alt dudağını kaldırarak belli belirsiz tebessüm etti, ben de devam ettim.

"Anlaşılan arkanızda bıraktığınız kişiyi çok özlüyorsunuz. Yoksa bu kadar acı vermezdi size," dedim, gözlerinde beliren gözyaşlarına tanık olurken. Onu o kadar çok iyi anlıyordum ki. Ben de birini özlüyordum ve ben de birinin adı anıldığında gözlerime dolan yaşa engel olamıyordum. İçimdeki sıkıntı geçmiyordu ancak bu şekilde benimle aynı hissiyata sahip biri ile üstünü kapatıyordum o kadar.

"Siz de benimle aynı durumdasınız sanırım?" diye sorduğunda genç adama baktım.

"Ah! Ben de birini çok özlüyorum. Bilemezsiniz kahroluyorum," diye iç geçirdim.

Gülümseyerek bana baktı.

"Henüz çok gençsin," dedi gözyaşlarını yok etmeye çalışarak.
"Her kimse özlediğin o kişi, bulabilirsin ama benim durumum biraz farklı. Ben onu bir daha göremeyeceğim," dedi.

"Ah beyefendi. Özlediğim kişinin durumu da çok farklı. Emin olun benim durumum sizinkinden daha tuhaftır."

Gülümseyerek bakınca ben de ona gülümsedim. İnsan yarası aynı olan kişiye denk geldiğinde biraz olsun dayanma gücü buluyordu. Onun da benim gibi birini özlemesi doğrusu bana iyi gelmişti.

"Yine de adınıza sevindim," dedim konuyu değiştirerek.
"Ben de sizin gibi farklı ülkeleri gezmek isterdim. Ama tabii bunun için uzun bir yaşam gerekir değil mi? Keşke biraz daha uzun ömürlü olsaydık."

Genç adamın ürkek tebessümü yüreğime dokunmuştu. Uzun yaşam konusunda pek de iştiyaklı değil gibiydi.
Sanki ikimizin de birbirimizden sakladığımız sırlarımız vardı.
Mesela bana Japonya'ya neden gittiğimi sorduğunda Haruki isimli yapay zekâ robot için diyemedim.
O da bana kendiyle alakalı neredeyse hiçbir bilgi vermedi.
Ortak olan tek noktamız ağır yüklü yüreklerimiz ile gecenin sabaha koşan dakikalarına kadar sohbet ettik.

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin