88🤖

4.8K 575 95
                                    


Nihayet biten toplantı ile tüm herkes dağılırken o bana nispet olsun diye en sona kaldı.

Liva ve Pınar Hanım'ın gözleri benim üzerimdeydi. Ne yapacağımı adları kadar iyi biliyorlardı. Ki onları hayal kırıklığına uğratmadım ve ayağa kalkıp modele doğru yürüdüm.
Liva bir ara "Hazan yapma!" dese de Pınar Hanım onu durdurmuştu.

"Bırak yapsın, içinde kalmasın," demişti.

Model ayağa kalktığında tıpkı Haruki ile aynı boyda olduğunu fark ettim.

Gülümseyerek bana bakarken "Haruki?" diye sordum.
Ne aptalca bir soru. Ah Hazan ah! Ne kadar da zavallısın.

"I'm not Haruki."
*Ben Haruki değilim.

Deme böyle. Her şeyi söyle ama böyle söyleme. Biliyordum. Ama senden duyunca daha da bir kötü oldu be yakışıklım.

"They started from my model when they designed Haruki. I think it looks familiar from there."
*Haruki'yi tasarlarken benim modelimden yola çıktılar. Sanırım oradan tanıdık geldi.

Evet, tam da öyle. Ama neden seni görünce elim ayağıma dolaştı? Neden kapandığını ve yok olduğunu düşündüğüm yaram yeniden kanadı?
Hâlâ ona bakıyordum.

Gri takım elbisesi ve içindeki siyah gömleğiyle açık kahve saçları daha da belirginleşmiş, hüzünle kavrulan yüzümden ötürü kendini suçlu hissediyor gibiydi.
Haruki gibi ince düşünceli misin sen de?

Sanmam...

O bir taneydi değil mi?
Bir daha onun gibisi gelmeyecek.
Esefle başımı yere eğdiğimde "You?" diye sordu.

Ben mi? Kim olduğumu mu soruyor? Ben de senin dış görünüşünle tasarlanılan robotun kendini ayarladığı Konyalı kızım, arkadaş olalım mı?

Ya da direkt dost olalım.
Lütfen...
Haruki'yi çok özledim.
İç sesimle konuşurken aynı anda ona da cevap veriyormuşum gibiydi ama o hâlâ bekliyordu.

Konuyu değiştirmek istedim ve bir anda koluna girerek "Have you ever had Turkish coffee?" diye sordum.
*Sen hiç Türk kahvesi içtin mi?"
"Turkish coffee? Oh no!" dedi mahcupça.
*Türk kahvesi mi? Ah hayır."

Senin mahcup tavırlarını severim çocuk. Neden robot değilsin ki? Keşke robot olsan. Bir robotu insana tercih edeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Ah be Metal yığını ne yaptın bana böyle?

"Hadi Türkçe kahve de bakalım," dedim toplantı salonundan çıkarken.

Liva ve Pınar Hanım bana gülümseyerek bakarlarken engel olmuyorlardı. Aslında bakarsanız onlar da arada modele bakıp özlem gideriyorlardı. Çünkü gerçekten çok benziyordu. Dış görünüş tamamen oydu. Ama içi farklı tabii.

Anlıyordum farklı olduğunu. Hissediyordum Haruki olmadığını.
Haruki mesela...nahifti.
Yumuşaktı, sevgi doluydu, zekiydi.
Ilık bir bahar rüzgârı gibiydi.

Üzerinden çok geçse de unutamayacağım türde biriydi.
Hâlâ unutamıyorum kapımın ziline yaslanarak beni çağırdığı günü.
Unutamıyorum işte unutamıyorum.
Marcus bana bakarken irkildim ve gülümsedim. Bilmiyordu tabii içimdeki özlemi.

Derin bir nefes aldım ve başladım.
"Hadi söyle, kah-ve."

"Kuah-ve."

Kuah mı? Yok artık!

"Kuah değil. Kah. Tekrar dene. Kah-ve."

"Kuah-ve."

"Kuah değil Haruki kukuri naturo!" dedim gülmeye başladı. Bu çocuk da tıpkı bizim Haruki gibi espiriden anlıyor, her ne kadar henüz Türkçe bilmese de. O öyle gülünce Haruki'nin "Espiri yaptınız," deyişi geldi aklıma.

Acı verse de devam ettim.

"Kah-ve."

"Kah-ve," dedi koridor boyu yanımda yürürken. Arkada gelen Liva ve Pınar Hanım bize bakıp gülümserlerken benim kimseyi önemsediğin söylenemezdi. Şimdi bulduğum bu Çocuk robotumsu kişiyle ilgileniyordum.

"Bir de şey var," dedim gülümseyerek.

"Etli ekmek."

"Etlı ekmeyk."

"Etli!"

"Etlı."

"Et-li!"

"Et-lıy?"

Yürüdük bir koridor boyu kol kola. İçimde kalan ve Haruki'ye yapamadığım tüm her şeyi bu çocuğa yaptım. Birlikte etli ekmekçiye gidip yemek bile yedik. Yalnız insan olduğu için bazı tuhaflıkları vardı. Hayır bu insanlar da ne kadar tuhaf canım.
Her şey bir kenara, asla aslı gibi olmuyor hiçbir şey.
Haruki bambaşkaydı.
O bir robottu.
Ama mükemmel bir insan gibiydi.
O benim bir parçamdı.
Onu hâlâ çok özlüyorum.
Onun açtığı yara asla kapanmayacak.
Kendimi avutuyorum.
Bir insan neden bir robotun yerini dolduramıyor ki? Ne eksiğimiz var?
Yoksa yeterince insan değil miyiz?
Öyle ya da böyle bana bu güzel günleri yaşattığın için teşekkür ederim Allah'ım.
Bana yardımcı olarak ta Japonya'dan bir robot gönderdiğin için teşekkür ederim Allah'ım.
Onu sevdiğim için, beni sevdiği için ve aslında gerçek sevgi ne demek onu gösterdiğin için teşekkür ederim.
Şu an mevcut olmasa da onu yüreğime kazıdığın için teşekkür ederim.
Ona olan özlemim asla dinleyecek ve sanırım asla da göremeyeceğim bir daha ama yine de sana güveniyorum.
Çünkü senin için imkânsız diye bir şey yoktur.
Sadece ol demene bakar.
Bir robot da olsa...

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin