Elimde kırmızı çantam, botlarımın olduğu kutum ve birkaç da kalemle birlikte kafeye geldiğimizde araçtan indim. Benden sonra inen Haruki arabayı doğru park edip etmediğini kontrol ediyordu. Onu izlerken kalbimin buz tutmuş bütününden bir köşesisin yavaşça çözüldüğünü hissettim. Bu nasıl olmuştu bilmiyorum ama haklıydı. İfade edilememiş duygular sonsuza kadar sürerdi ve yerine getirilmemiş ukdeler de asla son bulmazdı. Böylesine buz kestikten sonra hâlâ umut ışığının var olduğunu görmek gülümsetmişti.Parkın iyi olduğundan emin olduktan sonra benimle birlikte kafeye geldi. O Pınar Hanım'ın da olduğu köşedeki masaya oturduğunda ben tezgaha doğru yürüdüm. Liva çoktan gelmiş önlüğünü giymiş servis için hazırlık yapıyordu. Beni görünce "Hoş geldin Hazan," dedi.
"Hoş bulduk hoş bulduk?" dedim elimdeki paketleri bir kenara koyarak. Liva tezgaha yaslanarak bana baktı. Bu hareketi biliyordum birazda bir sürü dedi kodu yapacaktı.
"Hayırdır, robot falan deyip azarlıyordun çocuğu ama arabasıyla gelmişsin iş yerine. Beraber bayağı da mutlu görünüyordunuz. Pınar Hanım siz gelene kadar resmen kudurdu burada."
Liva her zamanki gibi ağzımdan laf almaya çalışıyordu. Gülümseyerek ona cevap vermedim. Haruki çoktan Pınar Hanım tarafından esir alınmıştı bile. Sadece birkaç günde ona akıttığı paraları bana verse şimdiye okulum bitmiş olurdu. Ama işte kader."Dün gece bir uyumuşum ki sorma. Sen de iyi uyudun mu?"
"Ben mi? Evet ben de iyi uyudum. Ama sabah soğuktu biraz o yüzden pek kalkasım gelmedi."
"Değil mi? Sözde ilkbahar geldi ama havalar hâlâ soğuk. İnsanın içi titriyor."
Kafenin kendine özel bordo önlüğünü bağlarken Haruki'nin benden tarafa geldiğini gördüm. Kafedekilerin tamamı olmak üzere başta Liva'nın da ona bakması o kadar tuhafıma gidiyordu ki. Hayır anlamıyorum hadi diğerleri bilmiyor, Liva'ya ne oluyor yani? Robot olduğunu bile bile neden böyle davranıyor ki.
Haruki gelip önümde durdu.
"Hazan."
"He söyle."
"Nasılsın?"
"Haruki ayrılalı üç dakika bile olmadı ne soruyorsun?"
Gülümsedi ve dirseklerini tezgâha koyarak bana yaklaştı. Hayır o kadar yaklaşacak ne varsa yani. Az uzak dursana evladım. Sen robotsun diye bir şey hissetmiyor olabilirsin ama belki ben etkileniyorum.
"Pınar hanım bir de kız model olsun dedi. Ben de seni önerdim. Nasıl, yanımda poz verirsin değil mi?"
Liva gözlerinden kalpler çıka çıka Haruki'ye bakarken "Ya sen çok tatlısın," dedin. "Onca güzel kız varken Hazan'ı mı düşündün yani? Sana inanamıyorum Haruki."Gözlerimi devirip bıkkınlıkla nefes verdim. Şu Liva da benim dostum mu belli değil. Onca güzel kız varken derken? Hazan'ı mı seçtin derken? Hazan gibi çirkin bir kızı mı seçiyorsun diye sorsa daha açık olurdu bence.
"Hazan hadi çabuk hazırlanan. Gel biraz da makyaj yapalım sana."
Liva dünden razıydı. Hayır bana soruyor ona ne oluyorsa? Belki kabul etmeyeceğim. Haruki beklenti ile bana baktı.
"Hazan?"
"Yok kardeş ben veremem poz falan. Kahve veririm, su veririm ama poz veremem. Sen git güzel bir kız bul. Onunla ver pozlarını. Hem ben burada çaycıyım görmüyor musun? Tanıtım posterlerinde ne işim var?"
Haruki gülümserken gözlerinin kısıldığından ve bunun onu daha farklı biri olarak gösterdiğinden haberdar değil bence. Hayır tatlı oluyor demek istemiyorum ama yani değişik oluyor.
"Hazan sen saf mısın kızım? Pınar hanım olsa asla seni almazdı ama Haruki'nin hatırına alıyor. Gezi için gereken para da çıkar yanına da kalır. Bir şey değil sadece poz vereceksin. Saçmalama ve git pozunu ver. Birkaç dakikalık bir iş için bir sürü para kazanacaksın."
Bak şimdi işin finansal açısını hiç düşünmemiştim. Şimdi öyle düşününce çok mantıklı gelmişti. Ne var ki yani, iki poz vereceğim ve gelsin paralar.Hayır hayır, para için gururumu satamam. Bana güzel değil dediler. Ve Liva'nın da dediği gibi normalde olsa Pınar Hanım asla bu işi bana vermez. Olmaz kabul edemem.
Gözlerimde iki yüz liralık banknotlar oluşurken para içinde yüzdüğümü hayal ettim. Haruki sadece bir günlük kazancıyla ev kiraladı, araba ve eşya sahibi oldu. Peki ya ben? Kendi aracıma bindiğimi hayal ettim. Yeni montlar ve botlarla bir de taksidini bitirdiğim televizyonu hayal ettim. Hayır, karşı koyamıyorum. Gururumu bir kerelik çiğnesem ne olurdu ki? Yutkundum ve hipnoz olmuşçasına Haruki'ye doğru yürüdüm.
"Hadi gidelim Çocuk robot, kazanılacak çok paralar var!"
Haruki ve Liva gülümseyerek bana baktıklarında önlümü çıkardım. Liva da hemen çantasını getirip bana makyaj yapmaya başladı. Yaklaşık on dakika sonra Haruki'nin yanındaki kız model bendim."Hazan Hanım sağa bakın lütfen."
Sağa bakarsam Haruki ile burun buruna geleceğim olmaz.
"Sol olmaz mı beyefendi?"
"Efendim?"
"Sol diyorum, sola bakayım."
"Olmaz, sağa bakınca ışık daha iyi görünüyor."
Hay Allah böyle işin!
Sağa baktım. Yüzlerimizin arasındaki birkaç santimi bir metre olarak hayal etmeye çalıştım. Gözlerinin içi hangi renk ki bu Çocuk robotun? Mavi? Yeşil? Maşil? Maşil de ne? Mavi ile yeşil böyle birliktelik görmedi. Saçları da açık kahveymiş. Ben onu inceliyorum ama o bana bakmıyor. Bence de bakmasın.Giydiği sütlü kahve takım elbise ile de değişik olmuş yani. Ne bileyim böyle, bir tuhaf. Bana giydirdikleri şeye bak. Siyah sweatshirt, siyah dar paça pantolon, siyah çizme. Badboy muyum ben? Haruki çiçek çocuklar gibiyken ben gotik kızlara dönmüştüm. Bende şans olsa zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Science FictionJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...