Akın'ın yanından ayrıldıktan sonra eve gelmiştim. Oturduğum üçlü koltukta bir başıma öylece sessizlikte beklerken olan biten her şeyi düşünüyordum. Nereden nereye gelmiştim ve şu anda hangi noktadaydım? Midem bulanıyor başım ağrıyordu.Kandırılmıştım. Zaten kimsem yokken iyice yalnızlığa itilmiştim. Her şeyi açıkça söylemem dek bir kez olsun gözümün yaşına bakmamıştı. Rol yapmaya devam etmişti. Beni koruması ve sevmesi tamamen yalanmış. Haklı. Ben biliyorum zaten, sevilmeye layık mıyım ki sanki? Dünyanın öte tarafından gelen robotun benim gibi birini sevdiğini düşünmem de tamamen benim aptallığım. Gözlerimden akan yaşı elimin tersi ile silerken kapı çaldı iki kere. Açmayacaktım. Şu an kimse ile görüşmek istemiyorum.
Kapının zili birkaç defa çalınca dayanamayıp yerimden kalkıp açtım ama yüzüne bile bakmadım gelen kişinin. Kim olduğunu biliyordum ve göz göze gelecek kadar iyi değildim. Oturma odasına gidip beklemeye başladım. Kollarımı önümde çapraz bağladım ve ona ne yapacağım konusunda fikirler üretmeye başladım. Ona ne söylersem söyleyeyim yaşananları geri alamazdım ve sonuç itibari ile daha fazla yalan söylemesi işten bile değildi.
Elindeki poşeti gösterdi ve tatlıca gülümseyerek "Bak, sana muz aldım. Ama en güzelinden," dedi.
Ben fikirler üretirken onun için, o çoktan beni bambaşka alemlere taşımıştı bile. Ah Haruki!
Bakmamaya çalışsam da hem kalbim eriyor hem de ciğerim parçalanıyordu. Bana bunu nasıl yaptın?"En güzelini seçmek için sıraya girdim. Bunu alırken hava karardı ama olsun."
Bana baktı. Yeterli gelmemiş gibi hissetmiş olacak ki diğer poşeti de açtı.
"Burada da ayran var. Hani ayran seviyorsun ya. Ayrıca etli ekmek en çok sevdiğin yemek ve sen ayransız nefes bile alamıyorsun."
Gözlerimi devirdiğimde paramparça olan kalbim biraz daha ezilmişti.
Yavaşça gülücüğünün solduğunu hissedebiliyordum. Onu böyle terslemeyeli çok olmuştu ve şimdi ise bu bana çok ağır geliyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum."Muz ve ayran olmadıysa buna ne dersin peki?" diye sordu elindeki hâlâ sıcak olan etli ekmeği göstererek. Sonra başka bir poşeti daha gösterecekti ki dayanamadım ve sertçe eline vurdum.
O vuruşumla ruhum sarsılmıştı.
Onun da dengesi sarsıldı ve bana hüzünle bakarken elindeki poşet yere düşüp içindeki küçük muzlar yere saçıldı."Sence ben aptal mıyım ha?"
Şaşkınlıkla bana bakarken yüzündeki afallama canımı yakıyordu. Onun bu masum halleri beni deli edecekti.
"Çocuk gibi beni muzlarla kandıracağını mı sandın? Neden? Neden ha?"
"Hazan ne oluyor?"
"Ne oluyor ha? Bana yalan söyleme demiştim, benim güvenimi sarsma demiştim, benim yalnızlığımı kullanma demiştim."
Gözlerimden yaşlar akarken onun da gözleri dolmuştu.
"Söyle! Bana söylediğin bir yalan var mı yok mu söyle!"
Son ses bağırdığımda gözleri titriyordu. Sessiz kalmıştı. Sükût ikrardandır.
Sert bir tokat indirdim yüzüne.
Yan tarafa çevirirken başına ve alnından kayan bir tutam kahve saçı döküldü yanlarına. İçim ezildikçe ezildi, yok olup eridim sanki."Neden? Neden yaptın bunu bana?"
Ağlayışım devam ederken her iki yakasına yapıştım ve iki kere sarstım.
"Sen de beni salak sandın. Beni saf yerine koydun. Bana aptal muamelesi yaptın!"Çenesi titriyor, gözyaşları hunharca akıyor, bana tek bir engel olucu davranış sergilemiyordu.
Gözüm yara bantlarına ve sargıya gidince iyice sinirlendim."Bir de sistem kendini onaramıyor bilmem ne yalanı ile beni oyaladın!"
Son bağırışımla elim başındaki yara bantlarından birine gitti."Bunların hepsi yalandı değil mi? Yalan!"
Yara bandını hızla çektiğimde geride kalan şeye bakakaldım.
Afallayarak baktı bana.
Yaşlı gözlerimden net göremediğimi düşünerek daha net bakmaya başladığımda "Ama bu..." cümlemi tamamlamama izin vermeden eli ile ağzımı kapattı ve işaret parmağı ile dudaklarını tuttu.
Cebinden telefonunu çıkardı ve bir şeyler yazdı.Dinleniyorum.
Akın dinliyor.
Akın sana karşı Arzu ile birleşip bir kumpas kurdu.
Onları alt etmek için bu yalanı söylemek zorunda kaldım.
Hazan aslında ben, en başından beri robotum.
Bir yazdığı mesajlara, bir yara bandının altında parlayan metal kaplamaya bakarken ne diyeceğimi bilemiyordum. Elimin tersi ile gözyaşlarını sildim ve uzunca derin bir nefes aldım. Şoka girmiş bir şekilde öylece kalakaldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/186505566-288-k69846.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Ficção CientíficaJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...