83🤖

5.3K 585 59
                                    


Uzun süren uçak yolculuğundan sonra nihayet Japonya'ya gelmiştik. Büyük bir çaba sonucu da onu tasarlayan kişilerle konuşma imkanı bulmuştum.

"ロボットロボットハルキは非常に特別なデザインでした."
"Haruki isimli robot çok özel bir tasarımdı."

"設計時にすべてのテクノロジーを最後まで使用しました."
"Onu tasarlarken, tüm teknolojimizi sonuna kadar kullandık."

"アメリカ人ビジネスマンは病気で、心理的に共感したかった。彼らは、設定されたときと同じようなロボットを構築できるかどうか尋ねました。最初は非常に奇妙だと思っていましたが、それからベストを尽くすことにしました。まず第一に、彼は自分の感情を感じるために人間でなければなりませんでした。今日、人間に似たロボットはたくさんありますが、春樹はこの分野で最高でした。彼は人間のDNAのような器官を持っていました。血液の特殊な要素の液体に赤い色を混ぜて、体内に放出しました。この液体はエネルギーを新鮮に保ちました。彼は心臓のような臓器を持っていて、血液を送り出していました."
"Amerikalı iş adamı hastaydı ve psikolojik yönde empati kurmak istiyordu. Bize, ayarlandığında tıpkı kendisi gibi olacak bir robot yapıp yapamayacağımızı sordular. Başta bunu çok tuhaf karşılasak da sonra elimizden geleni yapmaya karar verdik. Öncelikle insan duygularını hissetmesi için insana benzemeliydi. Günümüzde insana benzeyen birçok robot var ama Haruki bu alanda en iyisiydi. Organları vardı mesela, insan DNA'sına çok benzeyen. Kan için özel elementler sıvısına kırmızı renk karıştırdık ve bedenine salıverdik. Bu sıvı enerjisini taze tutmaya yarıyordu. Kanını pompalamaya yarayan kalbe benzeyen bir organı vardı."

Çevirmene ve arada Japon profesöre bakarken, etrafı da az biraz inceliyordum. Adını bilmediğim birçok teknolojik aletle çevriliydi. Birçok profesör ve çalışanı vardı. Birtakım bilgisayar sistemleri üzerinde çalışıp duruyorlardı. Geliş amacımızın yapay zekâ ile alakalı bir girişimcilik olduğunu söyleyerek başlamıştık diyaloga. Başka türlü kendimi ifşa etsem pek kibar karşılamazlardı herhalde. Ve elbette ki "Ben Haruki'nin kendini ayarladığı insanım," diyemezdim. Öyle bile olsa Haruki'nin bulunduğu ortama gelmek kalbimi biraz olsun rahatlatmıştı. O bir zamanlar buradaydı.

Profesör anlattıkça anlattı. Çevirmen çevirdikçe çevirdi.
Tüm bu cümleler içinde yüreğime en çok dokunanı aslında Haruki'nin kendini ayarladığı kişinin karakterini almasıydı.
Haruki'yi çok seviyordum. Her hareketini, her davranışını, her şeyini.
Aslında sevdiğim kişi ben miydim yani?
Nasıl olabilmişti böyle?

O örnek aldığım ve takdir ettiğim tüm özellikleri aslında ben miydim?
Tüm dikkatimi vererek profesörü dinlemeye devam ederken Haruki'nin artık yaşamadığını söylediler. En son söylenen bu cümle de yüreğime ağır bir hançer yarası indirmişti.

Nefes alamadım birkaç saniye.
Bedenini ne yaptınız diye sorsa da çevirmen, cevap vermediler.
Kim bilir ne yapmışlardı.
Madem hayatta değildi o halde benim de burada duramama gerek yoktu.

Açıklama devam ederken daha fazla duramayacağımı hissederek ayağa kalktım. Herkes bana baktığında ise profesörleri ve çalışanları selamlayarak çıkışa doğru yürümeye başladım.

Zira ağır geliyordu bu atmosfer.
O cümleden sonra katlanılmaz geliyordu.
Onun varlığının olmadığı hiçbir ortama katlanabileceğimi sanmıyordum.
Ezmişti beni bu cümle.
Tesisten çıkıp kendimi işlek caddeye attım.

Peşimden gelen takım elbiseliler muhtemelen iyi olup olmadığımı sorguluyorlardı ama bunun cevabı bende de yoktu ki. Ben de bilmiyorum ki iyi olup olmadığımı.
Japonların arasından geçerken, Japonca yazılı tabelalar gözüme çarpıyordu. Japonya'da olmak, onun üretildiği ülkeye adım atmak, bu, dünyanın en teknolojik ve gelişime açık ülkesinin sokaklarında yürüme şu an hiçbir anlam ifade etmiyordu.
O yoktu.
O yoksa, geriye kalan her şey hiçbir anlam ifade etmiyordu.

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin