66🤖

5.6K 620 29
                                    


Haruki'nin açılan yaralarını kapatıcı ile kapatırken, görünen metal kısma dokundum. Sıcaktı. Ve sanki içinde kan dolaşımı varmışçasına hisli bir dokusu vardı. Biraz baskı uygulansa tıpkı bizim derimiz gibi renk değiştiriyordu.

"Senin bu tasarımın," dedim şaşkınlıkla.
"cidden çok tuhaf."

"Muhtemelen."

Hafif bir gülümseme ile karşılık verdiğinde benim hayretler içinde kaldığımı anlamış olmalıydı.

"Neden metal kısım görünmeye başladı?"

"Sistem kendini onore edemiyor artık. Metal bölümün üst kısmına yayılan et benzeri bölüm aşındı. Yaralardan sonra aşındı yani. Sonrasında da kendini yenileyecekti. Ama artık süresi dolduğu için yeniden format atamıyor. Baştan başlaması gerek. Fakat bu da mümkün değil."

Hüzünle metal kısmı kapatmaya devam ediyordum ve makyaj masamın aynasında kendisine bakarken arada gözlerinin bana kaydığını fark ediyordum.

"Sinirlendiğinde çok merhametli bir halde oluyorsun," dedi bir anda.
"Kaşların çatılıyor ve sinirin geçene kadar kimsenin yanına yaklaşmasını istemiyorsun. Bunun sebebi karşındaki kişiyi kırmak istememen. Gerçekten canın yandığında bile bir başkasını düşünüyor olmanın nedeni şefkatli kalbinden başka bir şey değil."

"Beni okuma," dedim alnına kapatıcıyı yayarken.

"Aslında dışarıya soğukkanlı bir algı oluşturuyorsun. Belki de daha fazla kırılmak istemediğinden. Kim bilir belki de artık bir daha kırılırsan toparlanamayacağını bildiğinden. Tüm bunlar var ama iç aleminde olabildiğine nazik ve duygusalsın. Bazen duygusal bir reklam yeterli olabiliyor hüngür hüngür ağlamana. Yaşlı birini görünce de masum bir çocuğu görünce de hemen gözlerin doluyor. Ağlayıp ona sarılmamak için kendini zor tutuyorsun."

Devam ediyordu.

"Mesela, birine değer vermeye korkuyorsun. Çünkü sevdiğin zaman, çok seviyorsun. Ondan ayrılma korkusu, onu kaybetme korkusu ile herhangi birine bağlanmak istemiyorsun. Bağlanmak demek onu hayatında ölene dek istemek demek. Çünkü sana sevdiklerinle vakit geçirme hakkı tanınmadı ve sende hayatına girecek kişinin en azından uzun bir süre seninle birlikte olmasını istiyorsun. Hımm, sonra bir de tatlı ile tuzluyu bir yemek senin tercihin. Su içmeye bayılıyorsun ama çoğu defa unutuyorsun. Pahalılıktan ziyade kaliteye önem veriyorsun. Gösteriş yerine güzelliği tercih ediyorsun. Ve en sevdiğin renk kırmızı."

Son cümlesiyle aynadan ona baktım.

"Bunu nasıl anladın? Yani en sevdiğim rengin kırmızı olduğunu."

Bana odamdaki birçok eşyayı gösterdi. Ben farkında olmadan kırmızı olan tüm her şey bir bir gözüme çarptı. Beni ciddi manada çok dikkatli izliyordu.

"Hazan!"

Etraftaki kırmızı şeylere bakarken bir anda seslenişi ile irkildim.

"Hım?"

"Bir şekilde Akın'ın beni polise şikâyet etmesini sağlamalısın."
Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Konuyu pat diye değiştirmiş ve tuhaf bir noktaya getirmişti. Şaşkınlıkla nedenini sordum.

"Ne? Neden?"

"Bu çok önemli. Beni şikâyet etmeli. Yani onun bildiği kadarıyla ünlü hırsız olan Doruk Yılmaz. Ve mutlaka dava açmalı. Oturuma sen de katılmalısın."

"Neden bahsediyorsun Haruki? Hiçbir şey anlamıyorum."

"Sadece evet de lütfen. Yapabilirsin değil mi? Bunu bu dediğim şekliyle yapmalısın."

"Hiçbir şey anlamıyorum şu an. Neden seni polise şikâyet ettireyim?"

"Birincisi Akın, şikâyeti ile kendi kuyusunu kazmış olacak. İkincisi ben o duruşma gününde hayatta olmayacağım."

Bir anda buz kesen diyalog ile gözlerim titrerken, lafı değişmek istedim. Daha fazla duymak istemiyordum. Beni üzen şeyleri mümkünse hiç işitmek istemiyorum. Olacağı varsa olsun ama ben yine de erkenden bunun acısını yaşamayayım.

"Se-sen neden bahsediyorsun Çocuk robot? Hadi ama, yine başlama."

Ben mizahi yöne çekmeme çalışsam da o olabildiğine ciddiydi.

"Lütfen!" dedi ayni ciddiyetle.
"Bu dediklerimi aynen bu şekliyle yapmalısın. Yoksa gözüm arkada kalır. Gerçek bir çöp olmadan önce bir işe yaramayı umuyorum. Akın'ın, Doruk Yılmaz'ı polise şikâyet ettiğinden ve dava ettiğinden emin ol. Lütfen. Benim için."

Türlü duygularla aynadaki Haruki'nin görüntüsüne bakarken, ne demem gerektiğini düşünüyordum. Diyecek bir şey yoktu. Daha çok hissediyordum.
Kalbimin parçalara ayrıldığını, ciğerimin yandığını, ruhumun ezildiğini...

Bunların hepsini gerçekten ama gerçekten hissediyordum.
"Ve," dedi yine bir anda.
"üç dileğim var. Bunları gerçekleştirmeme yardım eder misin? Hepsi de seninle birlikte yapmak istediğim şeyler. Bunu benim için yapar mısın?"

Şaşkınlıkla yüzüne bakarken ne hissetmem gerektiğini şaşırmıştım. Bir robotun dileği de mi olurmuş? Hey gidi çekik gözlüler, hey!

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin