Hafta sonu...
Hafta sonu...
Sonu haftanın...
Huzurlu uykum illa bölünecek. Hafta sonu kendimi ayarladığım mükemmel uykumu Çocuk robot geldi geleli alamıyordum bir türlü. İlla bölünüyordu. Ya ondan ya bundan ya da şundan.
Bu sefer ki mutfaktan gelen seslerdi. Kapı anahtarım sadece Liva'da olduğuna göre...
Uyku bandım yine gözlerimden alnıma çıkmış, orada saçlarımın bir bölümü sıkıştırmış ve zaten çekik olan gözlerimi de iyice gererek ninjalara benzememi sağlamıştı. Bir uyku bandı bile doğru dürüst durmuyor başımda Allah'ım. Kafam yamuk mu ki benim?"Kim ki bu şimdi? Liva bu saatte hem de hafta sonu ölse uyanmaz. Hadi uyandı diyelim bana gelmez."
Yataktan kalkıp boydan aynamın önüne geçtim tembel adımlarla.
Kafa yapımı inceledim birkaç dakika. Yamuk olup olmadığını da anlayamıyordum ki. Kafa yani, normal kafa. Ama uyku bandını taşıyamayan kafa. Belki de sorun gözlerimdedir. Sonuç itibari ile çekik gözlerin olduğu yere bant gelince kayıyor olmalı. Öyle bir şey kesinlikle var. Yoksa sabah uyandığımda yara bandının bu şekilde işkence çeker bir halde saçlarımla hunharca savaşa girmesinin bir anlamı olamaz.
Zavallı göz bandını çıkarıp yatağıma fırlattım. Dağınık saçlarıma da özgürlük tanıyarak odadan çıktım. Mutfaktan güzel kokularla birlikte sesler de geliyordu.
"Geçenki piknik güzel olmamıştı zaten. Ben de yenilemek istiyorum."
Ses Liva'ya aitti. Gerçekten evime mi gelmişti? Hem de hafta sonu ve bu saatte? Konuştuğu kişi de kim?"Hem dinlenmiş de olursunuz."
Bu ses de Pınar hanıma aitti. İnanamıyorum. Pınar hanım ne alaka?"Bu sefer ön tarafa Hazan oturacak ama."
Ve bu ses de Haruki!
Hayırdır, yine nereye gidiyorduk?Mutfağın kapısının önüne geldiğimde, piknik için hazırlanan yiyecekler, kırmızı kareli sofra bezleri, uçurtmalar ve daha birçok şey hazırdı. Haruki dahil herkes mutfak önlüğü giymiş hazırlıklara başlamışlardı.
Henüz uykumu açamamışken böyle bir manzara ile karşılanmak cidden çok hoştu. İnsan kendini şey hissediyordu. Şey yani.
Özel!Daha önce hissetmeye alışkın olmadığım türden bir duyguydu. Ama güzeldi. Her insanın hissetmesi gereken bir duyguydu.
Hepimizin eşit olduğu yetimhane zamanlarında eşitlik kavramına o kadar alışmışım ki, kendimi özel hissettiğim bu anlarda tuhaf oluyordum. Tuhaf ama güzel.
Onlar hummalı çalışmalarına devam ederken, kendimi hiç belli etmedim ve sessizce yerimden ayrılarak lavaboya doğru yürüdüm.
Belki de çocukluk ediyordum ama haberim olmadan arkamdan güzel hazırlıklar yapmaları falan daha hoş hissettiriyordu. Az biraz daha tadını çıkarayım, sonra gideceğim yanlarına söz. Hem de kuru temizlemeci Hazan sözü.
Böyle durumlarda izci sözü geçerli olur ama ben izciliğimi kuru temizleme dükkanında yaptım. O bağlamda yani.Odama geri dönüp lavaboya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp yatağımı toplayacaktım ki vazgeçtim. Elbet onlardan biri gelip beni uyandıracaktı. Yeniden yatağıma yattığımda çok mutluydum. Neden bilmiyorum ama duygulanmıştım da. İnsan böyle durumlarda nasıl hissetmeli ki? Daha önce hiç yaşamamıştım bu yüzden ne yapacağımı ve hissedeceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim çok mutlu olduğumdu.
Sıcacık yorganın altına girip gözlerimi kapattığımda eski günler geldi aklıma bir kere daha. Öyle kimsesiz ve bir başına olan Hazan'dan bu günlere...
Herkes benim gibi değildi aslında. Çoktan evlenen ve bir sürü arkadaşı olan da vardı ama ben...
Ben diğerlerine göre içe kapanıp ve çok kişi ile ilişki kuramayan biriydim. Neden bilmiyorum ama kalbim çok kırgındı. Bütün hayatım boyunca bu kırgınlığım insanlardan uzak durmama neden olmuştu. Ama Haruki...Ondan sonra her şey değişmişti. Tamamen baştan yazılıyor gibiydi hikâyem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Science FictionJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...