Bütün çalışanlar masada yerlerini aldıklarında en son içeri girdim. Elimdeki dosyaları düşürmemek için büyük çaba sarf ediyordum. Böyle bir mevkiye geldikten sonra üç sene geçmişti ama hala daha düzgün yürümekte zorlanıyordum. Giymem için verdikleri topuklu ayakkabı üstünde yürümek buz üstünde hareket etmek gibi bir şeydi.Üzerimde buz mavisi kumaş ceketim ve bej topuklu ayakkabılarım vardı. Şu şirketin moda anlayışına bir türlü alışamasam da yönetici olarak her gün benim için ayarlanan kıyafeti gitmek zorundaydım.
Uzun siyah saçlarımı elimle geriye doğru taradım ve yerime oturduğumda herkesin bana baktığını gördüm. Beyaz gömleğim sıcak tutmasa da şu üzerimdeki ceket beni pişiriyordu. Bu tam bir işkence ama ya.
Göz ucuyla Liva'ya baktım ve tek kirpiğimi hareket ettirdim.
Bu "Liva bu tam bir işkence ya!" demekti.O da iki kirpiğini hareket ettirdi. O da şu anlama geliyordu.
"Dayanmak zorundasın Hazan. Sen koskoca şirketin yöneticisisin!"Üç kirpiğimi hareket ettirdim.
"Ama bu haksızlık. Sen benim yardımcımsın ama istediğini giyebiliyorsun."Dudaklarımı büzdüm.
O da omuzlarını silkeledi.
Yeni bir şey söylemek için dört kirpiğimi hareket ettirmeye uğraşırken yanımdaki çalışan "Efendim gözünüze bir şey mi kaçtı?" diye sordu."Yok evladım, ne kirpiği kaçacak. Gözüme kaçacak olan kirpik henüz yerinden kopmadı," dedim içimden. Ama içimden yani. Her zamanki gibi. Aslında şirketin başına geçen bir yönetici de olsam pek bir şey değişmedi bende. Yine aynı ben, yine aynı Hazan.
Elime önüme rapor için konulan dosyalardan birini aldım ve bu ayki modellere bakmaya başladım.
"Bu güzel, bu yakışıklı, bu çekici, bu sıradan, bu etkileyici, bu da fena değil"Her ay, her ay gelen bu yakışıklı çocuklara bakmak akabinden seçtiğim kişilerle konuşmak bilemezsiniz ne kadar zor. Hangi birine bakacağımı ve hangi birine gülümseyeceğim şaşırıyorum. Eh tabii her işin bir zorluğu var. Böyle bir iş için can atan kızlar var ama beni bilirsiniz. Gel derdim günü kurtarmak.
Yaklaşık kırk kişiden sonra son model açıldığında öylece kalakaldım. Liva ve Pınar Hanım da bunun böyle olacağını bilirlermiş gibi bana bakarlarken, tam kapanmasa da bir yerlerde üstü örtülmüş olan bir yaranın kabuğu açılmış gibi hissettim.
Unutmuştum ya hani. Zaman değiştirmişti ya hani. Geçip gitmişti ya hani.
Yalan!
Sadece üzeri kalın bir süngerle örtülmüş. O süngeri kaldırdığımda ise yapıştığı derisi ile birlikte açılıyor yaram. Ve yeniden kanamaya başlıyor. Bir de kabuk tutuktan sonra yeniden açılan yaralar daha çok acı veriyor. Olduğu gibi kalsaydı belki bu kadar olmazdı.Değişen bir şey yokmuş meğer.
Kalp yine aynı kalp. Hüzün yine aynı hüzün. Dert yine anı dert.
Dosyadaki modele bakarken diğer tüm herkesin bana baktığını bile bile öylece hareketsiz kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Science FictionJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...