32🤖

8.6K 855 96
                                    



Havuzlu parktan ayrıldıktan sonra evin yolunu tuttum. Doğrusu biraz rahatlamıştım ve bunca zaman içimde tuttuğum ağırlık omuzlarımdan kalmıştı. Niye böyle hep kendimi rahatlatmak zorunda hissediyorum bilmiyorum.

Ev yoluna tırmanırken, böyle tepede bir evi seçmemdeki mantığı da düşünüyordum. Daha doğrusu, böyle tepede olan bir evi seçmemdeki mantıksızlığı düşünüyordum. Sonra bir çözüm yolu buldum. Çünkü ben fakirim. Param ancak buraya yettiği için almadım mı ben bu daireyi? Almak bile değil kira. Başka bir yere taşınacak kadar param olursa hiç beklemeden taşınacağım. Ama ev sahibini de seviyorum. Bana iyi bakıyor ve Haruki de... Yine aklıma o gelmişti. Ayağıma denk gelen bir taşa vura vura çıkmaya başladım. En son biraz sert vurmuş olacağım ki taş yokuştan aşağı yuvarlandı.

Esefle başımı sağa sola salladığımda yokuşun başında birinin beklediğini gördüm. Gözümü az daha kısıp o kişi tamamen yok olana kadar göz kapaklarımı kapattım sonra kim olduğunu göremedim. Gözümü biraz açınca ise Haruki olduğunu anladım.

"Peh!"

Hem benden önce geliyor, hem paraları alıyor, hem yakışıklı, hem zeki, hem tatlı. Bende olmayan bütün güzel özellikler onda var. Üstelik onu bana manevi güçler gönderdi. Niye? Daha çok kıskanayım diye mi? Tövbe Estağfurullah. Bir teneke kutusu yüzünden dinden imandan çıkacağım tövbe ya rabbim. Ona nasıl bir ihtiyacım var hiçbir fikrim yok. Ama bir şekilde istesem de istemesem de yanı başımda bitiyor.

Ben yokuş çıkmayı durdurunca o inmeye başladı. Siyah kumaş pantolonunu giymişti yine, siyah tişörtünün üstüne de bordo kareli bir gömlek giymişti. Rüzgârdan uçuşan gömlek ve açık kahve saçları onu olduğundan daha da karizma gösterirken kaşlarının çatık olduğunu gördüm. Hayırdır, bu Çocuk robot bana mı sinirlendi? Aklıma o gece adama yaptıkları geldi. Biraz ürksem de olduğum yerden hareket etmedim.

Geldi. Gelmeye devam ediyor. Yaklaştı. İyice yaklaştı. Geri mi gitsem? Ben de ona mı yürüsem? Ne geliyo bu üstüme üstüme, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum çok fena telaş yaptım şu an.

İyice yaklaşıp sıkıca sarıldı bana. Biraz sert olmuştu. Bir iki adım geri gitmek sorunda kaldım ama o beni tuttu. Dengede kaldığımda onun kolları arada güvendeydim. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Hani kalbi yoktu bu Çocuk robotun? Vücut ısısını yoğun bir şekilde hissetmeye başladığım o anlarda farklı bir şeyler olduğunu anladım.

"N-ne oldu Haruki? Kötü bir şey mi oldu?"

"Özür dilerim Hazan. Çok özür dilerim."

"Neden? Ne oldu ki?"

Daha çok sarıldı.

"Ben sadece şaka yapmak istemiştim. Kırılacağını tahmin etmedim. Sana bir şey olacak diye çok korktum. Sinirle çıktın ve peşinden koşmama rağmen seni bulamadım. Çok korktum. Nereye gittiğini bilemedim bulamadım seni. Eve baktım tekrar kafeye geldim ama yoktun. Hiçbir yerde bulamayınca sana bir şey oldu sandım. Gerçekten çok korktum."

Gerçekten de çok korkmuşa benziyordu bu Çocuk robot. Hızla inip kalkan göğüs kafesi ve kalbi olduğunu varsaydığım o hızla atan şeyden anlayabiliyordum. Endişe ile titreyen bu kişiyi nasıl reddedebilirim? Nasıl ondan uzak durmaya devam edebilirim?

Yavaşça elimi kaldırıp sırtına götürdüm. Hafif hafif vurdum ve sakinleşmesini bekledim. Bilemiyorum, hâlâ bana çok saçma geliyor. Yani bir robotu neden teselli etme durumunda kalıyorum ki? Ama o amcanın dediklerine karşı yoğun bir his oluştu yüreğimde. Madem ben ona bir şey yapamıyorum, onun bana yapmasına izin vereceğim.

Dost olarak bir robotu bana gönderen Allah'a teşekkürlerimi sunuyorum. Şüphesiz o beni benden daha iyi bilir.

"Şşşt tamam sakin iyiyim ben."

"Gerçekten iyi misin?"

"Gerçekten iyiyim. Sadece biraz kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı. Pınar Hanım'a gıcık oluyorum biliyorsun. Bir de iş yükü çok ağırdı. Derken biraz nefes almak istedim."

Yavaşça geri çekildiğinde yüzüme dikkatle baktı.

"Sana başka bir iş bulalım mı istersen?"

"Ne?" Tebessümle ona baktım. "Ah yok. Yeni bir patronu tanıyacak kadar gücüm yok. Pınar Hanım gıcık falan ama alıştım. İdare ediyorum işte. Okul harcımı biriktirdikten sonra zaten çalışmayacağım. Sen bunları düşünme. Hadi gel," dedim yokuş aşağı yürümeye başladığımda.

"Niye geri dönüyorsun?" diye sordu Haruki. "Eve gitmeyecek miydin? Başka bir işin mi var?"

"Yok işim yok. Sadece seninle özel bir konuyu konuşmalıyız," dedim evin tam tersi yöne doğru yürürken.

"Benimle özel bir konu mu? Ne hakkında? Yine beni Japonya'ya göndermeyi falan konuşmayacağız değil mi?"

"Hayır hayır, geçtik o konuyu," dedim başımı sağa sola sallarken.
"Zaten benim gücüm yetmez seni o çekik memleketine yollamak için."

"Sen de biraz çekiksin," dedi eğilip yüzüme tatlıca bakarken.

"Alnın iyileşmişe benziyor, tazelememi ister misin?"

Gülüşü yavaşça silinip korku dolu bakışlar yerini aldığında önüne döndü. Her ikimizin elleri de pantolonumuzun ön ceplerindeydi. Güneşin son ışıkları sokağı aydınlatırken bakkala doğru yürüyorduk. Benden uzun olduğu için gölgelerimiz büyüklü küçüklü olarak düşüyordu yola. Bu bakkala da öyle çok sık uğramıyordum ama şu an tam da bugünün üstüne almamız gereken bir şey vardı.

Bakkalın önüne geldiğimizde "Ne istersin?" diye sordu.

"Ayran."

"Hım?"

"Ayran ayran. Hiç duymadın mı?"

"Biliyorum da," dedi tatlıca gülümserken.
"meyve suyu ya da çilekli süt falan alırım sanıyordum. Ayran biraz farklı geldi."

"Maalesef," dedim yüzümü buruşturarak.
"Ben Konyalıyım. Buranın içeceği ayrandır. Ayrıca bir de etli ekmek yedim ama konumuz bu değil şu an."

"Tamam iki ayran alıp geliyorum," dedi.

"E sen ayran almak zorunda değilsin. İstersen vasabi falan iç," dedim kaşlarımı kaldırarak. Gözlerini kuşkuyla kısıp pek komik olmadığını ima etti. Ben de gülsün diye dememiştim zaten.

Bakkalın dışında onu beklerken gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldım. Hava güzelleşiyordu güneş battıkça. Gökyüzünün mavisi silinip yerine pembe ve turuncu bir ışıltı geliyordu. Yaratıcı en güzel ressamdı ve tüm bu renkleri birbirine uyumlu bir şekilde biz insanlara sunmasını çok iyi biliyordu. Ondan daha güzel boyayan biri yoktu. Renkleri onun kadar özenle kullanan yoktu. Gökyüzüne baktıkça içim açıldı ve derin bir nefes aldığımda huzurla doldum.

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin