68🤖

5.7K 659 24
                                    


Haruki ile birlikte etli ekmek yaptık. Onun güzel gülüşünü seyrettim. Onunla birlikte vakit geçirdim. Tüm bu şeyler zihnime anı olarak yazılırken lokantadan çıkmış birlikte yürümeye başlamıştık.

"Ama ne güzel yaptım gördün mü? Afiyetle yedin sen de."

Heyecanla yaptığı etli ekmekleri anlatmaya devam ediyordu. Gerçekten güzel olmuştu. Onu takdir etmezsem içinde kalacaktı Çocuk robotun.

"Evet. Cidden harika olmuştu. Harika Haruki. Elinin de lezzeti varmış hani. Ben yapsam bu kadar olmaz. Maşallahın var. Evlilik düşünür müsünüz acaba?"

Cümlenin sonunda yaptığım benzetme ile gülümsedi. Güzel bir iltifat olmuştu bence.

"E şimdi ikinci en çok istediğin şey. Onu söyle bakalım."

Ellerim siyah dar paça pantolonumun cebinde evimizin yokuşunu çıkarken, ona baktım. Ben siyah tişörtle kombini tamamlayıp siyahlara bürünsem de o tam tersim olarak beyazlara bürünmüştü.
Beyaz bir tişört giymiş, bir de kolye takmıştı. Kolyesini yesinler. Her şeyiyle çok tatlı görünüyordu.

"Şimdi en çok istediğim ikinci şey ise, seninle bakkaldan alışveriş yapmak. Özellikle ayran alıp tepede içmek istiyorum."

Ağzımdaki havayı dolu dolu dışarı verirken şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Daha önce de yapmıştık bunu ve nasıl dileklerinden biri olabilirdi? Cidden her şeyi benimle yapmak istiyordu ama biraz daha farklı şeyler beklerdim doğrusu. Onunki tamamen sade sıradan şeylerdi.

"Ah, cidden tuhafsın," dedim gülümseyerek. "İnsanın nasıl hayatta en çok istediği şey etli ekmek, ikinci en çok istediği şey bakkaldan alışveriş yapmak olur?"

Omuzlarını silkelerken alt dudağını masumca çıkarmıştı.

"Bizim mahalledeki o bakkala gideceğiz ama," dedi. "Poşete bu sefer para vermemeye çalışacağım söz. Senin de için rahat etsin."

Öyle deyince yokuşu çıkmayı bırakıp sola döndük ve mahallenin tek bakkalına doğru yürümeye başladık. Bu bakkal öyle eskiydi ki, yetimhaneden geziye çıktığımızda bile görürdüm. Benden daha öncesi de vardı. Emin değilim ama Harry Potter'dan çıkma bir büyücü dükkanını andırıyordu.
Tozlarla kaplı cam fanuslar vardı üst raflarda. Her ne kadar içinde süs eşyası olsa da bu fanusların bu onların vahametinden bir şey götürmüyordu. Sararmaya yüz tutan yüz yıllık defterler ve daha nicesi. Ama yiyecek reyonu tazeydi. Buna adım kadar emindim. Amcanın eski süs eşyalarına karşı bir meyli vardı büyük ihtimalle. Eğer çocukken buralarda yaşasaydım muhtemelen her geldiğimde bu süs eşyalarından birini almak isterdim. Evimin her köşesi bunlarla donansa bile hepsi gözümde ışıltılı güzel hediyeler olarak görünüyordu.

Haruki önden bakkala girdi ve iki tane ayran alıp amcaya verdi. Poşet de aldı.

Bu sefer beyaz poşet için ücret ödemeden çıktık bakkaldan.
İçi rahatlamış ve huzura ermişçesine gülümserken omzundan dürttüm.

"Hey, ne sırıtıyorsun öyle?"

Gülümsemesi devam ederken poşeti kaldırıp gösterdi.

"Gördün ya para vermedim. Bu sefer ücretsiz aldım. Geçen benim de içimde kalmıştı doğrusu. Açıkçası ücretli olan bir şeye para verince sosun değil de ücretsize para verince daha çok batıyormuş meğerse."

Onun bu haline kayıtsız kalamıyordum. Özgürce gülümseyerek karşılık veriyordum.

"İçimde kalmıştı. İyi oldu. Şimdi ayranlarımızı huzurla içeceğimiz bir yer bulalım."

Önden gitmeye başladığında arkasından baktım bir süre.
Bana benziyordu.
Beni taklit ediyordu.
Ben olmaya çalışıyordu.
Kendini bana ayarladığı için mi böyleydi? Öyle bile olsa şu yirmi beş senelik hayatımda kendime benzeyen birini bulduktan sonra reddedecek değildim.
Bana hiç yabancı değildi.
O sanki, fazla bendi.
Bendendi.
Bir parçam gibiydi. Hislerim ve kalbim ulu orta bir yerde kalmış gibi hissetsem de bazen bu durum beni üşütse de doğrusu iyi olmuştu. Herkesten gizlenerek yaşadığım onca vakitten sonra cesur olmuş ve nihayet insanlar arasına karışmayı başarmıştım.

Tüm bunlar Haruki'nin sayesinde olmuştu. Gökyüzü açık mavi ile kapalıyken beyaz pamuktan bulutlar ara ara serpiştirilmişti. Mis gibi sıcak hava tenimizi ısıtırken huzurluydum. Sokaklardan geçen çocuklar neşe ile oynarken onlara imrenerek bakmıyordum. Bir köşede duran aileleri seyredip içim acımıyordu. İyiydim. Bunca zaman yaşadığım her şey için memnundum. Tamamlanmış hissediyordum. Bir yerlerde yarım bırakılan her şeyim nihayet tamama ermiş gibi hissediyordum.

Haruki önden giderken aramız da biraz açılmıştı. Zihnimde dolanan düşünceleri bir kenara atarak ona yetişmek için biraz koştum ve poşetin içinden kendi ayranımı alarak açmaya çalıştım.

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin