18🤖

10.1K 962 169
                                    

Bekliyordum ama tokat gelmiyordu. Dahası inleme sesi yükselince yavaşça gözlerimi açtım. Adamın havadaki eli daha nazik bir el tarafından sıkılıyordu. Üstelik benim bileğime nispetle öyle çok sıkılmıştı ki yarıya kadar inmişti neredeyse.

Sürünerek geri gidip hızla ayağa kalktığımda elin sahibinin Haruki olduğunu gördüm.

"Haruki!"

"Uzaklaş Hazan."

"Bırak lan elimi!"

"Sen kurtulsana!"

Adam elini Haruki'den kurtarmaya çalışıyordu ama kurtulamıyordu. Canı çok yanıyordu belli ki adam ağlamaya başlamıştı.

Haruki'yi daha önce bu yüz ifadesiyle görmemiştim. Öylesine ciddiydi ki beni bile ürkütmüştü. Tıpkı benim gibi her yeri ıslanmıştı ama düşündüğüm gibi boya falan akmamıştı. Hatta fazladan benim gibi soğuktan dudak kenarları morarmıştı. Adama göre daha çelimsiz görünüyordu ama çok daha güçlüydü. Bir tokatı ile yere düşer diye düşünüyordum fakat adam bir türlü Haruki'den kurtulamıyordu.

"Bırak! Ne olur, yalvarırım bırak."

Adam yalvardığında "Önce sen çantayı bırak," dedi.

Adam hızla çantayı bıraktığında "Şimdi de özür dile ondan," dedi.

Adam az gecikince eli daha çok sıkıldı sanırım ki fazladan inledi.

"Ö-özür dilerim. Özür dilerim ne olur affet beni. Özür dilerim. Ne olursunuz bırakın gideyim. Vallahi bir daha böyle bir şey yapmayacağım. Ablacığım affet beni. Kardeşim. Bacım. Ne olur söyle de bıraksın."

İçimden geçen şey asla bırakmamasıydı. Bana bunları yapan bir başkasına aynı şeyi yapacaktı. Dahası eğer Haruki olmasa şimdi kim bilir ne halde olacaktım. Ama Haruki polis değildi ve tek yapacağımız şey ona sadece bir ders vermekti.

"Bacım ne olur? Kardeşim bıraksın söyle de."

Cümleleri ağlama sesine dönüştüğünde Haruki adamı sertçe bıraktı. O iri cüsseli adam Haruki gibi fit ama zayıf birine nasıl yenilmişti anlayamamıştım doğrusu. Birkaç adım atıp tökezleyerek zor durdu.

Adam yere yapışınca bileğini kontrol etti kızarmıştı. Haruki de bana doğru yürüdü.
Tek dizinin üstüne çökerek beni incelemeye başladı.

"İyi misin sana bir şey yapmadı ya?"

Başımı sağa sola sallarken Haruki'ye hayranlık ve biraz da korkuyla bakıyordum. O, çok güçlüydü. Onu gereksiz bir şekilde hafife almıştım.

"Bir şeyim yok. Sadece tokat attı."

"Tokat mı attı?"

Yüzü buruşunca tokat atmanın da cezasını alacağını düşündüm ve ayaklanmadan hemen önce ellerinden tuttum. Tıpkı benim ellerim gibi soğuk ve yumuşaktı. O, tıpkı benim gibiydi. Tıpkı bir insan gibi. Üşümüştü.

Ellerini tutarken içim bir değişik oldu. Soğuktan ya da hissettiğim garip duygulardan dolayı titredim hafifçe.

"Gitme. Lütfen."

Kaşlarını hüzünle kaldırarak bana baktı.

"Canın yanıyorsa eğer, onun da canını yakabilirim. Böylelikle adil bir kapışma olur. Gücünün yettiğine değil de gücünün eşit olduğu kişi ile kapışmış olur."

"Yanmıyor," dedim gülümseyerek.
"Gitmeni istemiyorum sadece. Burak gitsin lütfen."

Bana gülümseyerek bakmıştı ki sertçe arkasından yere itildi. Yerden kalkan adam onun sırtına ağır bir tekme indirerek yere sermişti.

Korkuyla çığlık attım.
Adam elinde bir parke taşıyla geliyordu Haruki'nin üstüne. Engel olmama kalmadan parke taşını Haruki'nin başını geçirdi.

"Hayır!"

Şoka girmiştim. Bu sefer bitmişti her şey. O taş, o şiddetle bir aslanı bile yaralardı. Zaten taş da çatlamıştı yere düştüğünde.

"Haruki hayır."

Nihayet kendime gelip de ona doğru koştuğumda adam beni tek hamlede yere itti.

"Öte git sen! Geri zekalı! Bana saldırırsınız ha?"

Nasıl olduğunu anlamasam da Haruki'nin başı kanıyordu. Yine de yere düştüğümü görür görmez yerden destek alarak kalkmaya çalıştı.

"Ona dokunma sakın! Ne yapacaksan bana yap! Seni öldürürüm bir daha ona dokunursan!"

Adam Haruki'nin diri olduğunu görünce üstüne oturdu ve yumruklamaya başladı. Sağ ve sol yanağına kaç tane yumruk yedi bilmiyorum ama ağzından da kan gelmişti. Kan nasıl gelebiliyordu? Ona karşı olan bütün düşüncelerim değişiyordu. Hiç beklemediğim bir şekildeydi.

"Haruki! Haruki!"

Ağlamaya başladığımda adam yeterli olacağını düşünmüş olacak ki koşarak uzaklaşmaya başladı. Mahvetmişti Haruki'yi. Ve ben ağlamaktan başka bir şey yapamamıştım. Çok üzgündüm. O beni kurtarmıştı ama ben onun için hiçbir şey yapamamıştım.

Yerden kalkıp Haruki'nin yanına gittiğimde taze kan akmaya devam ediyordu. Başını alıp dizime yatırdığımda sıradan bir insandan farkının olmadığını anladım. DNA'm insanlarınkiyle aynı derken bunu mu kastediyordu? Kanı tıpkı bir insan kanı gibi süzülürken çok üzgündüm.

"Haruki! Ah... ne oldu böyle!"

Yağmur şiddetle yağarken ikimiz de ıslanıyorduk. Bu dünya öyle çok zalimdi ki hep kötü şeyler üstüne kötü şeyler geliyordu. Ben o ıslanmasın diye dönmüştüm ama onu kanlar içinde bırakmıştım. Ağlayarak alnındaki ıslak kahve saçlarını geriye iteklediğimde gözlerini açıp bana baktı.

"Ağlama."

Ağzından taze kan gelmeye devam ederken, onun benim ağlamamla ilgilenmesi beni daha çok ağlatmıştı. Gözleri yavaştan kapanmaya başladığında "Ne oluyor? Ölüyor musun yoksa?" diye sordum. Korkuyordum. Çok korkuyordum. Eğer bu şekilde ölürse kendimi asla affetmezdim. Hem onu bir başına bıraktığım için hem de ölümüne sebep olduğum için. Daha bir ayı vardı. Koskoca bir ayı. Yaşamak isterdi belki de. Dünyayı keşfetmek ve bir insan gibi var olmak isterdi. Sırf beni korumak için böyle zavallı bir şekilde ölürse ben nasıl hayatta kalabilirdim?

Yarı açık gözleriyle bile benim endişelenmemem için elinden geleni yapmaya çalışıyordu.

"Hayır," dedi titrek sesiyle. "Sadece..."

Derin bir nefes aldı.

"Sistem kendini onore etmek için kapatıyor."

Dudaklarını ıslattı.

"Tıpkı insanoğlunun bayılması gibi."

Gözleri iyice kapandı.

"Sakın korkma Hazan. Sistem kendi kendini onore edince yeniden uyanacağım. Program yeniden çalışacak. Korkma tamam mı?"

Başı yavaşça ellerime düştü.

"Ve sakın ağlama, yoksa o adamı ellerimle öldürürüm."

Öyle dese bile daha çok ağlamaya başladım. Gözlerimden akan yaş yağan yağmura karışıp yüzüne döküldüğünde başını daha sıkı tuttum.

"Haruki, Haruki!" Cevap veremeyeceğini bile bile sarstım onu. Belki bir ihtimal konuşmaya devam ederdi. Ama sistem dediği şey kendini tamamen kapatmış olacak ki ılık bir tereyağı gibi akıyordu kollarımın arasından.

"Korkmuyorum. Ama sen de çabucak iyileş tamam mı? Bekliyorum seni bak. Gitmeyeceğim bu sefer hiçbir yere."

Dizlerimin üstündeki Haruki'nin başını bir yandan sıkıca tutup bir yandan uyanmasını beklerken ağlamaya devam ediyordum.

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin