69🤖

5.7K 693 41
                                    


Haruki ile daha önce oturduğumuz yokuşa gelmiştik. Şehir yine ayaklarımızın altındayken biz ayranlarımızı içiyorduk.

"E ayranlarımızı da içtik. Şimdi üçüncü en istediğin şeyi söyle."

Yan yana oturup ayaklarımızın altındaki Konya'yı izlerken, hafif bir çöl rüzgârı çarpıyordu yüzümüze. Yine de temiz havası vardı Konya'nın. Kuru ve berrak.

"Geriye tek bir şey kaldı," dedi dudaklarını ıslatarak.

Ayaklarımızı sarkıttığımız yer evimizin olduğu tepenin bir bölümüydü ve olabildiğine yüksekti. Burada Haruki'nin yapmak istediği ne olabilirdi ki?

Ayaklarını sarkıttığı yerden çekerek yavaşça ayağa kalktı. Ben de onu takip ettim ve ayağa kalktım.
Bir süre bana baktı.

Ne yapacağımızı merak ediyordum. Öylece birbirimize bakarken "Sadece bir kere sana sarılabilir miyim?" diye sordu.

Bu aklımın ucundan bile geçmeyecek olan bir istekti. Önce afalladım. Sonrasında cevabımı merakla bekleyen bu Çocuk robota karşı koyamayacağımı düşündüm.
Onun bana yaptığı iyiliklerin yanında benim ona sarılmam ne kadar önemli olabilirdi ki?

Gülümserken başımı izin vermek adına salladım.
Ve ona zahmet etmeden ben önce davrandım ve kollarımı beline sardım.

Bedenim ona yaslanınca bir süre bekledi öylece. Sonra yavaştan kollarını hissettim belimde. Son raddeye kadar yaklaştı ve iyice sarıldı. Kolları beni sıkarken "Ne dersem diyeyim ne yaparsam yapayım sakın kollarını gevşetme tamam mı?" diye sordu.

Bu cümleyi duyar duymaz kollarımı gevşetmek istedim ama o çok sıkı sarılıyordu.

"Lütfen Hazan, sonuna kadar dinlemeni istiyorum."

"Haruki ne oluyor? Endişeleniyorum."

Geri çekilmeye çabalarken bir kez daha "Lütfen," diye yalvardı. Öyle içten yalvarmıştı ki devam edemedim. Yüzünü saçlarıma gömdüğünde nefesini algılayabiliyordum.

Onu daha fazla kırmak istemedim ve hareketsizce beklemeye başladım.
"Öncelikle," dedi derin bir nefes alarak.
"tek başına kalmayacaksın artık. Ben buna inanıyorum. Yüreğimin en derini bile inanıyor. Tabii..."
Burada yutkundu, söyleyeceği şey ona ağır geliyor olmalıydı.
"bir yüreğimin olmadığını var sayarsak, ne kadar inanırsın bilmem."

"Haruki..." dedim ağlamaklı ses tonum ile.

"Lütfen. Lütfen bitirmeme izin ver."
Yüzünü görmemek bana işkence gibi geliyordu. Kollarımın arasında da olsa uçacakmış gibi korkuyordum.

"Ben gördüm ki, sen çok güçlüsün Hazan. Merhametlisin, iyi kalplisin ama bunun yanında gerçekten çok güçlüsün."

Gözlerim dolmuştu. Niye böyle şeyler söylüyordu şimdi?
"Kalbinde herkes için bir yer var. Orada misafirlik ettiğim için çok şanslıyım."

Parmaklarını saçlarımda hissedince irkildim.
"Ben seni taklit ettim bunca zaman boyunca. Bana gerçek bir insan nasıl olur gösterdiğin için teşekkür ederim."

Ona daha çok sarıldım.
"Haruki..."

"Ben yokken de aynen böyle güçlü ol tamam mı?"

Belimde sıkılaşan kollarını hissedebiliyordum.
"Bir metal parçası bile sevebiliyor da insanoğluna ne oluyor?"

Hücrelerimiz birbirine geçercesine iyice sarıldığımızda "Son isteğim," dedi ağlamaklı ses tonu ile.
"bana hediyemi bir kere daha söylemen."

"Yapma Haruki, ben..."

"Lütfen. Birlikte söyleyelim."
Bir süre sessizce ağladım, tek kelime etmeden. Ağladığımı bildiği için başımı okşuyordu yavaş yavaş.
Son isteğiydi.

Onu kıramazdım. Söz vermiştim.
"Biz insanların en iyisi..." dedim ağlamaklı sesimle.

"Biz insanların en iyisi..." dedi benim melodimi taklit ederek.

"kalplerin efendisi."
Sesim hıçkırıklı bir şekilde çıkmıştı. Ağlayışımı ortaya koymam için saniyeler var gibiydi.

"kalplerin efendisi."

Ses tonunu düzleştirerek devam etti.
"Çünkü iyi insan olmak..."

"Çünkü iyi insan olmak..."

"kalplere huzurla dolmak.
İnsan olmak demek, temiz bir kalp demek.
Kalpsiz hiç kimse bu dünyada kalmadı.
Ve kalp, asla elle tutulan bir şey olmadı." diye uzunca söyledim.

"kalplere huzurla dolmak.
İnsan olmak demek, temiz bir kalp demek.
Kalpsiz hiç kimse bu dünyada kalmadı.
Ve kalp, asla elle tutulan bir şey olmadı."

Devam etti.

İkimiz birlikte söylemeye devam ettik.

Birbirimizin yüzünü görmeden. Birbirinizden ayrılmadan.
"Biz insanların en iyisi..."

"Biz insanların en iyisi..."

"kalplerin efendisi."

"kalplerin efendisi."

"Çünkü iyi insan olmak..."

"Çünkü iyi insan olmak..."

"kalplere huzurla dolmak.
İnsan olmak demek, temiz bir kalp demek.
Kalpsiz hiç kimse bu dünyada kalmadı.
Ve kalp, asla elle tutulan bir şey olmadı."

"kalplere huzurla dolmak.
İnsan olmak demek, temiz bir kalp demek.
Kalpsiz hiç kimse bu dünyada kalmadı.
Ve kalp, asla elle tutulan bir şey olmadı."

Sesi git gide kısılırken son defayı tek başıma söyledim.

"Biz insanların en iyisi..."
Hıçkırıklara boğulan sesim gecenin sessizliğine karışırken. En acıklı ağıt olduğunu düşünüyordum.

"kalplerin efendisi."

Ne olduğunu biliyordum. Niye bugünü seçtiğini anlamıştım. Üç dilek hakkı için bilerek bugünü seçmişti.

Tek başıma devam ettim.
"kalplere huzurla dolmak.
İnsan olmak demek, temiz bir kalp demek.
Kalpsiz hiç kimse bu dünyada kalmadı.
Ve kalp, asla elle tutulan bir şey olmadı."

Hissediyordum.
Belimi tutan kollarının gevşeyişini, bana tutunan bedeninin güçsüzleşişini, benden yavaş yavaş ayrılışını...
Anlıyordum.
Gidişini bana göstermek istemiyordu.
Anlayabiliyordum.
Ben olsam ben de göz yaşlarına boğulan birine dayanamazdım. O bir robot olmasına rağmen dayanamamıştı. Onu böyle muhteşem yapan özelliği de işte buydu.

Bedenimin tüm hücresi acı ile kıvranırken hayatımdaki en kötü ayrılığı yaşıyordum.

Haruki kollarımdan yavaşça kayarken onunla birlikte yere çöktüm. Bedeni hâlâ bana yaslıyken omzuma düşen yüzüne baktım.
Gözleri kapalıydı.
Tıpkı bir ölü gibi.
Ama çok güzel bir ölü.
Elimi yüzüne götürdüm ve yanağını okşadım. Hareket etmiyordu. Yüzünü tutmasam düşecekti. Yerde öylece hareketsiz yatışı kalbimi eritip akıttı yolun ortasına.
Sonrasında bir ses geldi bedeninden.

"Görev tamamlandı. Sistem kendini kapatıyor."

Aynı cümle, İngilizce ve Japonca olarak da yankılanınca atan kalbi sessizleşti.

"Haruki! Hayır Haruki! Lütfen. Yalvarırım.

Cızırtıya benzer sesler çıkmaya başladı. Sıcak vücudu da soğumaya başladı.

"Lütfen aç gözlerini, Haruki henüz sana söyleyenlerimi tam söyleyemedim. Benim de dileklerim vardı. Haruki!"

Tamamen yığıldığında halsiz kalmıştı.
Bitmişti.
Giderayak beni de bitirmişti.

YAPAY ZEKÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin