"Bu yemekler de ne?"
"Ne bileyim enerji olur diye hazırladım."
"Hazan o bir robot. Kızarmış ekmeği ne yapsın?"
"Zeytinyağı ile kızarttım ama. Oradan şey olmaz mı?"
"Taktın sen de şu zeytinyağına! Adam kan kaybediyor diyorum sen zeytinyağı diyorsun."
"Aman ne bileyim ben. Aklıma başka bir şey gelmiyor. Sanki ne yaparsam yapayım en iyisi zeytinyağıymış gibi hissediyorum."
"Her neyse hadi gidelim de bir şeyler yesin."
Yavaşça kapıyı açan Liva'nın peşinden odaya girdiğimde tepsi ile Haruki'ye doğru yürüdüm.
Benim içeri girmemle gözlerini açıverdi. Robotik bir tavırla yatakta doğrulduğunda bana gülümsedi.
Ben de ona gülümsedim.
"Günaydın Haruki maturo kukuri!"
Gülümsemesi genişlerken "Size de günaydın," dedi.
"Kendini nasıl hissediyorsun bakalım?" diye sordu Liva yatağın kenarına otururken.
"Daha iyiyim."
"Söylesene tam olarak ne oluyor?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
"Sanki biriyle kavga etmiş gibisin."
Gülümsemesi yavaşça düzelirken "Sadece," dedi.
"kanser oluyorum."
"Ne?"
"Ne?"
İkimiz de aynı anda bağırdık Liva ile. Sonra birbirimize bakıp bir kere daha bağırdık.
"Ne?"
"Ne?"
Birbirimize bağırmamız saçma olduğu için Haruki'ye tekrar bakıp bir kere daha bağırdık.
"Ne?"
"Ne?"
Haruki bizim bu afallamış hallerimize bakarak daha çok gülümsedi.
"Yani sistem kendini yenilemeyi durdurunca kanser olmuş oluyorum."
Derin bir nefes alırken alnımda anlık oluşan terleri sildim.
"Ya sen yine de teknolojik şeyler söyle," dedim rahatlamış bir ses tonu ile. "Ne bileyim sistem arızalandı de. Güncelleme lazım de. En kötüsü zeytinyağı eksilmiş takviye etmemiz gerek de. Kanser falan deme. İnsan, bir tuhaf oluyor," dedim yüzümü hüzünle yere eğerek.
Gülümseyişini net bir şekilde göremesem de gülümsediğine emindim. Aslında şu an bastırılmış bir mutluluk hissi vardı içimde. Haruki ile konuşuyor olmak, onunla irtibatta olmak, onun, benim sorularıma yanıt veriyor olması gerçekten beni deli gibi mutlu ediyordu ama bastırıyordum kendimi.
Her zamanki gibi.
"Ah, biz ne yiyebileceğini tam bilmediğimiz için elimizden geleni yaptık," dedi Liva elindeki tepsiyi yatağın kenarına koyarak.
Bakışlarımı yerden kaldırıp Haruki'ye çevirdiğimde tepsiyi incelerkenki takındığı gülümsemeye bakakaldım. Gözleri memnuniyetle parlarken sadece bir yemek tepsisi için bize sunduğu müthiş minnetle içim ısındı. Onu daha çok memnun etmek istedim.
"Ekmekleri de zeytinyağı ile kızarttım."
Bana baktığında gülümsemesi bariz genişlemişti.
Bilemiyorum belki bıktı benim bu zeytinyağı mevzumdan. Ben de biliyorum zeytinyağı içmediğini. Ama ne yapabilirim ki, yüzündeki o tatlı gülümsemeyi görebilmek için elimden geleni yapmak istiyorum. O gülümseme için daha birçok şeyden fedakârlık edebilirim, saçmalayabilirim, amuda bile kalkabilirim.
İnan bana.
***
"Ne zamandan beri temizlik yapmıyorsun Haruki?"
Başımdaki tülbenti daha çok sıkarken yerdeki elektrikli süpürgeyi birkaç dakikalık durdurmuştum.
Mahcup bir şekilde gülümsedi ve bakışlarını yere indirdi.
"Ne? Bir hafta mı?"
Başını sağa sola salladı.
"O halde bir hafta bir gün."
Başını yeniden sağa sola salladı.
"Bir hafta iki gün?"
Olumsuz.
"Bir hafta üç gün?"
Sırtımdan iteklendiğimde dengem sarsıldı.
"Anlasana hiç temizlik yapmamış. Ne diye sorup duruyorsun?" dedi Liva elindeki cam sil ve bezlerle.
Şaşkınlıkla Haruki'ye baktım.
"Hiç mi?"
Kaşlarını kaldırırken gülümsüyordu.
"Vay anasını! Şimdi düşüp bayılacağım. Neye güveniyorsun ki? Robot olmana mı? Hem bilmez misin sen güneş girmeyen eve doktor girer. Temizlikle bir alakası olmayabilir ama sonuçta bir atasözü. Atalar her zaman iyi söz söylerler. Onların sözüne itibar etmek lazım gelir. Robotsan robotluğunu bil. Seni üreten Japon'larda kabahat. Sürekli çiğ balık yerlerse olacağı bu işte. Balık beyinli robot ürettiler sonunda. Balıkların beyni var mıydı sahiden?"
Ciddi ciddi balıkların beyninin varlığını sorgularken yüzüme ıslak bir bez yedim.
"Ne konuştun be Hazan. Robot o robot. Senin saçmalıklarını algılayacak türde bir insan değil. Git de şu bezi yıka da gel."
Yüzümdeki bezi indirirken Haruki ile göz göze geldik. Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırmış gülmemek için kendini zor tutuyordu.
İşaret parmağımla onu gösterirken tehditkâr bir şekilde seslendim.
"Gülersen, vidalarını gevşetirim!"
Ve güldü.
"Gülmeye devam edersen mıknatısla seni sağa sola çekerim teneke parçası!"
Gülmesi genişledi.
"Bak gülme yoksa kulak burun boğaz bölümlerine zeytinyağı akıtırım!"
İlk defa kahkaha atışını işittim. Onu ilk defa böylesine eğlenirken görüyordum. Emin değilim ama sanki hayatında ilk defa bu kadar mutluymuş gibiydi. Bunu, daha önce böylesine içten gelen bir gülüşle kırışmayan yüz hatlarından anlayabiliyordum.
Bir robot bu kadar güzel olmamalı.
Bir robot bu kadar güzel gülmemeli.
Hele benim gibi bir insanın önünde böylesine sempatik bir şekilden kendinden geçmemeli.
Zararlı yani.
Elimden bir kaza çıkabilir. Mesela gider kaburgaları pankreasına batana kadar sıkarcasına sarılırım. Belli olmaz belki başka bir şeyler olur yanlışlıkla. Ama yanlışlıkla yani. Kaza bu, her an her şey olabilir.
Haruki kardeş, artık kendine bi on kat dana dikkat etsen iyi olur.
Zira duygularımı daha fazla bastırabileceğimi sanmıyorum.
***
"Ayaklarını da kaldırıver."
Haruki ayaklarını kaldırınca orayı da sildim.
"Ama sen yine de çok eğilme, vidalarından katlanırsın falan açmayız şimdi seni."
Kıkırdama sesini duyarken ona belli etmeden ben de gülümsüyordum.
"Bu temizlik için bize bir ücret vermen gerekiyor biliyorsun değil mi?"
Duvara yaslanarak ona baktığımda tek ayak üstünde durduğunu gördüm. Liva yatağını temizliyordu, ben de yerleri sildiğim için basmasına izin vermiyordum. Diğer odaya geçmeyi garibim akıl edemediği için yek ayak üstünde duruyordu.
"Duydun mu beni?"
Değmesini sağlamaya çalışırken "Şey, ne vereceğimi bilmiyorum. Ne vermeliyim?" diye sordu.
"Arabanı."
Liva çırptığı çarşafla öylece bana bakarken Haruki'nin ne diyeceğini bekliyordum.
"Anahtarlar komodinin çekmecesinde."
Tam tahmin ettiğim gibi. Saf çocuk!
Başımı sağa sola sallarken onun bu saflığı ciğerimi kurutuyordu. Hadi bir neysek de başkası istese başkasına da verecek türdeydi.
Üstün zekâ olunca fenalık da gelmesi gerekmez mi? Bu Çocuk robot zeki ama aynı zamanda tam bir aptal!
"Ah!"
Bezi ayaklarına doğru ilerletirken istemsizce zıplamaya başladı.
"Saflık da bir yere kadar. Sana hiç fenalık öğretmedim mi ben?"
"Öğrendim," dedi köşeye sıkışarak.
"seni taklit ediyorum."
Doğrulup yüzüne alayla baktım.
"Ne yaptın peki bu zamana kadar?"
"Birini dövdüm."
Gözlerim sonuna kadar açılırken Liva da elindeki çarşafla yanıma gelmişti. İkimiz de Haruki'ye şaşkınlıkla bakarken "Ya-yani şu ya-yaralar falan..." dedim ve şaşkınlıkla Liva'ya baktım.
"Sen her zaman insanlara kibar davranıyorsun ama..."
Yeniden Haruki'ye baktık.
"Ama?" diye sordum.
"Ama hak ettiklerinde cezalarını veriyorsun. Ben de hak eden birine cezasını verdim."
Elimdeki çubuk yere düşerken elimi alnıma götürdüm ve ne yapmam gerektiğini düşündüm. Gözlerim kapalı bir şekilde birkaç dakika düşünürken en önemli soruyu sordum.
"Sen mi kazandın yoksa o mu?"
Tek gözümle ona bakarken "Ben," dedi sargılı yumruğunu göstererek.
"Külahıma anlat!"
Bağırdığımda irkildi ve duvara daha çok yaklaştı korku ile.
"Her yerin çürük çarık içinde. Nasıl sen kazanmış oluyorsun? Hak ettiyse iyice haddini bildirmeliydin. Dayak yemiş gelmişsin resmen!"
Yatağa sinirle oturduğumda kendimi boks antrenörü gibi hissediyordum. Haruki boksun en iyisi Liva da yardımcımdı.
Sahneye gelip Haruki'ye en önemli hareketleri gösterirken Liva elindeki havluyla Haruki'nin terlerini siliyordu.
Spot ışıkları yanıyor, insanlar tezahürat ediyor ve biz kazanıyorduk.
Gururla yere çöküp dizlerimin üstünde seyirciye teşekkür ederken Liva Haruki'ye vermesi gereken suyu bana püskürtüyordu. Yardımcılığı doğru düzgün yapamadığını düşünürken kendime geldim.
Odanın ortasına diz çöküp kollarımı sağa sola açmıştım. Haruki ve Liva bana şaşkınlıkla bakıyorlardı.
Ne var ki. Olabilir yani böyle şeyler. Hayat bu. Hayal olmadan hayat olmaz ki. Hiç ses etmeden yerimden kalktım ve yerleri silmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Fiksi IlmiahJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...