Tüm o modeller arasında dalıp gittiğim tek bir tane vardı ki dilim tutulmuştu adeta."Modellerimizi içeri alıyoruz," dediklerinde ellerim titriyordu. Dosyadan başımı kaldıramayacağımı düşünüyordum. Bu halde olabileceğimi anlayan Liva elimi tutarak hafifçe sıktı.
Modeller girdikçe alnımdan terliyordum.
Nihayetinde onun ismi okundu.
"Eduardo Angel!"Tüm bedenim kasılırken ne yapacağımı düşündüm bir süreliğine.
Bakmalıydım.
Onu çok özlemiştim.
O olmasa da oydu.
Haruki'yi tasarlarken bedeninden baz alınan model bizim şirketimize gelmişti. Bu nasıl bir işti böyle?
Üç sene geçmişti Haruki'yi Japonya'da bırakıp dönüşümün üstünden. Hepsi bitti sanıyordum. Göz yaşlarım ve kabuslarım geride kaldı sanıyordum. İçimdeki hasret zamanla silinip gitti diyordum.Üç sene geçmişti kapanan yaramın verdiği dehşet acının üstünden.
Üç sene geçmişti geceleri uyanıp ağlayışlarımın üstünden.Koskoca üç sene kırmızı rengine dokunmamış, muzun anlamını zihnimde tamamen değiştirmiş, Japonya kelimesi geçer geçmez hunharca ağlamıştım.
Şimdi, bir anda. Nasıl olabilir? Ne yapabilirim?
Hepsi içer girmişti ve tabii ki o da...
Cesarete gelip ona baktığımda sağ tarafımda ortalarda bir yere oturmuştu.
Aynı Haruki'ydi.
Aynı kahve saçlar, aynı temiz yüz, aynı ifade. Yalnız, insan olduğunu belli edercesine daha canlı duruyordu. Alın çizgileri vardı, yeni çıkmış olan kahve sakalları, etrafa yaydığı güzel gülücüğü.
Bakışlarımı ondan alamadığım o dakikalarda Liva bir kere daha elime dokundu. Konuşmaya devam etmem gerekiyordu.Ne mümkündü?
Kolay mı?
Ardında bıraktığın bu enkazı yeniden kendini toparlaması mümkün mü Haruki?Sana demiştim, benden uzak dur demiştim. Sevgiye açık demiştim. Bana böyle güzel gülme demiştim. Beni sevme demiştim.
Gözlerim titremeye başlamış ağlamama ramak kalmışken Liva bir kere daha elime dokundu.
Bakışlarımı sağa sola kaydırıp derin bir nefes aldığımda "A evet," diyebildim sadece. Bir yerden konuşmaya başlamam gerekiyordu.Ona öylece bakamazdım.
Direkt gözlerimin içine baktığında nefesim kesildi."Haruki!" diye bağırıp ona doğru koşasım geliyordu.
Ama adım kadar da emindim ki o Haruki değildi.
Benim Haruki'm gerçek bir insan gibi olsa da ölmüştü.
Benim Haruki'm ölmeden hemen önce bile beni düşünmüştü.
Benim Haruki'm sırf benim için sistemindeki tüm bilgileri silmişti.
Benim Haruki'm...Koskoca bir toplantı boyu bakışlarım ona doğru kaydı gitti. İnsan bir tuhaf oluyor doğal olarak. Ara ara başkaları konuşurken konuşana değil modele baktım bilinçsizce.
Saçları aynıydı mesela. Bakışları. Gülümserken tatlıca kıvrılan dudakları.Bir iki kere başkası konuşsa da sırf o gülümsüyor diye ona bakarak gülümserken buldum kendimi. Liva uyarmasa kendi konuşma zamanlarımda bile ona bakacaktım neredeyse.
Gülüşü, dikkatle dinleyişi, kaşlarını çatışı...Allah'ım o kadar aynı ki.
Konuşsam mı ki?
Türkçe biliyor mu?
Hazan, yine neler oluyor hayatında?
Yine kaderin götürüyor seni ama nereye?
Sıkı tutun, zira senin yolculukların hep bir sarsıcısı oluyor zavallı kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Ficção CientíficaJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...