Aradan geçen birkaç saat sonunda Liva ile birlikte Haruki'nin evini ziyarete çıkmıştık yukarıya. Ellerim pantolonumun ceplerinde etrafı gezerken gözlerim her ayrıntıya takılıyordu. Eşyaları Haruki mi almıştı Pınar Hanım mı almıştı bilmiyorum ama her şey o kadar kaliteliydi ki ben tüm bunların taksidini yaklaşık bir ömür boyu ancak bitirirdim. Yerdeki halıya basınca ayaklarım pamuktan bir bulutun üstünde gibi hissetmişti. Benim halılarıma basınca zeminin beton soğukluğunu bile hissediyordum. Ya benimki halı değildi ya da onunki. Duvarlar yeni boyanmamıştı ama bazı yerlere duvar kâğıtları takılmıştı ve dokununca hoşuma gitti. Hafif tüylü bir yapısı vardı. Odaları gezerken paranın nasıl da insana her kapıyı açtığına şahit oluyordum. Para mutluluk getirmez diyenlere inanmayın o yüzden. Bas bayağı da getiriyor işte şekil a.
"Burası nasıl olmuş?"
"Güzel Pınar Hanım."
"Peki ya mutfak?"
"Orası da güzel Pınar Hanım."
"Aaa ama bu orijinal tabloları es geçmemek lazım."
Çakma olduğu her halinden belli olan Mona Lisa tablosuna yapmacık bir şekilde gülümserken "Harika harika," dedim.
"Tam da Haruki'ye uygun."
"Haruki mi?"
Pınar hanım yüzünü buruşturarak bana baktığında daha ismini bile bilmediği biri için binlerce lira harcamış olmasına şaşıp kalmıştım.
He Haruki. Kendisi benim yapay zekâ korumam olur. Sanki başımda az dert varmış gibi bir de ta dünyanın öte ucundaki çekik gözlüler kumpas düzenliyor. Mutlu musun? Bir metal yığınına aşk dolu gözlerle bakmaktan mutlu musun? Kendine gel ve maaşıma zam yap! Diyemedim tabii ki ama böyle birkaç dakika yüzüne aval aval baktım. Anlamasını bekledim lakin nerede Pınar Hanımda o ince düşünceli haller. O ancak yakışıklı ve paralı peşinde o kadar."Liva gel sana yatak odasını göstereyim. Görsen ne güzel bir yatak aldım."
Pınar Hanım'la Liva yatak odasına geçtiğinde ben tabloya bakmaya devam ediyordum.
Mona Lisa'nın uzun boynunu incelerken aklıma gelen düşünceler sadece birer hava olup uçmuştu. Kendine gel Hazan, sen fakirsin kızım. Aklı bir karış havada olan patronuna kafa kaldırıp ne kazanacaksın? Paranı ondan aldığını unutma. Sevimsiz davranmayı da kes. Yetimhane değil burası. Seni evlatlık edinmeyecek belki ama biraz daha tatlı olursan belki zam yapar maaşına da ikinci bir işte çalışmak zorunda kalmazsın.
Dudaklarım düz çizgi haline gelene kadar gerdikten sonra Pınar Hanımın yorulduğu için oturma odasına yöneldiğini gördüm. Tüm ev eşyası benim ancak yıllarca taksitini ödersem alacağım türden kalite ve maliyetteydi geçerken de. Özen değil ama az da olsa kıskançlık duyuyordum Çocuk robota karşı. Şanslı veletti vesselam. Bu haset mi? Belki de. Ben herkese karşı böyleyim ki. Çocukluktan kalma bir travma gibi bir şey. Hep bir kıyas hep bir yarış içinde bulundum. Şimdi de vazgeçemiyorum işte. Bir robotla atışmamın da başka bir sebebi olamaz.
Mutfaktan gelen kokular beni oraya çektiği için rotamı mutfak yaptım.
Haruki ve Liva önlüklerini giymiş yemek yapıyorlardı. Hatta ve hatta manzara tam olarak şöyleydi. Haruki yaptığı salatadan bir kaşığı Liva'nın tatması için ağzına veriyordu.
Başımı sağa sola sallarken onları hiç bozmadım.
Sürekli söylüyormuşum gibi gelse de önemli değil. Bir kere daha söyleyeceğim ki ben yanlış kişiyim. Bu Çocuk robot kendini yanlış kişiye programladı. Hayır, herkesle iyi anlaşmasını falan kıskanmıyorum tabii, yani şanslı olması ve benim yıllarca çalışıp didinip kazanamadığım şeyleri birkaç günde yapması da önemli değil, yakışıklı olmasını hiç ama hiç söylemiyorum. Ama yanlış yani onun bu kadar iyi olması yanlış. Ya da ben dünyanın en kötü insanıyım.
Neyse gideyim de Pınar hanımın kalitesiz sohbetine biraz daha ortak olayım. Salona yöneldim ve koltuklaran birine oturdum."Senin evin de alt katta değil mi? Aynı bu daire kadar yani."
"Evet Pınar Hanım."
"E sen tek başına yaşamıyor musun? Büyük değil mi o ev sana? Yine iki artı bir bir daireye taşınmıyorsun?"
"E ben... ev sahibi..."
"Ay aman neyse neyse, ama Haruki burada rahat edebilecek mi? Ona dar gibi biraz. Sıkış tepiş şuna bak. Salon bile benim banyom kadar ancak."
İçimden "Bana çok ama ona az öyle mi?" diye mırıldandım. İnsan gıcık olmayıp ne yapsın? Bende mi suç yani?
"E bir sürü güzel ve nezih mahalle varken niye senin üst katına taşındı ki?"
"Çünkü ben yani aslında bana..."
"Aman neyse neyse. O nereyi beğenirse o olsun artık yapacak bir şey yok. Hem yakında sıkılır zaten eminim. O zamana kadar ben de şöyle güzel bir daire bakayım bari."
Ağzıma tıkılan lafları bir güzel tutup bakışlarımı pencereden tarafa çevirdim. Burası daha çok güneş alıyordu. Benim katımda ağaç kapatıyordu ama burası daha iyiydi. Ellerim dizlerimin üstünde dururken "Senin ikinci işin yok mu bugün?" diye sordu Pınar Hanım bir tane sigara çıkarıp içemeye başladığında.
"Haruki için izin aldım."
"Aman sanki yardım ettin de. Gelip bir bakmadın bile. Hayır o da sana dikkat kesiliyor ben de onu anlamıyorum."
"Doğru haklısınız. Ben de diyorum bak Pınar Hanım var hem güzel hem..." Salak salak konuşma Hazan. Uyuyan devi uyandırma. Dudaklarımı toplayıp bu sefer de kendi kelimelerimi kendim yuttum. Zaten o da benim ne diyeceğimi pek umursamıyordu. Ondan hoşlanmıyordum ve o da benden. İkimizin aynı odada olması kadar rahatsız edici bir durum yoktu ama mecbur bekledik bir süre.
"Televizyonu taktılar mı Haruki?"
Pınar Hanım bağırınca "Takmamışlar Pınar Hanım," diye sesi Liva'nın.
"Avizenin bir taşı eksik onu da söyledin değil mi Haruki?" diye sordu Pınar Hanım.
"Söylemiş Pınar Hanım," diye yine Liva'dan yanıt geldi.
"Bu çocuk niye ses vermiyor?" diye sorduğunda ben bağırdım bu sefer de.
"Haruki orada mısın sana soruyoruz?"
Birkaç saniye içinde elleri yağlı ve mutfak önlüğü ile kapıda biten Haruki "Buradayım bir şey mi oldu Hazan?" diye sorduğunda hem ben hem Pınar hanım şaşkınlıkla ona bakıyorduk. E bu kadar belli edersen ben nasıl barınacağım bu insanlar arasında Haruki Bey? Pınar Hanım bana bir kat daha sinirlenerek gıcık bir şekilde bakarken sevimli görünmeye çalışıp hafifçe tebessüm ettim. Belki birazcık olsun severdi beni. Hoş hiç ama hiç umudum yoktu ama olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Science FictionJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...