Ne söylenecek ne de bir şey söyletilecek bazı zamanlar olur.
Susmak en iyisidir, susturmak da...
Sessizce ve sakince izlersin etrafında olan biteni.
Çünkü bazen, sessizlik gerekir yamaçlardan çıkarken.Sessizce valizimi hazırladım. Liva ve Pınar Hanım da sessizce izledi beni.
Sessizce evimi topladım. İkisi de sessizce yardım etti bana. Sessizce dönüp dönmeyeceğimi bilmediğim bir yola hazırlık yaptım. Okulla ilgili işlemlerimi hallettim. Kemal Amca ve Pınar Hanım'dan gerekli izinleri aldım. Geride kalan tüm her şeyi hallettim ve artık hazırdım.Kırmızı valizime şöyle bir baktım da aklıma renginin neden kırmızı olduğu geldi.
Fark etmeden en sevdiğim renk kırmızı mıymış?
Ve bunu bir robottan mı öğrendim?Bakışlarımı yeniden önüme çevirdiğimde evimizin önüne siyah bir araç gelmişti. İçinden çıkan iki takım elbiseliden biri valizimi aldı, diğeri de kapıyı açtı.
Kamel renk trençkotumun önündeki düğmelerden birini düğmelerken, beyaz spor ayakkabılarımın da bağcılarının bağlı olduğundan emin oldum.
Öylesine bir şeylerle ilgileniyor bir türlü vedalaşmak istemiyordum.
Acı veriyordu vedalar çünkü.
Valizim yerine yerleştirilindiğinde araca binmem gerekiyordu artık. Daha fazla oyalanmayacağımı anlayınca Pınar Hanıma sarıldım. O da bana sarıldı."Git ve ona selamımızı söyle."
Bunu söylediğinde başımla tasdikledim ama ses çıkarmadım.
Kısa süren sarılmadan sonra Liva'ya döndüğümde "Benimle sarılma," dedi.
"Ayrılıyormuşuz gibi hissetmek istemiyorum. Git. Git ve onu gör. Eğer bedeni hâlâ hayattaysa bizim yerimize de bir tokat at."Bunu söylediğinde hafif tebessüm etmişti. Ben de belli belirsiz dudaklarımı kıpırdattım. Ona attığım tokat geldi aklıma. Gözlerim o kadar yaş akıtmıştı ki ağlamak için çok kuruydular artık. İçime doğru ağladığım için de boğazım yanıyordu. Her türlü Haruki'nin vedası beni kahrediyordu.
Son kez onlara bakıp arkamı döndüğümde "Ya da tokat kalsın," dedi Liva.
"Canı acımasın. Hoş gerçi o bir robot. Acımasa da tokat kalsın. Gülümse ve sarıl bizim yerimize de. Ve eğer konuşabilirsen bizi ziyarete gelmesini rica et. Bir kere daha piknik yapalım eğer kabul ederse."Gözlerime dolan yaşa inat gülümsediğimde arkama dönemden elimi güle güle namına salladım.
Aklıma bir kere daha benim attığım tokat gelmişti.
Zavallı ben...
Arabaya bindiğimde bir kere daha baktım ikisine. Ağlıyorlardı. Ağlayın. Ben de ağlıyorum. Ağlamak güzeldir aslında. Gerçek bir duygudur. Yalan yoktur, riya yoktur. Gözyaşları aslında içten gelir. Bazıları bunu kötüye kullansa da o gözyaşının akmasının nedeni hep bir hatıraya dayanır."İlk önce uçağa binip sizinle bir görüşme yapmamız lazım. Japon mühendisler bize Haruki'yi gösterirler mi bilmiyorum ama yine de gideceğiz. Sizin isteğiniz üzere o bilim merkezine gideceğiz."
Yanımdaki takım elbiseli bunları söylerken, evimizin son görüntüsü de geçip gitti.
Geliyorum Haruki.
Sen nasıl bana geldiysen, ben de sana geliyorum.
Geliyorum güzel kalplim.
Geliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPAY ZEKÂ
Science FictionJaponya'dan Amerika'ya gönderilmesi gereken bir kargo uçağı Türkiye'de düştü. İçinden sağ çıkan şey sadece o oldu. Haruki, Amerikalı iş adamı için özenle tasarlanan üstün zekalı bir robottur. Kargo uçağı Türkiye'de düşünce tüm planlar alt üst olur. ...