Adanın minik iskelesine indik. Önümdeki yeşil çayırlara baktım. Seungri hemen yanımda durdu.
"Evet..şey bu kadar. Ne yapacağız ?"
"Yürüyelim. Hadi" dedim ve onu beklemeden ilerlemeye başladım. Adada bir kuş sesi bile yoktu. Sadece hafif meltem saçlarımı hareketlendiriyordu. Rüzgarı her zaman sevmiştim. Hızlı adımlarla yanıma geldi.
"Ada hakkında bir şey biliyor musun ?"
"Hayır. Sadece burayı neden bu kadar merak ettiğini merak etmeden duramıyorum" dedi. Bende aynı şeyi merak ediyordum.
"Bilmem. Eğlenceli değil mi ? Lanetli yerlere benziyor, kimse de yok ayrıca" dediğimde gerildi. Ne yani korkmuş muydu ?
"Yerel halk..lanetli olduğunu söylüyor. Kimileri ise kutlandığını"
"Nasıl yani ?" Dedim merakla. Bakışlarını tepeye çevirdi ve eliyle en üstü işaret etti.
"Sebebini bilmiyorum ama yılda bir kez yerel halktan sadece bir kaç kişi gelir ve oraya adak sunar. Meyveler hatta koyun. Orada dua eder ve geri dönerler" dediğinde işaret ettiği yere bakıyordum. Sonra ona döndüm.
"Cidden bilmiyorum. Sadece buraya ilk geldiğim zamanlarda insanlar onları adaya getirmem için para verdi. Diğer liman çalışanları buraya gelmek istemiyorlarmış. Lanetli diye. Bende kabul ettim" dediğinde kafa salladım ve tepeye doğru yürümeye başladım.
"Nereye ?" Dediğinde ona döndüm. "Tabi ki tepeye. Madem lanetli gidip bir bakalım"
"Ş-şey bu mantıklı bir karar değil. Yani burada kalsak daha iyi" dedi endişeyle. Sırıttım.
"Ne o korktun mu ?"
"Seni düşünüyorum!" Diye isyan etti. Bilmediğin bir şey var Seungri. Bu adada lanetli bir şey varsa oda bendim.
"Hadi gel" dedim kahkaha atarak ve ilerlemeye başladım. Hızla yanıma geldi. Tereddüt ettiğini biliyordum ama yanımdan ayrılmadı. Tepeye çıkmak bir saatten fazla zamanımızı aldı ve ben bu elbiseyi giydiğime bin kez küfrettim.
"Peki sen Ostra hakkında ne biliyorsun? " dedim tepeye varmak üzereyken. Omuz silkti.
"Oraya pek gitmedim ama 4 kadın tarafindan yönetiliyormuş. Bazı insanlar onlar için iyi derken, bazıları kötü diyor. Kimi onları bir azize olarak görürken, kimi şeytan diyor" dedi umursamazca. Iyy azize olmaktansa şeytanı tercih ederdim. Aramızda azizlere en düşkün olanımız Minzy'ydi. Onun kanında vardı düzen ve sakinlik. Toprak gibiydi cidden. Sakin, anlayışlı, huzurlu. En nefret edenimizde Chaerin'di. Eh onu anlıyordum. Oda çok çekmişti azizlerden. O tıpkı elementi gibiydi. Fevri, acımasız ama içten içe korumacı. Ben ise azizler konusunda Chae'ye yatkındım.
"Öyle miymiş ? Peki onları görmedin mi ?"
"Hayır. Görmek istedim ama kendileri bir ayin için saraya çekilmişler. Sanırım yılda bir kez oluyormuş"
"Evet. Yılda bir kez azizler onları ziyaret eder ve güçlerini kutsamak için ayin yaparlar. Lakin ayinden sonra çok yorgun oldukları için kızlar bir kaç hafta öncesinden dışarı çıkmaz, sadece dinlenirler" diye açıkladım. Ayinlerden nefret ederdim. O ayinlerden sonraki tükenmişlik, yorgunluk hissinden. Minzy ise bunu severdi. Bunun ufak bir fedakarlık olduğunu söylerdi. Kıçımın fedakarlığı.
"Peki sen gördün mü onları ?"
"Tabi ki. Ostra'da yaşarıyordum. Hepsi de güzel ama en çok havayı yöneten. Of taş gibi hatun" dediğimde kahkaha attı.
"Bende görmek isterdim yani bir insanın element yönet--
-Dara yine yapamadın- dedi bir ses. Seungri'ye döndüm ama o hala konuşuyordu. Duymamış mıydı ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasiGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.