Vodnaya Koroleva

94 16 83
                                        


BOM

Seunghyun kaçmadı. Çantamı elinden bırakmadı ama teslim olmuşçasına iki elini havaya kaldırdığında biraz hayal kırıklığı oldu. Kaçıp kendini kurtarmalıydı aptal.

"O silahı indir" dedi bir ses. Ona döndüm. Yanımdaki kız onu dinledi. Bu bizimle ilk konuşan kişiydi. Siyah bir şeyle yüzünü örtmüştü. Tam karşımda durdu ve siyah şalı yüzünden çekti. Mavi, büyük gözleri vardı ve sarı saçları. İlk defa bu kadar mavi gözler görüyordum.

"Vodnaya Koroleva" dedi herkesin duyabileceği bir şekilde ve önümde diz çöktü. Hemen arkasından insanlarda dediği şeyi tekrar ederek karşımda diz çöktü. Buna yanımda ki kız da dahildi. Seunghyun'a baktığımda kaşları kalkmış bir şekilde bana bakıyordu. Bu kesinlikle beklediğim bir şey değildi.

"Vodna ne dedin ?" dedim adama bakıp. Kafasını kaldırıp mavi gözlerini gözlerime dikti. Yerdeyken diz çökmüş bir halde durduğu için kendimi kötü hissettim. 

"Kalkar mısın artık ?" dedim sabırsızca. Lafımı ikiletmedi ve ayağa kalktı ama buna da pişman olmuştum. Benden uzundu ve bu sinir bozucuydu. Tekrar oturmasını istersem alay ettiğimi düşünür müydü ?

"Vodnaya Koroleva. Su Kraliçesi" dedi önümde referans yaparak. Kaşlarım çatıldı. Ben kraliçe falan değildim ama bu beni öldürüp yada daha kötüsü çiğ çiğ yemelerine engel olacaksa kraliçe olurdum. 

"Biz üzgünüz. Siz olduğunuzu bilemedik" diye devam etti adam. "Affedin bizi"

"Bunu telafi edecekseniz neden olmasın ?" dedim soğuk bir sesle. Seunghyun'a yanıma gelmesini işaret ettiğimde insanlar onun yolundan açıldı ve benim yanıma gelebildi. 

"Ne isterseniz yapmaya hazırız" dedi adam. Gözlerim üzerinde gezindi. Seunghyun kulağıma eğildi.

"Buralarda su ile ilgili her şeye değer verilir. Eğer sen..oysan burada sana taparlar" dedi enseme vuran nefesi dikkatimi dağıtsa da ne dediğini anlamıştım ama oysan derken ? Kraliçeden mi bahsediyordu yoksa Ostra yöneticisinden mi ? Çünkü bir kraliçe olmadığıma emindim. Adama döndüm.

"At istiyorum ve yemek. Karşılığında ne isterseniz veririm size. Söyleyin yeter" dediğinde adam kafasını iki yana salladı. 

"Sizden bir beklenti içinde değiliz majesteleri. İstediğiniz at ve yemek olsun. İstediğiniz kadar" dediğinde adama baktım. 

"İsmin ne ?"

"Lucas majesteleri"

"Lucas. Adalet severim. Siz bana bir şey verin, ben size vereyim" dedim çünkü yemeğin onlar için ne kadar az ve değerli olduğunu biliyordum. Bu yüzden istemek bile beni utandırıyordu ama açtım. Seunghyun'unda böyle olduğunu tahmin ediyordum.

"Şey..bir kaç saat uzaklıkta köyümüz var v-ve kuyu tamamen kurudu. Köyde çocuklar var ve susuzluktan hastalanıyorlar" dedi çekinerek. Az önce bizi tutsak olarak gören adamın şuan bu durumda olmasını garipsiyordum. 

"Tamam gidelim. Sizinle gelirdim" dedim ve Seunghyun'un kolunu tuttum. "O benimle yolculuk yapar. Sizden birini de yanımda istiyorum"

"Nasıl isterseniz" dedi Lucas ve bana silah doğrultan ve adının Marie olduğunu öğrendiğim kız, Seunghyun ve ben tekrar o kafes gibi arabaya bindik. Tabi bu sefer bir tabak haşlanmış mısırla. Seunghyun hiç konuşmadı. Sadece mısır yedi ve bir köşeye kıvrılıp uyudu. Sormamasına minnettardım ama elbette konuşacağımızı biliyordum. Konuşmak zorunda kalacaktık. 

SKYDRAGONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin