"Devam et"
"Ne ? Bana cidden inanıyor musun ? Yani bu imkansız falan demen gerekmez mi ?" dedi şaşkınlıkla. Kafamı iki yana salladım.
"Hayır demiyorum. Dediklerin mantıklı. Bak.. onları öldürmek istemiyorum diye azizlere tapıyor falan değilim. Ben kimseye güvenmem. Azizler de buna dahil. Yani herkesten her şeyi beklerim. Senin dediğin ise tüm bu ayinlerden sonra neden berbat durumda olduğumuzu açıklıyor"
"Evet öyle çünkü sizin gücünüzü alıyorlar ve..ve kendi ömürlerine ekliyorlar. Bu imkansız bir durum değil yani. Sadece bir büyüye bakıyor. Güçlü bir büyü ama sanırım zaten ayinler de sizin yanınızda olan bir büyücü var" dedi sanki sorarcasına. Kafa sallayarak onu onayladım.
"Mikas"
"Aynen. Mikas. Bunu o yapıyor"
"Ama bunu bize söylemedi. Mikas bizden bunu saklamaz" dedim çünkü Mikas'la azizlerden olduğundan daha yakındık. Azizler bir süre sonra yılda bir kez yanımıza geliyordu ama Mikas yılda sadece bir kez evinden çıkıyordu. Oda azizler geldiğinde, ayine katılmak için. Bu yüzden Mikas'ı kendime hep daha yakın hissetmiştim.
"Herkesin kendine göre sebepleri vardır Chaerin" dedi ve bana gideceğimiz yönü gösterdi. Peşine takıldım.
"Ama bunun açıklaması bu değil" diye söylendim. Şuan Mikas karşımda olsaydı onu boğardım. Cidden sinirimi bozmuştu, bunca zaman yüzümüze bakıp yalan söylemişti. Bunun açıklaması ne olabilirdi ki ?
"Ne bekliyorsun ki ? Ben Mikas değilim. Onun yerine sana cevap vermem ama herkesin kendi sırrı vardır. Senin yok mu ?" dediğinde sinirle ona bir bakış atıp önünden ilerlemeye başladım. Haklı olması sinir bozucuydu ama o olayın ucu bize dokunurken Mikas'ın bunu saklaması saçmalıktı.
"Gideceğimiz yol kısa yol. Aslında o yolu geçmek biraz...zor ama senin güçlerin var, bende ölümsüzüm yani bizim için sorun olmaz"
"Benim güçlerime güvenme. Gördüğün gibi arada çığırından çıkıyorlar"
"Evet hatırladım." dedi alayla. Ona baktım.
"Hepsi buruja yüzünden. Denge bozuldu. Ölümün kıyısındayız. Üstelik saçma sapan şeylerle uğraşıyorum"
"O bilekliği takman gerekli mi ?" dediğinde ona döndüm. Beni dinlemiyordu bile. Bu da iyice sinirlerimi bozuyordu. Gerçekten neyin içindeydim ben ? Bu adam kimdi ?
"Bilekliğimle ne derdin var ?"
"O bileklikle Kara Orman'ın bir parçası değilsin"
"Jiyong ben zaten Kara Orman'ın bir parçası değilim. Bu konu da anlaşalım. Buradan çıkıp gideceğim ve bitecek. Ah anlattığın şey doğruysa ki inanıyor gibiyim sana bu konuda. O azizleri asıl ben geberteceğim" dedim sinirle. Kafasını hızla iki yana salladı.
"Hayır, hayır. Sen azizlere bulaşmıyorsun. Sen planın kendi kısmını hallediyorsun. Sonra kızları alıp sessiz sakin bir yere gidiyorsunuz. Ben ise her şeyi halledip, seni almaya geleceğim. Tabi sende benimle gelmek istersen"
"Azizlere bulaşıp, bulaşmayacağımı sana sormayacağım. Affedersin ama yüz yıllık yaşamımın sadece bir haftasında varsın"
"Ondan öncekini düşünelim biz"
"Ondan öncesini hatırlamıyorum Jiyong. Belki de beni kandırıyorsun. Sonuçta yapmadığın şey değil. Sen Orman'a girdiğimden beri beni kandırdın. Belki bunlarda bir oyun. Şuan seninle gelmemin sebebini bilmiyorum ama bu sikik yerde tek kalmaktan iyidir."
![](https://img.wattpad.com/cover/258531643-288-k120811.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
خيال (فانتازيا)Gücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.