BOM
"Açım cidden" dediğinde Seunghyun'a döndüm. Tamamen mızmız bir çocuk gibiydi.
"Başka bir isteğin"
"Kahve. Cidden kahve istiyorum. Hem de çok fazla. Acaba güçlerin arasında kahve var mı ? Hani suya ekstra olsun falan diye ?" dediğinde sinirle ona baktım.
"Lütfen sadece yolu söyle ve gidip bir şeyler yiyelim olur mu ?" diye sızlandım çünkü bende biraz acıkmış olabilirim. Yolumuzu değiştirdik. Seunghyun attan indi.
"Belim ağrımaya başladı at tepesinde" dediğinde gülerek bende attan indim ve ipini sıkıca tuttum. "Yaşlılıktandır o"
"Kaç yaşında olduğumu bilmiyorsun. Belki de benden yaşlasın" dediğinde kahkaha attım. Öyleydim zaten.
"Hadi ama oppa. Bir kendine bak bir bana. Hangimiz daha yaşlıyız sence ?" dediğimde bakışları üzerimde gezindi. Yüzsüz gibi bende onu kesmiş olabilirdim.
"Gerçekten kaç yaşındasın ? Ostra Yöneticisin sonuçta "dediğinde suratım asıldı. Gerçek yaşımı bilince midesi bulanacaktı büyük ihtimalle.
"Boşver" dediğimde yanıma yaklaştı.
"Merak etme umursamam. Kaç yaşında olabilirsiniz ki en fazla ? Belki de benden gençsin" dediğinde gözlerimi devirdim. Ondan yaşlı olduğumu biliyordu. Bir de alay ediyordu.
"128. Sanırım yani. Saymayı bırakalı çok oldu ama o sıralarda bir şeyim yani" dediğimde gülümsedi.
"Azmış ya daha genç sayılırsın" dedi ama kahkaha atmamak için dudağını ısırıyordu. Omzuna vurduğumda acıyla yüzünü buruşturdu ama sonunda kahkaha attı. Elini omzuma attığında şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"Benim için yaş önemli değil bebeğim. Özellikle senin kadar güzelse" dediğinde omuzumdaki elini attım ve sinirle ona baktım.
"Git bu sözlerini başka kızlara de. Belki yerler" dediğimde yüzündeki sırıtma silindi. Alayla gülüp yürümeye başladım. Elleri karıncalanmaya başladığında durdum. Seunghyun da benimle beraber durdu.
"Seunghyun biraz uzaklaşman gere-" cümlemi bitirmeden ellerimden sular çıkmaya başladı. Sağ elim yanıyordu, sol elim ise buz kesmişti.
"Bom şunu kes"
"Kesemiyorum" diye bağırdım. Sol yanımda bir buz kütlesi oluşuyordu ve sağdaki sıcak su onu eritiyordu. Bir anda sular yükselmeye başladı. Bir şelale gibi gökyüzüne doğru çıkmaya başladıklarında Seunghyun bir kaç adım geri gitti. Suların arasında kaldım. Boğuluyordum. Güçlerimi kontrol edemiyordum. Kontrolden çıkmıştım. Kızlar diye düşündüm. Kızlar ne haldeydi şimdi ?
"Uzaklaş" dedim Seunghyun'a. Benden uzaklaşmasına rağmen hala yakındı. Sular etrafımda bir girdap oluşturdu. Bir hortum gibi dönmeye başladığında Seunghyun bir kaç adım daha geriledi. Atlar ondan daha akıllıca davranıp hızla uzaklaştılar. Suyun etrafımızdaki bir kaç kaktüsü kökünden söktüğünü gördüm. O kadar yoğun ve güçlüydü ki. Bir yanlışlık vardı. Bitmesi gerekiyordu. İlki bu kadar uzun sürmemişti ama su daha da hızlandı.
"Bom" diye bağırdı Seunghyun. Su etrafımda o kadar hızlı dönüyordu ki onu göremiyordum bile. Sadece su ve suya karışan kum. Boğuluyordum. Su her yerimdeydi ve sırılsıklam bir halde dikilmekten başka bir şey yapamıyordum. Bunu durduramıyordum. Su bir den durdu. Havada asılı kaldı. Öksürmek istiyordum ama nefesim kesilmişti. Su bir anda aniden her tarafa yayıldı ve yerle buluştu. Öksürmeye başladım. Sanki midem su dolmuştu. Dizlerim üzerine düştüm ve öksürerek kurtulmaya çalıştım.
"Bom. İyi misin ?" dedi yanıma gelip beni tuttu. Kollarına yapıştım. Nefes almam gerekiyordu.
"İyiyim, iyiyim" diye geveledim sakin olması için. O benden daha da panik olmuştu. Olması çok normaldi çünkü o bunu ilk defa görüyordu. Ben bile yaşamama rağmen ne hallere düşmüştüm. Uzun sürmüştü çünkü.
"Kızlar" dedim derin bir nefes aldıktan hemen sonra. Seunghyun'a baktım. Oda benim kadar sırılsıklam duruyordu. Tanrım ne kaostu ama! Ayağa kalktığımda benimle kalktı ve beni bırakmadı.
"Ne oldu kızlara ?" dedi merakla. "Onlara gitmemiz lazım. Dara'yı bulmam. Hayır. Minzy'yi bulmam gerek"
"Ne ? Minzy'de kim ? Az önce ne oldu öyle ?" dediğinde bileklik aklıma geldi. Ona açıklama yapamazdım. Aramızda en güçsüzümüz Minzy'ydi. Hepimiz güçlerimizi iyi idare ediyorduk ama Minzy hep sakinliğine yeniliyordu. Bilekliğime dokundum ve gözlerimi kapattım. İçimden sadece Minzy'nin adını sayıklıyordum.
"Hayır işte hayır. Yok. Ona bir şey oldu" dedim hızla atıma giderken. Minzy'e seslensem bile diğerleri de duyardı ama onlar da cevap vermemişti. Ne yapacaktım ? Hangisine gidecektim ? Chaerin şuan bana en uzak olandı ve Kara Orman'da onu asla bulamazdım.
"Hey hey bir sakin ol" dediğinde atımı tuttum.
"Sakin olamam. Minzy'nin başı dertte olabilir. Ben bunu yaşadıysam onu düşünemiyorum"
"Bak karanlık çökmek üzere. Yakında bir kasaba var. Oraya gidip kuru kıyafetler alalım. Sana demiştim gece soğuk oluyor diye. Bu ıslak kıyafetlerle burada kalırsak zaten oraya varamadan zatüreden ölürüz" dediğinde ona baktım.
"Umurumda değil anladın mı ?" diye bağırdım.
"Ölürsen ona kim yardım edecek !?" diye bağırdı ve gözlerini sinirle kapattı. "Bom. O kasabada kalalım demiyorum. Seni anlıyorum. Zaten Zurgar'a bir günlük yolumuz kaldı. Sadece kuru giysilere ve yemeğe ihtiyacım var. Ostra Yöneticisi olsan da insansın. Kasabaya gidelim ve ihtiyacımız olanları alıp yola devam edelim"
"H-haklısın" dedim. Panikle tamamen salak gibi davranmıştım. Seunghyun ise yine mantıklı konuşarak beni saçma sapan bir şeyden kurtarmıştı. Derin bir nefes aldım ve kafamı atımın boynuna koydum.
"Haklısın gerçekten. Ben..ben sinirlenince, panikleyince tamamen düşünme yetimi kaybediyorum v-ve" dediğimde beni kendine çekti ve sarıldı. Az önce yaşanan her şeyi unutacak duruma gelmiştim bile. Hem de bir sarılmasıyla.
"Sorun yok. Ben yanındayım. Saçma sapan bir şey yapmana izin vermeyeceğim ve kızları bulmana yardım edeceğim" dediğinde kalbim daha da hızlandı. Ona sıkıca sarıldım.
"128 yaşında olsam bile mi ? Hatta belki 130" sızlanmamla kıkırdadı.
"200'e kadar kabulüm ama 201'de düşünmem gerek" dediğinde ister istemez kahkaha attım.
"Sen baya vuruldun sanırım bana ?" dediğimde dediğime bende şaşırmıştım. İyice şuursuz olmuştum. bunların hepsi 100 yıldır Dara ile yaşadığım için oluyordu.
"Tahmin bile edemezsin"
"N-Ne ?" dedim ama o ciddiydi. O kadar ciddiydi ki dediğinde inanmamam için hiç bir neden yoktu. Tanrım. Bu mümkün olabilir miydi ? Yani beni sevebilir miydi ? Yani ben bir insan bile değildim. Sadece insan gibi bir şeydim. Ne olduğum bile belli değildi ve ondan yaklaşık yüz yıl da yaşlıydım.
"Sen" dedim ama beni öptü. Elleri yanağıma geldi ve bana doğru eğilip dudaklarımızı birleştirdi. Beynim durmuştu. Ne konuştuğumuzu, ne yaşadığımızı unuttum. Her şeyi unuttum sadece o ve ben vardık. Benden ayrıldığında gülerek beni göğsüne çekti. Kalbim patlarken ona yaslandım.
"Bana az önce ne olduğunu açıklar mısın ? O su ve hortum. Yani anlamadım" dedi sakince. Kafam hala göğsüne yaslıydı. Kalp atışlarını duyamıyordum yine de en azından bu kadar yakın olmak bana huzur vermişti.
"Ben..bu yüzden Icewort'tayım. Güçlerimizi kontrol edemiyoruz. Bir kere olmuştu daha önce. Kimseye zarar vermedik ama Chaerin o sıra köydeydi ve bir tezgah yandı. Sarayın büyücüsü bunun devam edeceğini söyledi. Yine oldu ama bu sefer ki daha uzundu, daha güçlüydü. Kendimi bile öldürecek gibiydim ki zaten oluyordu. İnsanlara zarar verebilirim. Yanımdakilere zarar verebilirim. Korkuyorum ve yine olursa. Bu sefer biri zarar görürse ya da kendimi öldürürsem"
"Bunların hepsi Buruja taşı çalındı diye mi oluyor ?" dediğinde ondan uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasíaGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.