BOM
"Bak cidden sinirleniyorum"
"Yah sinirlensen ne olacak ki ?"
"Güçlerim hala bende farkındasın dimi ?" dedim sinirle. Omuz silkti.
"Hala ölümsüzüm farkındasın dimi ?" dediğinde kahkaha attım.
"Ölümsüz olsan ne olur ki ? Canın yanıyor dimi ?" dedim Chaerin gibi. Elini kaldırıp beni işaret etti.
"Beni yakamayacağına göre"
"Suyun hayatındaki sonsuz yaşamında sana şans dilerim bende" dediğimde surat astı ve kolunu tuttu.
"Yaa benim canım acıyoor" dedi çocuk gibi uzata uzata. Sırıtarak ona yaklaştım.
"Gerçekten bazen sevgilim değil de çocuğum olduğunu düşünüyorum. Bu normal mi ?"
"Kesinlikle değil ama bende normal değilim zaten. Yani sorun yok"
"Ha bir de olsaydı. Ne o yine suratıma mı bakmazdın ? Eskisi gibi" dediğimde dudağımı sarkıttı. Dudağını iki parmağım arasına alıp sıktım.
"Surat asma. Yine de arada bunun lafını sokmam gerek ki bir daha yapama"
"Bir daha asla yapmayacağımı biliyorsun zaten" dediğinde gülümsedim. Icewortta'ydık. O günden sonra birkaç gün dinlenip gelmiştik. Seunghyun sarayına geri dönmek istediğini belirtti. Beni de yanında görmek istediğini söylediğinde bunu çok düşündüm. Gerçekten düşündüm çünkü cidden bu sarayın her köşesini biliyordum. Seunghyun'la evli olduğum zamandan bu yana sürekli tek olduğum için saray benim tek gezme mekanımdı. Bu yüzden her köşesi ezberimdeydi. Her köşesinde bir anım vardı. Buraya gelmenin beni nasıl etkileyeceğini düşündüm. Sonuçta Seunghyun hep yanımdaydı.
"Biliyorum. Yapmaya cesaret edemezsin zaten" dediğimde kıkırdadı.
"Cidden şu konuyu halledelim. Sen beni daha da sinir etmeden önce"
"Sen zaten kendi kendini bile sinir ediyorsun. Bunun için bana gerek yok ki" diye mızmızlandı. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım.
"Olsun. Sana sinirlenince sinirimi senden çıkarıyorum. Daha zevkli oluyor" dedim. Gülerek ayağa kalktı.
"Hazır mısın ?"
"Ben hep hazırım. Sıra sende" dediğimde satrança doğru eğildi ve dikkatle izlemeye başladı.
"Hadi ama Seungh! İstersen ben gidip bir tur atayım sen karar ver"
"Bu oyun böyle oynanır!"
"Sen kral değil misin ? Stratejide iyi olman gerekirdi"
"Bazı krallar güzel giyinmek için vardır. Ben onlardanım. İnsanlar bana bakıp mutluluk seviyesini arttırıyor. Bak halkım ne kadar mutlu" dediğinde omzuna vurdum.
"Abartma. Onlar benim sayemde mutlu. Herkes böyle bir kraliçe izler"
"Gerçekten ikiniz de bu kadar egolu olmasaydınız ülke mahvolurdu" dedi Lucas içeri girerken. Gülümsedim.
"Kral ve kraliçeyle bu şekilde konuşman garip"
"O bizim arkadaşımız Seunghyun!" dedim sinirle. Seunghyun'un ona sinir olmasının tek sebebi vardı. Kıskançlık. Buna kendi bile itiraz etmiyordu. Direk onun yüzüne de söylüyordu ama bu tamamen saçmalıktı.
"Onu boş ver. Su kuyuları nasıl gidiyor ?" dedim. Icewort'a döndüğümüzden beri önceliğim buydu. Söz verdiğim gibi su kuyuları açtırıyorduk. Bu konuda ise sadece Lucas ve kardeşine güvenebilmiştim. Bu yüzden Seunghyun ile ona teklif götürmüştük ve seve seve kabul etmişti. Çöl kurtları artık suç işlemiyor, aksine tüm Icewort için uğraşıyorlardı. Susuzluğun artık bir problem olmaması gerekiyordu ki halk bu durumdan çok memnundu. Suç oranı giderek azalıyordu. Hatta bir ara Minzy uğrayıp toprağın işlenmesi hakkında bilgilendirme bile yapmıştı. Ah kızları özlemiştim.
"Harika. Ulaşmak istediğimiz sayıya ulaştık bile. Sadece Kuzer tarafında istediğim bir iki yer var ama halk memnun"
"Çok sevindim" dedim neşeyle ve Seunghyun'a döndüm.
"Bende. Şu iş bitsin de kendine başka bir iş bul"
"Seunghyun"
"Tamam, tamam" diye söylendiğinde Lucas'a baktım.
"Başka bir şey var mı Lucas ?"
"Ben aslında buraya başka bir şey için geldim" dedi gerilmesinden bile neyden bahsettiğini biliyordum. Seunghyun bana verdiği ilk sözü tutmuştu. Icewort'a döndüğümüzde Penny için o kasabaya gittik. Kinim bir gram bile azalmamıştı. Bu yüzden orayı mahvettim ama o kız kaçtı. Onu arıyordum.
"Bulduk"
"Nerede ?"
"Ekibimden birkaç kişi onu buraya getiriyor. Birkaç güne burada olacak"
"Güzel" dediğim gülümsemeyi deneyerek. Artık Icewort'te böyle insanlara gerek yoktu. Bunlara gerek yoktu. Derin bir nefes aldım. Lucas veda edip çıktığında Seunghyun'la oynadığımız oyuna oturdum.
"Seni seviyorum"
"Ne ?" dedim şaşkınlıkla. Kafasını bile kaldırmamıştı.
"Öyle işte"
"Bunu zaten biliyorum"
"Senin hakkındaki her şeyi seviyorum"
"T-tamam"
"Öfkeni bile"
"Anladım Seunghyun" dedim hızla. Sonunda Seunghyun bir taşı alıp hareket ettirdi ve kafasını kaldırıp bana baktı.
"Önceden de seviyordum, yine seviyorum ve senden asla vazgeçmeyeceğim. Seni sevmek benim için bir onur"
"Yok artık. Madalyada ister misin beni sevdiğin için ?" dediğimde gülümsedi.
"Bilmem. Fena durmaz ha ? Tam şuraya" dedi kalbinin üstüne koydu elini. Yerimden kalktım ve bacağına oturdum. Derin bir nefes aldım.
"Sana bir tane hazırlatacağım ama o toplantılarında bile çıkarmayacaksın"
"Vazgeçtim"
"Ya öyle mi ?"
"Şaka yapıyorum. Uyurken bile çıkarmam. Asla" dediğinde gülümsedim ve alnına bir öpücük bıraktım.
"Güzel." Dedim sessizce. "Bende seni seviyorum"
"Ne dedin ?"
"Yah duydun işte!"
"Duymadım. Cidden" dediğinde sinirle ona baktım. Bilerek yapıyordu! Ona ilk defa bunu demiştim ve yine dememi istiyordu.
"Seni seviyorum işte! Duydun mu ?"
"Bir daha söylesene" dedi kafasını göğsüme koyup sıkıca sarıldı bana
"Seni seviyorum" diye tekrarladım gülerek. Sonra omzunu dürttüm.
"ama şuna bak" dedim. Kafasını kaldırdı ve oyuna döndük.
"Şah ve mat. Bu oyun böyle oynanır bebeğim"
"Ya sen çok tehlikeli bir kadınsın!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasiaGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.