Jiyong'un benim sinir krizimden sonra dinlememiz gereken bir yer buldu ve bir süre sessizce oturduk. Onun yorgun olduğunu biliyordum. Gözleri kapanıyordu ama uyumamakta ısrarcıydı. Bu yüzden ben ona uyuması için ikna ettim. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu kılıcıyla, kendini bir ağaca yaslanmış uyuyordu. Uyuyamayacağımı biliyordum ama bende çok yorgundum. Elim çantama gitti. Siyah defteri çıkardı ve üzerindeki ambleme baktım. Buradaki her kelime benim için yazılmıştı, eski ben için. Sayfaları çevirdim.
Canım yandı ama bunu sana yansıtmamaya çalıştım. Zaten canımın yandığını göremeyecek durumdasın. Benim gözlerime baktığımda ne hissettiğimi anlayan sen, şuan sadece yatıyorsun. İçeridesin, ilk defa bu kadar hareketsizsin ki sen uyurken bile bin kere dönersin. Şuan uyuyor gibisin ama daha çok bir...boş ver. Bunu demenin zamanı değil. Bunu düşünmeme bile gerek yok. Her şeyi yapacağım. Gerekirse bu ülkeyi bile ayaklarına sererim insanların. Yeter ki seni bana geri döndürsünler, yeter ki gül eskisi gibi.
Haber saldım dört bir yana. İnsanlar toplanıyor. Yola çıktıklarını duyuyorum. Hepsi senin için saraya geliyor, seni kurtarmak için geliyorlar. Biri işe yaramalı, o kadar kişi arasından biri dönüp seni iyileştirecek bebeğim. O kraliçelerin de peşine adam taktım. Gerekirse bütün orduyu yollar, iki ülkeye de savaş açarım. Bunu bana yaptıklarına, seni benden aldıklarına pişman edeceğim onları.
Keşke hiç gitmeseydim. Nefret ediyorum hep lafına gelmekten. Hep böyleydin zaten, bir şeyi dediğinde ve ben yapmadığımda hep buna pişman olurdum. Bu sefer çok ağır geldi. Gitmemi istememiştin. Sırf önemli diye gitmek istemiş ve seni bir şekilde ikna etmiştim. Bir şeyi yaptığım için hiç bu kadar pişman olmadım. Senin bunları yaşayacağını bilseydim asla gitmezdim. Beni öldürseler bile ama kalırdım yanında. Özür dilerim. Sana bunları yaşattığım için ama seni tekrar o yataktan kaldırmak için her şeyi yapacağım.
Yapmıştı da. Beni o yataktan kaldırmıştı. Ben neden kendimi öldürdüm ? Sebebi ona zarar vermem miydi ? Ona bu kadar mı aşıktım ? Acaba nasıl hissediyordum yanında. Mutlu muydum ? Beni üzmüş müydü hiç ? Ağlatmış mıydı ? Ya da nelere ağlamıştım ? Nelere kırılmıştım ? Ben kimdim ? Neleri severdim, nelere mutlu olurdum, neler yaşamıştım. Bütün bunlar bana çok ağır geliyordu. Hatırlamamak ağır geliyordu.
Jiyong her şeyi tek başına yükleniyordu. Kendi hatırlıyordu, kendi yaşıyordu. Bana yansıtamıyordu, anlatamıyordu. benimle dertleşemiyordu bile çünkü ne anlatırsa anlatsın hatırlamayacaktım. Tamam ondan hoşlanmıştım. Gerçekten sanki ilk gördüğüm andan beri bir şey vardı ama sadece bu kadardı. Yoksa değil miydi ?
Karşımdaki adama baktım. Sıkıca tuttuğu kılıcına ve düzenle inip kalkan göğsüne. Karanlıkta parlayan solgun yüzüne baktım. Aynı zamanda hem çok tanıdık gelip hem de bu kadar yabancı olması çok anormaldi. Kafamı karıştırıyordu. Kendimi onun anlattıklarına inanırken buluyordum.
Bu adam benim için bir ülkeden vazgeçmişti. Benim için ölmeyi göze almış, benim için savaş açmıştı. Bu adam beni seviyordu. Benim için ağlamış, bir çiçek bahçesi yaptırmıştı. Çiçekler. Mor sümbüller. İçten gelen pişmanlık. Pişmandı. Eslediğimde artık uyumam gerektiğinin farkındaydım. Elimdeki defteri çantama attım çünkü görmesini istemiyordum. Bu onun özeliydi ve ben bunu çalmıştım. Büyük ihtimalle öğrense bile bir şey demezdi ama ben öğrenmesini istemiyordum. Onun benim hakkımda her şeyi bilmesi ama benim bilmiyor oluşum zaten sinir bozucuydu.
Dizlerimin üzerinde yavaşça yanına gittim. Sırtımı onun yaslandığı ağaca yasladım ve kafamı omzuna koydum. Benim kafam omzuna değer değmez kafasını kaldırdı ve etrafa bakındı. Göz göze geldiğimizde utanarak biraz çekildim. Ben uyanmaz diye düşünmüştüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/258531643-288-k120811.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasiaGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.