Telefonumun şarjı yok yb atıp kaçıyorum. Dönünce yorumları tek tek okurum. Love u
BOM
Kızlarla konuşmamın ardından Seunghyun'a yetiştim. Sessizdi ve önüne bakıyordu. Bu durum beni geriyordu. Sanırım konuşmasını istiyordum.
"Yani sen Su Kraliçesisin ?" dedi bir saatin sonunda.
"Hayır! Hayır tabi ki. Ben sadece yöneticiyim. Ostra yöneticisi" dediğimde sadece kafa salladı. Acaba şokta mı ?
"Ben..senin tutsağın mı oluyorum şimdi ?" dedi alayla. Kaşları çatıldı ve bana döndü. Atım huzursuzca soluduğunda sadece bir saniyeliğine atıma döndüm.
"Hayır. Tutsak olarak düşünme de sadece.. yolculuk arkadaşı ? Seunghyun sadece artık beni biliyorsun. Seni öylece bırakamam. Bunu anla" dedim gerilerek. Tanrım sinirlerime hakim olmak istiyordum ama gerçekten çabuk sinirlenmek benim kişiliğimde vardı. Sorguya çekilmeye ve garip davranışlara gelemiyordum.
"Anlıyorum" dedi ve derin bir nefes aldı. "Peki Zurgar'a mı gidiyoruz ?"
"Evet. Orada bir arkadaşımla buluşacağız. Ondan sonra...sen istediğin yere gidebilirsin. Tabi istersen. İstemezsen...bizimle Rastar'a da gelebilirsin."
"Peki sonra ? Hadi istemedim sizinle Rastar'a geldim. Rastar'dan sonra ne yapacaksınız ?"
"Ostra'ya döneceğiz tabi ki" dedim sanki gayet normalmiş gibi. O ise alayla güldü.
"Peki ben ? Beni de tutsağın olarak saraya mı götüreceksin ?" dedi alayla ama sesi keyifli gelmiyordu. Kaşlarımı çattım.
"ne ? Hayır. Şimdi de tutsağım değilsin ki!"
"Ah hadi ama Bom. Konuşma tarzın hiç öyle demiyor. Çocuk mu kandırıyorsun ?" dediğinde atımı durdurdum.
"Ne alaka ? Kimseyi kandırmıyorum"
"O zaman sırf yalnız kalmak istemiyorsun diye beni Zurgar'a sürüklüyorsun" dedi o da atını durdurup. Ona yolu gösterdim.
"İstediğin yere gitmek mi istiyorsun ? O zaman git. Git ve yolda gördüğün herkese ah Ostra yöneticisi olan şu salak yok mu o Icewort'ta de. Tamam mı ? Böylece bütün düşmanlarım beni öldürmek için peşime takılsın ve ben Ostra'dan çıkmak zorunda olduğum amacımı yerine getiremeyim. Bütün Ostra hayır bütün her şey mahvolsun. Ben insanların acı çığlıklarını duymak istemiyorum. Ah o insanlar arasında sende varsın! Haberin olsun da" dedim yüksek sesle ve ilerlemeye başladım. Al işte sinirlerim gerilmişti bile. Seunghyun yavaşça beni takip etmeye başladı.
"Ne o gitmiyor musun ?" diye alayla konuştum.
"Şimdi sen yolu bulamazsın" dedi sessizce. Bu sırıtmama sebep oldu. Tanrım beni delirtecekti cidden. Yine de haklıydı. Yön bulma konusunda berbattım.
"Orada..sana silah çektim. Beni durdurabilirdin hatta rahatlıkla öldürebilirdin. Neden yapmadın ?" dedi bir süre sonra.
"Bilmem. Güçlerimi herkese gösteremem. Tahmin ettiğinden daha fazla düşmanım var. Ayrıca cidden dedikodu çıkamaz. Şuan gizli bir görevdeyim" dediğimde kaşları inanmıyormuş gibi havaya kalktı.
"Ciddiyim ben!" dediğimde kafa salladı.
"Yine de fazla şımarma. Ayarlarımla oynaman yeter. Bir bakmıştın iki metre bir buzun içinde ölüme terk edilirsin" dedim sinirle. Beni hafife almasını yada aşırı vicdanlı görmesini istemiyordum. İstediğim zaman ona zarar verebileceğimi bilmeliydi ve ona göre davranmalıydı. Kimsenin beni sırtımdan bıçaklamasına ihtiyacım yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasyGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.