Alevler İçinde

55 18 134
                                    

Bana sarılmasını her ne kadar bölmek istemesem de ileride bir kazığa bağlanmış simsiyah atı gördüğümde ondan ayrıldım. 

"O" dedim atı işaret ederken. Benimle beraber ata döndü. 

"Evet. Kendileri benim atım olur. Bizi buluşma yerine götürecek asalet" dediğinde gülümsedim. Bulut'u ne kadar özlediğimi düşündüm. Ata doğru hızla ilerlerken Jiyong hemen peşimdeydi. Elim atın yelesinde dolaşırken huzursuzca kıpırdandı. Tabi bu kıpırdanma Jiyong'un onu sevmesiyle son buldu. Jiyong gülümseyerek ona bakarken siyah ata sarıldım. 

"Sanırım onu benden daha fazla sevdin" dedi surat asarak. Gülümsedim. nasıl bu kadar siyah olabilirdi ? Yelesinden kuyruğuna kadar simsiyahtı ve çok asil duruyordu.  Bulut'la mükemmel bir çift olurdu. Bembeyaz atımın yanına simsiyah bir at. Jiyong'la ben gibi bir çift olduklarını düşündüm. Çift. Tanrım!

"Hey ne düşünüyorsun öyle ? Yüzünde gülücükler açıyor"

"Hiç bir şey. Sen işine baksana" diye çemkirdim. 

"İki seçeneğimiz var. Ya Rastar'a gider ve senin karnını doyururuz ya da buluşma noktamıza gideriz ve kızları görürsün. Şimdiye kadar çoktan gelmiş olmaları lazım"

"Ama bu hiç adil değil ki! Çok arada kaldım"

"Ciddi misin sen ?" dedi alayla. Ona bakıp kafa salladım ve ofladım. Kızları çok özlemiştim ama düzgün bir yemek yemeyi de çok özlemiştim. 

"İyi. Kızları seçiyorum" dedim sonunda gülümsedi. 

"Bari meyvemiz var mı ?" dediğimde çantasından çıkardığı bir elmayı bana uzattı. Sinirle bir ısırık aldım. 

"Umarım kızlarda yemek vardır. Bir ekmek bile kabulüm ya da şöyle bir kek. Büyük olanlardan. Çikolatalı"

"Cidden görmeyeli iştahın baya bir açılmış senin. Bayaaa. Sanki o yüz yılda iç bir şey yememişsin gibi" dediğinde omzuna vurdum. 

"Kaç gündür doğru düzgün bir şey yemiyoruz. Tabi ki açılır" diye sitem ettim. Beni belimden tutup kaldırdığında ayağımı atın öteki tarafına attım ve oturdum. İki saniye sonra oda bindi. 

"Peki ismi ne ?"

"Bitter"

"Şaka yapıyorsun dimi ?"

"Hayır o siyah ve en sevdiğin çikolata bitter çikolata. Bu konu da asla şaka yapmam" dediğinde önüme döndüm. Her şeyinde olmak gerçekten çok güzeldi. Özel hissettiriyordu. 

"Jiyong. Ejderhayı bulamazsak verdiğin sözü hatırlıyorsun dimi ?" dediğimde sessiz kaldı. Rüzgar saçlarımın arasına girdiğinde tokamı çıkarmak için ona uzandım. Bu ejderha konusunu beni gerçek anlamda geriyordu. Tokamı benden önce tuttu. Atın ipini ellerime tutuşturduktan sonra önüme düşen saçları aldı ve arkaya çekti. Sakince saçımı topladı. Elleri omuzlarıma geldi. 

"Hatırlıyorum" dedi ve omzuma bir öpücük bıraktı. İpi geri alırken bir eli belimi buldu. "Ama bulacağız. Ne olursa olsun"

"Umarım. Ben...sadece hatırlatmak istedim. Kendimi gergin hissediyorum"

"Hissetme. Ben yanındayım" dedi. Gülümsemeye çalıştım. Kızları göreceğim için heyecanlıydım. Ayrıca onlara daha söylememiştim kraliçe olduğumu. Acaba nasıl tepki vereceklerdi ? Bana kızarlar mıydı ? 

"Jiyong kızlar...kraliçe olduklarını biliyorlar mı ?"

"Umarım bilmiyorlardır" dediğinde ona bakmaya çalıştım.

"Ne ? Neden ki öyle dedin ?" dedim. Bilmeleri daha iyiydi. Tamam bende öğrendiğimde kendimi bir garip hissettim hatta inanmadım ama alışıyordun. Jiyong'a alışmıştım. Onunla evle olma fikrine de alışmıştım.

"Çünkü bu olaylar biraz karışık. Yani eski sen biliyordun tabi ki yani kralların onları sevmediğini biliyorsun. Seunghyun 3 yıl evli kaldıktan sonra Bom'u öptü, Daesung ise Minzy ile aynı ortamda bulunmamak için sürekli bahaneler üretti. Onları sevmiyorlardı. Açıkçası Seunghyun'un sevdiğine eminim. Zaten kendi de diyor. Bom o zamanlar gelip ona Ostra'ya gideceğim dediğinde Seunghyun izin vermek bile istememiş onu özlerim diye ama kendi kendini ikna edip yollamış. Lakin Daesung..onun ne hissettiği belli değil bence.  Yani onu sevmiyor ama değer veriyor"

"Aynı şey değil mi ?"

"Ona aşık değil Chaerin"

"O zaman değerde vermesin. Hiç de değer vermiş gibi gözükmüyor zaten. Aynı ortamda bile olmak istemediğine göre" dedim sinirle. Minzy gibi birine nasıl böyle davranabilirdi ? Seunghyun'u da anlamış değildim açıkçası. Bom gibi bir kadınla 3  yıl yaşayıp onu anca öpmek. Açıkçası Jiyong'a şöyle bakıyorum da evli olsak bir saniye bile beklemezdim. Yine sinirden saçmalamaya başlamıştım. Sadece sinirden!

"Chae. Daesung Minzy'e değer vermemiş olsa hiç beklemezdi. Onun içi Ostra'ya döndü, krallığından vazgeçti"

"Boş versene. Vazgeçesi varmış onun" dedim yüksek sesle. Tamam sinirlenmiş olabilirdim ama sinirimi neden Jiyong'dan çıkarıyordum ? Büyük ihtimalle Daesung'u savunduğun için. Savunsun istemiyordum. Ben sinirliysem oda sinirlensin Daesung'a. Ne diyordum ben ? Onlar benden uzun zamandır beraberlerdi. 

"Oda böyle dedi zaten. Krallığa geri dönmek istemediği için bizimle kaldığını söyledi"

"Bir de yüzsüz gibi söyledi mi ?" diye bağırdım. Nasıl bu kadar ileri gidebilmişti ki ? Bitirdiğim elmayı yere attım. Sonunda büyüyüp ağaç olsun da millet kusana kadar yesin!

"Ama öyle değil Chae. Neden bu kadar asabisin ? Anlıyorum onu önemsiyorsun ama Daesung'da çok suçlu değil. Minzy için kaldı bizimle çünkü o hep özgür olmak ve gezmek istedi ama ölümsüz olmasına rağmen bizimle durdu. Bunun bir sebebi olmalı"

"Ortam hoşuna gitmiştir. Doğru söyle gerçekten karı kıza yaklaşmadın dimi ? Şuan Daesung'a hiç güvenesim gelmedi" dedim ona dönerken. Gülümsedi ve ben bir an ne sorduğumu unuttum. Hızla önüme döndüm. Ona bakmamak daha iyiydi. O ise çenemi tuttu ve kendine çevirdi. 

"Hiç. Asla" dedi ve dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek önüme döndüm. Pislik nasıl gülümseteceğini biliyordu. İleride eski iskeleyi gördük. İskeleye yanaşmış küçük bir gemi vardı ve iskelede sekiz kişi konuşuyordu. Dara'yı ve Minzy'yi seçiyordum. Bom'da gözüktüğünde gözlerim doldu. Diğer dört erkek ve bir kadın orada gördüğüm hayaldeki gibiydi. Hyorin'i görünce tüylerim diken diken oldu. Bom bizi görüp işaret ettiğinde Jiyong atı durdurdu. Gülerek attan inmesini bekledim. Bana uzattığı eli görmemezlikten gelip aşağı atladım. Beni yine de tuttu. 

"Sadece Daesung'un üzerine çok gitme. Bebeğin ölmesi onu çok etkiledi. Ne kadar onu-"

"Bebek ?"

"Minzy'nin bebeği. O...hamileydi. Öldüğünde" dediğinde sinirle iskelede bizi bekleten beşliye ve bana doğru gelen kızlara baktım. Onlara doğru ilerledim. Kızlar gülerek koşuyor, bana gelmeye çalıyordu ama bu sinirimi geçirmedi. 

"Chaerin!" dedi Jiyong panikle bağırdı arkamdan. Kızlar yanıma yaklaşırken avuçlarımdan ateşler çıktı. Kızlar aniden çıkan alevlerle şaşırarak iki yana açılırken Jiyong peşimden koşuyordu. Ellerimi yumruk yaptığımda alevler kırmızı ve mavi arasında gidip geldi. İskeleye adım attım. Daesung.

"Daesung hanginiz ?" diye bağırdığımda alevler bütün vücudumu ateşe verdi. Alevler içinde iskelede durdum. Adi piç nasıl bunu yapabilirdi Minzy'e ?  İskeledeki dört erkek yutkunurken Hyorin gülümsedi. Sarışın olan korkuyla esmer adamı gösterdiğinde, esmer olan sarışının elini itti. Tüm hedefim esmere çevirdim. 

"Chaerin yapma" dedi Minzy. Onu duymamazlıktan geldim. O saf zaten bu herife bir bok yapmamıştır. Hatta onu çoktan affettiğine bahse bile girerdim ama bu adam affedilmemeliydi. Yanıp kül olmalıydı. 

"Seni piç kurusu" dedim hızlanırken. İskelenin eski tahtası adımlarım altında çıtırtılar çıkardı. Daesung yüzünde panikle dona kalmış bir halde bana bakıyordu. 

"Daesung. Kaç. Çabuk kaç" diye bağırdı Jiyong arkamdan. 

SKYDRAGONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin