MINZY
"O kadar yaşlandım ki. Ölüyordum. Artık hiç bir şey işe yaramıyordu. Annemin tüm defterlerini ezberledim ama artık ölmek üzereydim. Onlar bile bana yardımcı olamazdı. Bu beni hem öldürüyor, hem de güçsüz düşürüyordu. Bir şeyler yapmam lazımdı. Annem hep doğru zamanı bekle derdi. Doğru zamana sen karar verirsin, her şey senin lehine olur demişti. Artık vakti gelmişti. Doğru zaman gelmişti ve ben artık harekete geçmeliydim. Plana başlamalıyım" diye okudum defteri. Seungri de dahil olmak üzere herkes beni pür dikkat dinliyordu.
"Bunlar defterde yazıyor şimdi ?" Dedi Bom. Kafa salladığımda sinirle Dara'ya döndü.
"Ne ?" Dedi Dara sakince. Bom yumruk yaptığı elini geminin zemine vurdu.
"Hani deftere bakmıştın Dara. O zaman bu ne ?" Dedi yüksek sesle. Araya girmek istedim ama Dara'da sinirle ona baktığında vazgeçtim.
"Ne yapabilirim ki ? Buruja Lanetine odaklandım. Orayı çözmeye çalışmıştım. Hiç aklıma gelmedi Alonst'un günlük yazmaya devam edeceği!" Diye soludu sinirle. Mantıklıydı ama en azından bir göz gezdirmeliydi deftere.
"Tamam şimdi bunun kavgasına mı tutuşacağız ?" Dedi Seungri. Dara ve Bom bir kaç saniye daha sinirle birbirlerine baksalar da kafa salladılar.
"Başka bir şey var mı ?" Dedi Daesung. Ona bakıp kafa salladım. Parmaklarımı eski sayfaların üzerine koydum.
"Benimle bekledi. Yıllar boyunca benimle kaldı. Planımı ona anlattığımda boş boş yüzüme baktı sadece. Bazen beni bile korkutuyordu. Yine de o benim son çaremdi. Benim ondan korktuğum gibi oda benden korkuyordu. Yine de geceleri ben uyurken usulca yanıma sokuluyordu. Burası ikimiz için çok küçüktü. O ise dışarıyı görmek istiyordu. Yine de planımı anlattığımda hiç heyecanlanmamıştı. Bir süre yüzüme baktıktan sonra korkutucu bir sesle tamam demişti. Dönüp uyudu.Gözleri karanlıktı. Bir gün uykumda beni boğmasından korkuyordum. Bunu yapacak kadar güçlüydü ama oda biliyordu ki ben onu yarattığım için bu haldeydim. Bu kadar yaşlanmış ve güçsüzleşmiştim. Annemin bana neden korkuyla baktığını, ben ona bakınca anladım ama ben annem gibi olmayacaktım. Çocuğumu yarı yolda bırakmayacaktım, annemin bana yaptığı gibi" dedim sessizce. Derin bir nefes aldım.
"Kimden bahsediyor ?" Dedi Bom. Dara yutkundu.
"Çocuğundan. Kitabın başında yazan çocuktan" dediğinde kafa salladım. O yazıyı görmüştüm. Tüyler ürperticiydi.
"Devam et" dedi Bom sinirle. Diğerleri de sessizce onayladı.
"Tüm hayatım boyunca yaptığım istediğim şeyi Ostra'nın başına geçer geçmez yapmıştım. Bu günlüğe yazmayalı yıllar oldu. Ona anlattığım planı yapmama gerek kalmadı. Bir fırsatını buldum ve Ostra'ya geçtim. Saraya girdim. Kral ve kraliçeyi öldürmek kolaydı. Bu kolaydı ve onun küçük oğlanları tahta geçemeyecek kadar acizdi. Tahta benim geçmem ise kral ve kraliçeyi öldürmekten daha kolaydı. Tek sorun o çocuktu. Tahta geçme zamanı geldi. O çocuk şeçilmiş gibiydi. Ona büyü işlenmiyordu. Daha güçlü bir büyü bulmam lazımdı. O çocuk hakkında daha fazla şey bulmam gerekiyordu. Ostra Zurgar kralını öldürerek tek dileğimi gerçekleştirmişti ama şimdi sıra Ostra'daydı. Ostra'yı istiyordum, onu alacaktım. Bu kadar zamandır onu tepede yalnız bırakmıştım. Tek başına beklemişti beni ama onunla vakit kaybedemezdim. Plan yapmam gerekiyordu. Her ne kadar amacıma ulaşıp babamı öldürmüş olsam da Ostra beni büyülemişti" Dedim ve kitabı kapatıp yerimden kalktım. Başım dönüyordu cidden.
"Yani Alonst'un bir çocuğu vardı ve Zurgar kralını öldürmek istiyordu çünkü Zurgar Kralı onun babasıydı" diye açıkladım. Hepsi kafa salladı.
"Sonra çocuğu Zurgar Kralı için kullanacakken bir fırsat bulup kendi Ostra'ya gidiyor"
"Evet! Sonra Jiyong'un yerine geçiyor ki bunları o kurnaz zekasıyla yapmak zor değil" dedi Daesung. Kafa salladım hızla.
"O..Jiyong'un anne babasını öldürdü" dedi Bom. Yüzünde acı vardı. Jiyong için üzülüyordu.
"Güçlü olmak bağımlılık yapabilir. Düşünsene bir gün kralsın, her şey senin elinde. Diğer gün ise..elinde hiç bir şey yok" dedi Seunghyun. Onlarda bir zamanlar kraldı. Şimdi ellerinde ne vardı ? Bu durumdan memnun olmadıkları beliydi.
"Yani o yüzden Ostra'yı istedi ?" Dedi Dara. Seunghyun kafa salladı.
"Jiyong'u öldürmek zorundaydı ya da onu oradan indirmek zorundaydı ama onu büyüyle yapamadı. O da daha büyük bir büyü aradı" dedi Daesung. Bunları sanki yeni öğrenmemiş gibilerdi nedense ama sustum.
"Buruja taşı" dediğimde herkes onayladı. Buruja taşının lanetini kullanmıştı. Jiyong'u alt edebilmek için. Kafa karışıklığı ile yerime oturdum.
"O çocuk kim ? Alonst'un çocuğu" dedim çünkü tek eksik parça oydu.
"O çocuk öldü" dedi Seunghyun. Şaşkınlıkla ona baktım.
"N-nasıl ?"
"Alonst'un ona ihtiyacı kalmadı. Zaten çocuk da çok karanlıktı. Beklediğinden bile fazla kötüydü. Bu yüzden annesinin kendisine yapmaya cesaret edemediği şeyi yaptı. Onu öldürdü." Diye açıkladı ama bu berbattı. O kadar kötüydü ki. Bir insan nasıl kendi çocuğunu öldürürdü ? Hem de işe yaramıyor diye!
"Ama emin misin ? O çocuk yaşıyorsa -"
"Öldü. Gördüm. Onu kendi elleriyle öldürdü. Alonst çocuktan korktuğu kadar, çocukta ondan korkuyordu. Alonst'u..seviyordu. Alonst ise bunu düşünmedi. Onu öldürdü" diye sözümü kesti Daesung. Midem bulanıyordu. Benim ailem de yılın ailesi değildi ama en azından beni öldürmeyi denemediler. Benim onlara yaptığım gibi..
"Ben..sanırım bunaldım. İzninizle" dedim yerimden kalkarken. Arka tarafa geçerken elimde sıkıca tuttuğum deftere baktım. Sırtımı duvara dayadım. Daesung gelip tam karşımda durdu.
"İyi misin ?"
"Evet..sayılır " dedim sakince. Yanıma oturdu. Derin bir nefes aldım. En son konuştuğumuz zamanı hatırladım. Ailesi hakkında konuşmuştuk.
"Minzy...ben kötü biri miyim ?" Dediğinde ona döndüm. Değildi. Öyleydi.
"Ne ?"
"Sanki o konuşmadan sonra bana farklı davranıyorsun. Soğuk gibi" dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Bak Daesung buna ben karar veremem. Açıkçası yaşadığın şeyler kötü. Zorla evlendirilmişsin, sevmediğin biriyle bir ömrü paylaşmak zorunda kalmışsın. Yine de...bu ona böyle davranmanı haklı gösterir mi bilemem. Onun yerinde değildim. Senin davranışını nasıl karşıladı bilmiyorum. Belki umurunda bile olmadı. Sadece kralla evli olmanın sefasını sürdü, belki de çok canı yandı. Bilemem"
"Canı yanmıştır" dedi sessizce. Bence de yanmıştır. Kafasını yere eğdi.
"O çok naifti, sakindi. Hislerini belli etmezdi. O..sorun olsa bile sorun demez ve gülerdi. Bu..bazen beni daha da çıldırtıyordu" dediğinde kafa salladım.
"Olabilir ama bence ona daha iyi davranabilirdin. En azından onunla konuşabilirdin. Eminim mutlu uyurdu"
"Evet. Telafi etmek isterdim. Her şeyi"
"Artık çok geç" dedim. O ölmüştü ve bunun geri dönüşü yoktu. "Şu deftere geri döneyim. Iyice odaklanmam gerek"
"Umarım çözersin" dediğinde ayağa kalktım. Defterin sayfalarını çevirdim. Aniden esen rüzgarla sayfalar hızla çevrildi ve en son sayfada durdu. Sayfanın ortasına yazılmış cümleyi okumamla defter elimden kayıp düştü. Daesung defteri aldi ve yazıyı okudu.
"Bana itaat etmedi. Bende onu öldürdüm. Pişmandım ama o ölmeden önce bile her şeyi mahvetti. Karanlığa gömdü beni"
Sorular buradan canlar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasyGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.