"Chaerin"
"Git başımdan!"
"Chaerim bebeğim uyan"
"Of defol git Bom cidden. Uyuyacağım" diye sesimi yükselttim. Bebeğim mi dedi o ? Bebeğim. Gözlerimi açınca yüzümün beş santim ötesinde Jiyong'un yüzünü görmemle geri çekildim.
"Günaydın" dediğinde gözlerimi kırpıştırıp kafa salladım ve esnedim. Acayip uykum vardı.
"Artık gitmeliyiz" dediğinde kafa salladım yine. Ayağı kalkıp elini uzattı. Elini tutup ayağa kalktım.
"Yaran geçmiş" dedim kolunu gösterip. Ölümsüz olmak güzeldi ha. Baksana bacağım iyileşmesine rağmen hala sızı vardı ama o iyileşmişti bile.
"Evet geçti" dedi. Ağaçtan uzaklaşıp eski yolumuza doğru giderken ona yaslandım.
"Acıktım Jiyong. Kaç gündür doğru düzgün bir şeyler yemedik"
"Hımm evet biraz zayıfladın"
"Ne ? Kilolu muydum zaten ? Ha ?" Dedim sinirle ondan uzaklaşırken. Elini omzuma koyup beni kendine çekti ve ona yaslanmamı sağladı.
"Hayır. Güçsüz düşeceksin anlamında dedim. Biraz daha dayanabilir misin ?"
"Sonunda ne yiyeceğime bağlı ?" Dediğimde güldü.
"Meyve ?"
"Tamam ben şuraya yatıyorum sen toprak at" dediğimde kahkaha attı.
"Sadece çok az yolumuz kaldı. Sonra Kara Orman'dan çıkmış olacağız. Atım hemen sınırda olmalı. Rastar'a geçmemiz bir saat en fazla"
"Ciddi misin ?" Dedim inanamayarak. Sonunda medeniyete dönecektim. Aslında bir yanım ormandan çıkmak istemiyordu ama bir yanım et istiyordu artık. Şuan ne eti olduğu umurumda bile değil. O kadar istiyordum. Meyve dışında herhangi bir şey istiyordum.
"Evet artık çıkıyoruz" dedi ama onun da huzursuz olduğunu biliyordum. Elini tuttum ve parmaklarımı parmaklarına geçirdim.
"Sorun ne ?" Dedim. Kara Orman'a girdiğimden beri en çok söylediğim şeydi çünkü nedense sorunlar bitmiyordu.
"Ormandan çıkıp çıkamayacağımdan emin değilim. Belli zamanlarda çıkabiliyorum" dediğinde sessizliğimi korudum. Bütün lanet şeyler bizi buluyordu zaten. Cidden ağzını her açtığında felaket tellalı gibi hep kötü şeyler çıkıyordu.
"Bunu o zaman düşünürüz"
"Eh en kötü seni burada bırakıp yemek yemeğe giderim" dediğimde güldü.
"Sen beni bırakırsın da ben bırakabilir miyim ?" Dediğinde kafamı eğdim. Ah ah keşke hep böyle şeyler konuşabilseydik.
"Peki bir soru daha" dediğimde kafa salladı. Bende kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Kalbim teklerken gülümsedim.
"Nasıl bu kadar yakışıklısın ?" Dedim kıkırdarken. Kahkaha atarken kafasını geriye attı.
"Sen bir de beni gençliğimde gör. Ooo halkın arasında gizlice karışsam bile yakışıklılığım hemen göze batardı" dediğinde dirseğimi boşluğuna geçirdim.
"Sen fazla egolusun haa"
"Şimdi bu ego değil. Tamamen gerçekler. Ayrıca bir de karımı görsen çok güzeldi. Eh tabi benim gibi bir yakışıklıya öyle bir kadın. Bana deli gibi aşıktı"
"Şanslıymışsın. Güzel ve seni seven bir karın varmış"
"Sen daha şanslısın! Sana hala aşığım. Onca yılda bile dönüp kimseye bakmamışım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasyGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.