"Bir şey sormama izin ver" dedim. Kafa salladı. Hala o karanlık yoldaydık. Bileğime dokundum. Hala boştu.
"Mikas...dün gece uykuya daldım ama yarı uyanık hatırlıyorum gibi"
"Ah evet. Mikas'ı tanırım. Uzun zamandır" dediğinde kafa salladım. Artık yorgundum. Bu işin içinden kim bilir bilmediğim neler olacaktı. Açıkçası onca şeyden sonra Jiyong'un onu tanımasına bile şaşırmıyordum.
"Beni o mu kurtardı ?"
"Evet. Öyle oldu. Yeni evliydi o sıra."
"Peki kara büyü olayı ?" Dediğimde durdu. Elimdeki mumu kaldırıp yüzünü aydınlattım.
"Beni uyardı. Kara büyü adı üstünde...bazen geri tepebiliyor. Aslında geri bile tepmedi ya. Sen kurtuldun sonuçta ama bana olan etkisi...pek hoş değildi" dediğinde onayladım.
"Mikas bu konu hakkında bir şey yaptı mı ? Yani düzeltmenin hiç yolu yok muydu ?"
"Mikas kaçırıldı. Alonst tarafından ve hapsedildi. Aslında 20 yaşlarında falandı o zamanlar ama ona büyü yapmış. Mikas'ın kalbini aldılar ve onu o kulübeye tıktılar. Bu yüzden sadece bir kez çıkabildi"
"Kalbini mi aldılar ?" Dedim. Bunu cidden yapmış mıydı ? Yani bir insanın kalbini neden alırsın ki ?
"Evet. Güç kalptan gelir. Mikas ise çok güçlüydü. Onu aldı ve burujanın içine koydu. Burujanın şimdiye kadar olan enerjisi o kalpten sağlandı. Yani şuan buruja boş bir taştan başka bir şey değil" dediğinde kaşlarımı çattım.
"Ama burujanın kendi gücü yok mu ?"
"Gücü var ama o gücü kullanabilmek için enerjiye ihtiyacı var. Enerji ne kadar büyük olursa, güç o kadar çok olur. Mikas çok güçlü bir büyücü. Alonst onu kullandı bu yüzden. Eh Alnost'ta iyi bir büyücü ama hangi insan kalbini koymayı düşünür ki ? Yani canlı canlı kalbini alacak kadar" dedi. Ben öyleydim. Ben kalbime bıçak saplayacak kadardım. Mikas'ı düşündüm. Kalbini almıştı onun. Hayattayken kalbini söktü.
"Nasıl ölmedi ?"
"Büyü" dedi. Büyüden cidden nefret ediyordum. Her şeyin buna çıkması sinir bozucuydu.
"Ayrıca yan etkilerinden biri yaşlanmak. Yani Mikas'ı en sonunda bulduğumuzda...o sanki 100 yaşında gibiydi" dediğinde kafa salladım.
"Jiyong kafam karıştı. Benim ölmem 229 yıl oldu senin dediğine göre. Peki neden Alonst o kadar yıl beklesin ki ? Yani 128 yılı çıkar, 100 yıl ülkeyi sen yönettin" dediğinde kafa salladı.
"Alonst 4 elementin enerjisini önceden farklı bir şeyden alıyordu. Yani siz olmasanızda o adam her yıl sonsuzluğu kendine getiriyordu. Lakin Alonst'un planı çok farklı. O Ostra'yı istiyordu. O krallığı istiyordu. Bu yüzden önüne gelen herkesi kullandı. Halkı bile kullandı. Benden korkan halk, ona sığındı. Beni öldürdüğünü düşündükten sonra ise Kara Orman çıktı, bu yüzden saraya giremedi. Böyle olunca kendine saray inşa etti ama sonra bu oyundan sıkılmış olacak ki siz ortaya çıktınız. Şehri size bıraktı" dedi. Acaba sıkılmış mıydı cidden ? Bu yüzden mi vardık biz ?
"Yani biz..bu yüzden varız ?"
"Hayır Chae. Hayır. Siz varsınız çünkü sizi asker yapabilirdi. Sizin gücünüzü kontrol edebilir ve ona karşı olan tehditleri sizinle yok edebilirdi. Aynı zamanda sizin sayenizde hayatta kalacaktı"
"Yani biz onun için sadece bir askerdik" dediğimde olduğu yerde kaldı. Yavaşca bize döndü ve dudaklarını birbirine bastırdı. Gözlerimi kısarak yüzünü inceledim.
"Jiyong ?"
"Bilmiyorum. Cidden bilmiyorum. Neden bunu yaptı diye çok düşündüm. Neden siz ? Neden...her şey sanki" dedi ama sustu. Kaşlarımı çattım. Ne demek istiyordu ?
"Bilmiyorum Chaerin" dedi ve yürümeye başladı. Beynimde sürekli yeni öğrendiğim şeyleri yerleştiriyor, hepsini inceliyordum ama yerine oturmayan şeyler vardı. Kafam zaten yeterince doluydu ve yeni şeyleri kabul etmek falan istemiyordum.
"Yani Mikas senin yanında"
"Hayır. Taeyang'ın yanında." Dedi gülerek.
"Taeyang eşiydi dimi ?"
"Öyle. Mikas kaybolunca Taeyang bana geldi ve olanları anlattı. Yapabileceğimiz bir şey yoktu. Onu aramaya başladık. Belki...belki Mikas'ı bulursam, bana da yardım eder sandım çünkü içimde bir öfke vardı ve geçmiyordu. Sebebini bile bilmiyordum" dediğinde kafa salladım.
"Sana yardım edemezdi. Yanında olsa bile" dedim onaylamasını beklercesine. Kafa salladı.
"Biliyorum. Yine de ona bir borcum vardı. Sana yardım etmişti" dediğinde bu sefer duran ben oldum. Durduğumu fark edince bana döndü.
"Bu kadar mı önemliydi ? Bana yardım etti, yardım et. Bana zarar verdi, intikam al. Böyle miydi ? Bu kadar mı değerliydim ?" Dedim çünkü bu his bana çok yabancıydı. Birinin beni düşünmesi, önemsemesi. Beni bu kadar sevmesi bile sanki mümkün değildi.
"Daha fazla. Her zaman daha fazla değerliydi. Birinin sana rahatsız olacağın şekilde bakması bile benim için o kişiyi bitirirdi. Önceliğim sendin, hep sensin. Bu böyle olacak Chaerin"
"Ama bu biraz.."
"Biraz ne ? Can sıkıcı, rahatsız edici, sa-"
"Rahatsız edici" dedim ama tam olarak öyle bile değildi. Rahatsız olduğum konu o değildi. Sevgisi ve ya ilgisi değildi.
"Rahatsız oluyorsun" dedi sesini düz tutmayı başarsa da suratı düşmüştü. Kafamı iki yana salladım ve kolunu tuttum.
"Hayır. Ondan değil yani senden değil. Rahatsız olduğum konu...bende senin için aynısını yapar mıydım bilmiyorum" dedim sessizce. Kafamı yere eğdim. Sürekli aynı konulara dönüyordum ama bu çok kötüydü. Karşımdaki insan bana benim hayatımı anlatırken, sanki başkasının hayatını anlatıyormuş gibiydi.
"Yapar mıydın sence ?"
"Be-ben bilmiyorum. Hatırlamıyorum" dedim panikle. Gülümsedi ve çenemi tutup kafamı yerden kaldırdı.
"Sen benden beterdin. Peşimi bırakmazdın bile! Bir kız yanıma gelse sinir küpüne dönerdin"
"Yalan atma!" Dedim sinirle. Bir kere ben kıskanç biri değildim.
"Yalan değil. Ciddiyim" dedi alayla. Göz devirdim ve çenemdeki elini itip yoluma döndüm.
"Sanki ben kral değildim de sendin. O kadar korurdun ki beni kendimi senden güçsüz hissederdim bazen ama şikayetçi değildim. Bazen beni saraydan kaçırırdın. Şelalenin içine giderdik" dediğinde ona döndüm. Bunu biliyorum Jiyong. Bunu duydum.
"Ben bir krala yakışmayacak kadar paniklerdim çünkü dışarıdaydık. Ne korumam vardı, ne dışarı çıktığımı bilen biri vardı. Sen hayatımda yokken tek başıma hiç dışarı çıkmamıştım" dediğinde yutkundum. Gerçekten göz ardı ettiğim bir şey vardı. Görmeme rağmen üzerinde durmadığım bir şey. O kraldı. Zorluklar çekmişti, savaşlar görmüştü.
"Ama sen hiç korkmazdın. Bir kere saraydaki muhafızlardan kaçmıştık. Hepsi bizi kovalamıştı. Kahkaların bütün saraydaydı" dediğinse gülümsemiştim.
"Bunları nasıl hatırlıyorsun? " dediğimde gülümsedi. Yürüdü ve tam karşımda durdu.
"Seninle ilgili her detay Chaerin" dedi. İşaret parmağını kafasına koydu.
"Hepsi burada. Unutmam mümkün değil çünkü senin olmadığın her gün ben bu anıları tekrar tekrar canlandırdım hafızamda" dedi ve yanımda yürüyüp geçmişti. Bir kaç saniyelik donma anımdan sonra ona yetiştim. Bir süre konuşmadım. Dediklerini düşündüm. Konuşmalarımızı tekrar ettim.
"Peki şuan taşın gücü yok dedin. O zaman taş bir işimize yaramaz" dedim. Çünkü gücü yoktu. Gücü olmayan bir şey için de uğraşmak çok mantıksızdı.
"Hayır. Yarayacak. Biz ona kalp bulacağız"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
خيال (فانتازيا)Gücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.