Yerimden kalktım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kaç saattir burada olduğumuzu da. Yerlerde artık dumanlar çıkmıyordu ama hava da duman ve is kokusu vardı hala. Jiyong kalktığımı görünce ayaklandı.
"Gidelim" dedim ve yürümeye başladım. Hiç bir şey demiyordu, bana sormuyordu. Neden bilmiyordum. Zaten ne biliyordum ki ? Sinirlerim bozulmuştu. Hemen peşimden sessizce yürüyordu. Yine sessiz.
Ben...ben burada bir katliam çıkarmıştım. Hayvanları öldürmüştüm. Sorun değil. Bizi öldüreceklerdi. Jiyong'un sesi beynimde dolandı. Öyleydi haklı. Onları öldürmek zorundaydım ama...ama bundan zevk almama gerek yoktu. Zevk almıştım. Hatta o kadar büyük bir zevk almıştım ki durmak istememiştim. Daha fazla yok etmek istemiştim.
Jiyong'u da öldürmek istemiştim. Önüme çıkan herkesi, her şeyi öldürmek istemiştim. Benden korkmuştu. İşin aslı ben de kendimden korkmuştum çünkü onu o halde görmeseydim durmayacaktım, vazgeçmeyecek ve devam edecektim. Önüme kimin çıktığına bakmayacaktım çünkü bu benim ilkimdi. İlk defa gücümü bu kadar kullanmama izin vardı, ilk defa gücüm gözetlenmiyordu ve istediğim ellerimdeydi, gücüm ellerimdeydi ama ben dehşetten başka bir şey görmemiştim.
St. Alon haklıydı. Ben yıkım getiriyordum. Ateş yıkımdan başka bir şey değildi. Sen kötüsün Chaerin. Gücünü ne kadar içinde tutmayı denersen dene. Sen diğerleri gibi değilsin. Senin içinde karanlık var. Bu yüzden daha dikkatli olmalısın. Daha iyi olmaya çalışmalısın. Gücünü susturmalısın, gücünü sınırlandırmalısın. Kimseye zarar vermek istemiyorsan kullanmamalısın. Bana dediği şeyleri hiç bir zaman unutmamıştım. Sadece zaman geçtikçe iyi biri olduğuma inanmıştım. Onun bir yalancı olduğunu düşünmüştüm. Sadece beni korkutmak istediğini.
Yalancı değildi. Haklıydı. İyi biri olamamıştım. Az önce yaşananlar bunu gösteriyordu. Ben neydim ? Kendimi canavar gibi hissediyordum. İnsanlar dediklerinde haklıymış gibi hissediyordum. İyi biri olmak istemiştim. Onlara yardım etmek, korumak istemiştim ama ne olmuştum böyle ? Dara böyle yapmazdı, Bom da. Durmaları gereken yerleri bilirlerdi. Minzy zaten zorunda kalmadıkça karınca bile inciltmezdi. St. Alon haklıydı. Ben karanlıktım.
Yürüyordum ama nereye gittiğimi bilmiyordum. Jiyong ise sakince beni takip ediyor, etrafına bile bakmıyordu. Belki de geldiğimiz o kadar yolu geri dönüyorduk ama haberimiz yoktu. Susması yine sinirimi bozuyordu. Neden karşıma geçip hesap sormuyordu ? Beni kandırdın demiyordu ? Bağırıp, çağırmıyor ya da diğerleri gibi bana canavar demiyordu. Sadece susuyordu ama karşıma geçip bağırmasını tercih ederdim. En azından dönüp yanlış yolsan gidiyorsun demesini. Sinirle ona dönüp ittim.
"Yeter artık konuş. Konuş cidden. Durmuyor. Beynimin içindeki ses durmuyor. Bari sen konuş. Konuş ki delirdiğimi düşünmek zorunda kalmayayım. Şu lanet düşüncelerden kurtulayım. " dedim sesimi yükselterek. Sakince gözlerini gözlerime dikti.
"Üzgünüm. Ne demeliyim ?" dedi. Neden bir anda bu kadar kibarlaştı bu ?
"Jiyong" dedim sessizce. Neden bu sabaha dönmek istiyordum ? Bu sabaha dönüp yolumuzu değiştirmek, konuştuğumuz konuları değiştirmek ve kavga etmeden bugünü bitirmek istiyordum. Ne olduysa o kavga yüzünden olmuştu zaten.
"Chaerin" dedi ama oda benim gibi sustu. Hüsranla omuzlarım çöktü. Bakışlarım yüzü harici tüm ormanda dolandı. Sabah olmak üzereydi. Güneş yavaş yavaş yükseliyordu. Gözlerim yere kilitlendi.
"Beynimde bir ses var. Durmuyor" dedim fısıltıyla. Devam etmek istiyordum. Susmak istemiyordum. "Bu ses benim iyi olduğumu söylüyor ama iyi hissetmiyorum"
"İyi olmak istemiyor musun ?" Sorduğu soruyla kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Neden anlayışlı davranıyordu ?
"İstemiyorum. Hayır iyi olmak istemiyorum. Yas tutmak istiyorum. O-orada olanlar benim suçum. Ben yaptım" sinirle konuştum. Sinirim ona değildi. Kendimeydi. Kendime öfkem dinmiyordu. Yavaşça kafasını salladı ve eli önüne düşen saçları geriye itti. Elini kaptım ve avucu yukarı gelecek şekilde tuttum.
"Eline ne oldu ?" dedim ama ne olduğunu biliyordum. Yanık izini çok görmüştüm. Avcunun içi, parmaklarına kadar kıpkırmızıydı. Su toplayacağı o kadar belliydi ki içim acıdı. Yutkundu ve elini çekmeye çalıştı. Bırakmadım ve daha sıkı tuttum.
"Nasıl oldu ?"
"Önemli değil. Hayatımızı kurtardın."
"Nasıl oldu!?" dedim tekrardan sinirle. Derin bir nefes aldı.
"Elini tuttuğumda" diye fısıldadı. Ellerimi istemsizce elinden çektim. Eli boşluğa düştü. Ona da zarar vermiştim. "Chaerin önemli değil dedim. Sen ikimizin de hayatını kurtardın"
"O kadar vitayı öldürerek mi ?"
"Onlar vita. Neden vitalar için üzülüyorsun ? Onların tek düşüncesi öldürmek" dediğinde yutkundum. Bilmiyordum. Onlar için neden üzülüyordum bilmiyorum ama kalbim acıyordu. Belki de onları öldürdüğüm için pişman bile olmamam beni etkiliyordu.
"Bilmiyorum işte bilmiyorum! Bu kadar iyi olmam sorun. Yas tutmam gerekiyormuş, ağlamam gerekiyormuş gibi hissediyorum ama yapamıyorum." dediğimde beni kendine çekip sarıldı. kafamı omzuna yasladığımda beklemediğim şekilde rahatladım. O kadar rahatladım ki gözlerim dolmaya başladı. Bana neden bu kadar iyi geliyordu ? Neden ona bağlanıyormuş gibi hissediyordum. Ellerini belimde hissediyordum. Benim bedenimin aksine soğuk tenini hissediyordum. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.
"Onlarcası öldü Jiyong" dedim ağlarken.
"Hiç birini düşünmeden öldürdüm. Ben ne yaptım böyle ?" beni tutan elleri sıkılaştı ve beni kendine biraz daha çekti. Beynim yanlış yaptığımı söylüyordu ama hepsinin canı cehenneme. İstiyordum. Şuan burada durmak ve ona sarılmak istiyordum. Rahatlamak ve omzunda huzur bulmak istiyordum.
"Onlar bizi öldürecekti Chaerin." dedi sakince.
"Ama-"
"Ama yok. Doğanın kanunu bu. Güçlü olan, güçsüz olanı bitirir. Onlar emin ol hiç üzülmezdi. Bizi yer ve kemiklerimizi oraya atarlardı. Sonra da unuturlardı. Orada ölen onlarca insandan biri olurduk" dediğinde kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Jiyong haklıydı. O zaten çoğu zaman haklıydı. Birden aşırı yorulduğumu fark ettim. Yorgundum ve uyumak istiyordum.
Jiyong'dan zorla da olsa ayrıldım. Çantamdan macunu çıkardım ve tereddüt ederek eline baktım. O ise benim aksime hiç tereddüt etmeden elini uzattı. Elini avcumun içine aldım. Macunun kapağını açıp parmak uçlarına ve avcuna sürdüm sakince.
"Kolun" dediğimde benimle beraber koluna baktı. "Vita ısırmıştı"
"Şey..evet ama tam ısırmadı. Acısı bile geçti" dediğinde kaşlarımı çattım. Karanlıktı bu yüzden fazla iyi görememiş olabilirdim ama vitanın ona saldırdığı anlar netti.
"Jiyong nasıl tam ısırmadı ?"
"Sen bana ver, ben hallederim" dediğinde macunu ona verdim. Benden uzaklaşıp bir ağacın dibine oturdu. Vücudunu ağaca saklamaya çalıştı ve üzerindekini çıkardı. Beyaz sırtına baktım. Ne yani o ciddi ciddi yanımda üzerini çıkarmak mı istememişti ? Tanrım üzerine alan atlayacağımı düşünmemişti sanırım çünkü meraklısı falan değildim. Macunu koluna sürdü. Ay inanmıyorum daha beş dakika önce ne düşünüyordum, şimdi ne düşünüyorum. Bu herif cidden benim yönümü şaşırtıyordu.
Üzerini geçirdikten sonra ayağa kalktı ve bana doğru yürüdü. Yüzü yine ciddi halin almıştı. Kesin kavga edeceğiz diye düşünsem de bu fikri kafamdan uzaklaştırdım. Kavga ettiğimizde neler oldu görmüştük. Tam karşımda durdu.
"Şimdi ben bazı şeyleri öğrendiğime göre. Sıra sende"
Sonraki bölüm Bom'dan devam çünkü neden olmasın jkdkfjhd
Az merak edin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasyGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.