Saraydan Davetiye

59 17 60
                                        


HYORİN

"Evleniyooor" diye bağırarak aşağı inmeye başladım. Taeyang aşağı katta da değildi. Bu yüzden adımlarım bahçeye döndü ve koşmaya başladım. 

"Evleniyoooor Tae" diye bağırdığımda bana döndü. Bahçedeki çiçeklerle ilgileniyordu çünkü Minzy onu bin beş yüz kez uyarmıştı.  Elimdeki davetiyeyi kaldırdım ve ona doğru koşmaya devam ettim. 

"Jiyong Taeyang. Jiyong evleniyor. Bizi düğüne çağırmışlar"

"Kimle ?" dediğinde surat astım ve durdum. Şuan bir sarılasım kaçmıştı. 

"Acaba kimle Tae ? Tabi ki Chaerin'le"

"Ah şanssız arkadaşım" dedi alayla. Gülerek ona sarıldım. 

"Onlar için çok mutluyum" dediğimde kafa salladı. 

"Ne zaman ?"

"İki gün sonra yola çıkarız" dediğimde kaşlarını çattı. 

"Onu demiyorum Hyorin. Düğün ne zaman ?"

"2 hafta sonra" dedim sessizce. Kaşlarını çattı. 

"Yah buradan oraya gitmek iki gün. Neden erken gidiyoruz ?"

"Hiç mi arkadaşını özlemedin ya ? Bu nasıl bir vurdumduymazlık."

"Lütfen yine başlama. Biz Beyaz Saray'dayız onlar Ostra Sarayında. Zaten sürekli Chaerin'i görmeye gidiyorsun!"

"Olsun. Özledim arkadaşımı. Sanane ya" diye çemkirdiğimde saçlarıma bir öpücük bıraktı. 

"Bunu öğrencilerine anlat"

"Onlar da zaten ders dinlemek istemiyor" dediğimde güldü. 

"Aynı sana benziyorlar git gide. Farkındasın dimi ?"

"Bu mükemmel" dedim. Taeyang ve ben Beyaz saraya dönmüştük. Burada çevredeki çocuklara eğitim veriyorduk. Ben derslerden ve az biraz da büyü öğretirken, Taeyang onlara dövüşmeyi ve kendini korumayı öğretiyordu. Bu iş için gönüllü olmuştuk ve öğrencileri seviyordum. Henüz fazla sayıları yoktu. Sadece 10 kişi geliyordu ama ileri de büyüdükçe büyüyecektik. 

"Biliyorum. Fazla mükemmel" dediğinde gülümsedim. 

"Ne giyeceğim  ? Bu bir kraliyet düğünü. Bayılırım. Aynı masallardı ki gibi Tae. Muhteşem olacak. Acaba kızlar da gelecek mi ?"

"En yakın arkadaşları. Tabi ki gelecek"

"Onlar gelecek zaten Tae. Ben Asgar'daki elçilerden bahsediyorum"

"Gelirler herhalde"

"Ben şu bıcırıkları bir kontrol edeyim"

"Kızları biraz rahat bırak"

"Her konuştuğumuzda senden nefret ettiklerini söylüyorlar. Hala"

"Onlara çektirebileceğin kadar çektir" dediğinde gülümsedim ve minik kulübeme doğru ilerledim. Ne kadar sarayda da kalsak o kulübe hala benimdi. İçeri girdim ve kürenin başına oturdum. Kızlara baktım. Lisa yine askerlere bağırırken Jisoo kenardan gülerek onu izliyordu. Jennie ve Rose ise o an içeri girdiler. Lisa önündeki askerleri kovaladı. Jennie elindeki davetiyeyi kaldırdı. 

"Chaerin unnie'den davetiye geldi" dediğinde Lisa hızla elinden kaptı. 

"Yaa biz de bakalım" diye çemkirdi Jisoo. Gülümsedim. 

"Evleniyorlar"

"Ne ? Evleniyorlar mı ?"

"Evleniyorlar!" diye bağırdı Rose. Sırıtarak küreyi kaldırdım ve masama oturdum. Masada oturan kırmızı kitaba baktım ve buruja lanetinin son sayfasını açtım. Eski harfleri görünce gülümsedim. 

Sevgi karanlığı yendi. Ona o kadar çok karanlıksın dedim ki artık karanlık olduğunu benimsedi ama Jiyong onu değiştirdi. Sevgiyi kalbine gömdü ve sevgisi de karanlığı yendi. Chaerin beni terk etti. Belki de hak ettim. Hayır ben bunu hak  ettim. Onu öldürdükten sonra ise bu kadar pişman olacağımı düşünmemiştim. Bu yüzden buruja taşını buldum. Burujanın gücünü, hayatta en büyük haksızlığı yaptığım 4 kıza paylaştırdım. Onlar bunu bir lanet gibi gördüler ama bu onlar için bir özür hediyeydi. Bir gün beni affedeceklerini umdum. Bir gün beni affetmelerini umarak bir saray yaptım onlara, kraliçeler gibi yaşamalarını istedim ama asla dilim varmadı onlara gerçeği söylemeye. Benden nefret edeceklerdi. Ben ise bu nefreti hak etmiştim. Biliyorum. Bu yüzden taşı kimsenin alıp kötülük yayamayacağı bir yere sakladım. Sevginin olduğu yere.


Tüm bunları biliyordum. Bunları benim gibi Jiyong'da biliyordu. Alonst pişman olmuştu ama çok kişiye zarar verdikten sonra olmuştu. Alonst taşı saklamıştı, kötü insanların eline geçmesin diye saklamıştı ama kötü insan kendiydi. Bunu fark edemedi. Taşı asıl kendinden saklaması gerekiyordu. O kadar pişmanlığına rağmen hala kendi için uğraşmıştı. Çekmeceyi açtım ve geleceğin günlüğü dediğim defterden yırttığım tek sayfayı aldım ve şömineye doğru ilerledim.

Buruja taşı kayboldu. 

Kızlar dağıldı ve onlarla karşılaştı.

Lanetim kalktı.

Kızlar birbirlerini buldu. Ben kızları buldum. 

Savaş başladı.

Alonst öldü.

Ostra kuruldu ve herkes mutluydu.

Chaerin ve Jiyong evlendi. 

 Kağıtta yazanlara gülerek baktım. Bu geleceğin olması için gece gündüz dua etmiştim. O savaşta bende dahil on kişinin bu gelecek için hareket etmesi için sürekli dua etmiştim ve biz bu geleceği seçmiştik. Bu geleceği bulmuştuk. Kağıdı ateşe attım ve yanışını izledim. Artık geleceğe bakmak yoktu. Geleceği bilmenin gerginliğiyle yaşamak istemiyordum. 

SKYDRAGONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin