Ayağa kalktım. Jiyong'u tuttuğum gibi ejderden uzaklaştırmayı denedim. Onu kaybedemezdim. O bağın canı cehenneme ejderhaya değil, Jiyong'a bir şey olursa yaşayamazdım.
"Bırak. Jiyong uzaklaş ondan" dedim yüksek sesle ama beni duymuyor gibiydi. Bizimkiler bana doğru koştu. Önce Daesung bana vardı.
"Kolundan tut" dediğinde onu dinledim. İkimiz de onu hızla çekip ejderhadan uzaklaştırdı. Sonunda kendine geldiğinde karşısına geçtim ve onu tuttum.
"İyi misin ? Jiyong!" Dedim panikle. Öksürmeye başladığında derin bir nefes aldım. İyiydi. Kara duman etrafımızdan ayrılırken Hyorin ejderhaya doğru ilerledi. Jiyong'u kendime yasladım.
"Teşekkür ederim. Daesung teşekkürler" dedim ona bakarken. Sadece gülümsedi. Elimi Jiyong'un yanağına koydum. O iyiydi.
"Hyorin ne yapıyor ?" Dedi Bom. Bakışlarım ejderhayı tutan ve mırıldanan Hyorin'e kaydı. Bir şeyler diyordu ve ejderhanın kalbindeki yara kapanıyordu.
"Jiyong'un yarım bıraktığını" dedi Taeyang. Jiyong biraz daha kendine gelmişti. Benden ayrıldı.
"Tanrım! Berbat haldeyim" diye mırıldandı. Derin bir nefes aldım. O iyi diye kendime hatırlattım. O iyiydi ama ejderhaya bakmaya gücüm yoktu.
"Ayağa kalkanilir misim ?"
"Ben iyiyim. Kalkabilirim" dedi yine de onu kolundan tutup destek oldum. Ejderhanın yarası kapanmış olmalı ki Hyorin yanımıza geldi.
"Ah hadi ama şu şeyi artık benden al" dedi Dara sinirle. Dara'nın elindeki kalbi görmemle Jiyong'u orada bıraktım ve bir kaç adım atıp midemde ne varsa çıkardım. Minzy yanıma gelip bana baktı ve beni kaldırdı.
"Aldım. Evet gel buraya kalpcik. Bunu gemide halledelim. Şimdi gidelim" dediğinde çoğu gemiye ilerlemeye başladı. Geriye sadece Taeyang, Jiyong ve ben kalmıştık. Hyorin Taeyang'a kalbi verip ilerlemesi için işaret ettiğinde Tae'de yanımızdan uzaklaştı. Hyorin'in kanla kaplı ellerine ve elbisesine baktım.
"Peki o ?" Dedim zorla ejderhayı gösterip. Yara kapanmıştı ama hala öylece yatıyordu.
"Eh elimden geleni yaptım. Kendine gelirse gelir. Gelmezse de üzgünüm"
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Dediğimda kafasını hafifçe iki yana salladı.
"Madem onu iyilestirecek gücün vardı neden Jiyong'un yapmasını bekledin ? Zarar göreceğini bildiğim halde bunu yaptın!" Diye bağırdığımda Hyorin kollarını göğsünde birleştirdi ve sinirle bana baktı.
"Ya onun başladığı işi bitirdim sadece! Hala güçlerim yerine gelmedi"
"Kavga etmesiniz"
"Sen karışma Jiyong" diye bağırdım ve Hyorin'e döndüm.
"Yalan atıyorsun" dedim gözlerimi kısarken. Hyorin Mikas'ın değişik versiyonu gibi gözükse de aynı kişiydi. O benim tanıdığım kişiydi.
"İyi! Önceliklerini fark et istedim"
"Ne ?"
"Önceliklerini fark etmeni istedim dedim Chaerin çünkü hiç de farkında değildin" dedi Jiyong'u gösterip.
"Mikas s-"
"Benim adım Hyorin! Ve evet ben. Bir ejderha için onu tehlikeye attığının farkında mısın ? Anlıyorum ejderha ve seni ama sence de fazla değil mi ?"
"Peki sen ? Sen de aynı değil misin ? Sen Jiyong'un tehlikede olduğunu bile bile bunu yapmasını izledin!"
"Asla Jiyong'un ölmesine izin vermezdim!" Diye bağırdığında durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasyGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.