Kanun Kaçağı

78 14 123
                                    

MİNZY

Acele bir karar vermem gerekiyordu. Daesung beni kandırmıştı. Bu yüzden onu askerlere vermem gerekiyordu ama aynı zamanda onu öldüreceklerdi! Ayrıca beni da hapsedeceklerdi ama onlara Ostra yöneticisi olduğumu söyleyebilirdim. Yine de söylersem bütün görev iptal olur, hatta belki de azizlere bile haber giderdi. O zaman görevimizi terk ettiğimiz için büyük bir ceza alırdık. Kızlar olsa ne yapardı. Daesung'a döndüm. Oda bana bakıyordu. Ah cidden. 

Onun kolunu tuttuğum gibi bahçeye soktum ve kapıyı kapatıp kilitledim. "Koş" dedim Daesung'a ve hızla onu arka bahçeye çektim. Bahçenin büyük duvarlarına baktım. Elimi kaldırdım ve yerden uzanan sarmaşıklar duvarı kapladı. 

"Tırman hadi hadi" dedim. Ön kapıyı açılmaya çalışıyordu. Daesung sarmaşıklardan çıktığında bende tırmanmaya çalıştım. Beni kolumdan tuttuğu gibi yukarı çıktı ve duvardan atladık. Hızla koşmaya başladığımda elimi tutuyordu. 

"Ahırlara gitmemiz gerek. Atım orada" dediğimde bir saniyeliğine durdu ve yolunu değiştirip koşmaya devam etti. Ahırlara doğru gidiyorduk. Peşimizden geldiklerini biliyordum, sesleri yakındı. Evlerden birinin arka bahçesinden girdik. Bahçedeki kadın bizi görünce elindeki suluğu şaşkınlıkla düşürüp öylece kalakaldı. 

"Özür dileriz. Kusur bakmayın. Siz devam edin" dedim panikle. ne saçmalıyordum ? Daesung'da bana aynı o şekilde bakıyordu. 

"Ahırlar bir sokak ötede ama o tarafta askerler olabilir. Sen burada bekle. Ben gidip alırım"

"Ne ? Ne saçmalıyorsun ?" dediğimde kadın içeri koşmuş ve kapıyı kilitlemişti. Göz devirip tekrar Daesung'a döndüm. "Bak burada gerçekten güçlü biri varsam o benim. Yani çok istiyorsan sen kal."

"Tamam, tamam beraber gidelim" diye söylendi ve ön kapıya ilerledi. Beraber ön kapıdan çıktık. Boş sokaklardan birine girdik. Hızla ilerlerken gerginliğim artıyordu. Sesleri duyduğumuzda beni bir ara sokağa çekti. Tekrardan koşmaya başladık. Sola döndüğümüzde çıkmaz sokağa girmemizle ikimizde durduk. Göz göze geldik. Arkadan ayak sesleri geliyordu. Onu duvar dibine ittim ve hemen yanına oturdum. Kollarımı iki yana açtım. Toprak yerden kalktı ve üzerimize doğru gelmeye başladı. 

"Nefesini tutsan iyi edersin" dedim. Ayak sesleri yaklaşırken kalbim deli gibi atıyordu. Kafamı eğdim ve toprak üzerimize kapandı. Bu mezarda olmaktan farksızdı yine de en azından bir toprak yığını gibi duruyordu. Umarım uzun sürmez ve giderlerdi. 

"Neredeler ?"

"Buradan geldiklerine eminim" dedi biri. Nefes alamıyordum. Elimi kalbimin üzerine koydum ve sakinleşmeye çalıştım. 

"Buradan gidelim. Çok uzaklaşamazlar" dediler ve ayak seslerini duydum. Uzaklaştıkları anda üzerimden toprağı attım ve ayaklandım. Üzerimdeki toprakları temizlerken Daesung'da ayağa kalkıyordu. "Gitmeliyiz"

"Farkındayım" dedim sinirle ve geldiğimiz yoldan geri dönüp ahırın olduğu yere saptık. İnsanlar tozlu kıyafetlerimize şaşkınlıkla baksa da onlara odaklanmamaya çalıştım. Önümüze çıkan bir çocuğa çarptığımda Daesung beni bileğimden yakalayıp koşturdu. Tam ahırın karşısında Eun Ha ile karşılaştık. Sinirliydi. Hala. Sanırım bu normaldi. 

"Askerler burada yok" dediğinde ikimizde hala şüpheyle etrafa bakındık. "Onlara söylemedim buraya geleceğinizi biliyordum ama söylemedim. Seni öldüreceklerini düşünmedim!"

"Bilmeliydin!" dedi Daesung. İki elimi havaya kaldırdım. 

"Tamam siz sevgili kavganızı yapın. Beş dakikaya buradan gidiyorum." dedim ve atıma ilerledim. Görevliye sormaya bile gerek duymadan atıma eyerini yerleştirdim ve ipini çözüp onu bölmeden çıkardım. Bindikten sonra ahırın dışarısına ilerledim. 

SKYDRAGONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin