BOM
"Yemek"
"Normalde itiraz ederdim ama bende açım" dedim çünkü gittiğimiz kasabada her yer kapalıydı ve biz de asılı bir kaç kıyafeti çalıp-parasını bırakmak için dil döksem de Seunghyun buna gerek olmadığını söylemişti- kasabadan çıktık.
"İtiraz edemezsin çünkü biraz daha bir şey yemezsem bayılacağım ve beni Dara'ya kadar sırtında taşımak zorunda kalacaksın" dediğimde güldü. Zurgar'a girdiğimiz beş dakika olmuştu. Etraf çok kalabalıktı. Hava güzel olduğu için herkes dışarı çıkmıştı.
"Güzel atları bırakalım ve bir şeyler yiyelim ki seni taşımak zorunda kalmayayım. Sonra Dara'yı buluruz" dedim ve birlikte atları bırakıp bir bara oturduk. Yiyecek bir şeyler söyledik.
"Bira mı içsek ? Ya da şarap? Ah hepsini çok özledim."
"Hayır. İçki yok. Bana ayık lazımsın. Çözmemiz gerekenler var." Dediğimle ofladı. Yemeklerimiz geldiği gibi onlara yumulduk.
"Peki taşı neden çaldınız ?"
"Ödünç aldık sadece. Bunu büyütme"
"Büyütme dediğin bizimle beraber koca bir halkı öldürecek ama sen bilirsin!" Dedim alayla. Beni sinir ediyordu. Ne demek büyütme ?
"Kral ve kraliçe hakkında ne biliyorsun? " yemeğini bitirmiş ve geriye yaslanmıştı. Omuz silktim.
"Pek bir şey değil. Nasıl tanıştılar ve nasıl bitti. Sadece bu kadar. Eh üzücü bir hikaye ama kral hepsini hak etmiş" dediğim de kaşlarını çattı.
"Neden ?"
"Çünkü kara büyü yaptırmış."
"Olabilir. Sevdiğini koruyordu. Açıkçası sana ölüp bitmesem de sana bir şey olsa.." dedi ve ona baktım. Yanakları kızarmıştı. "Düşünürdüm"
"Ne ?" Dedim şaşkınlıkla. Bunu düşünüyor olamazdı dimi cidden ? Yani daha ne zaman tanışmıştık ki!
"Öyle. Bu bir insanın hayatıyla ilgili bir konu. Sıradan bir insan da değil" dedi kafasını başka yöne çevirirken.
"Yine de kara büyü kötü bir şey. Ölüm ise hayatın gerçeği. Herkes bir gün ölecek"
"Ben değil" dediğinde derin bir nefes aldım. Bu işi zorlaştırıyordu.
"Mükemmel bir ailede yetiştim. Yani 5 yaşıma kadar. Birbirlerini seven, saygı duyan anne baba. Bir de ablam vardı. Benden 4 yaş büyüktü. Hepsi beni çok seviyordu. Saraya geldiğimde bile beni ziyarete gelmeye devam ettiler. Sonra öldüler. Üzüldüm. Tabi ki çok üzüldüm ama elimden ne geldi. Ablam da öldü. Küçükken bana bahçesinden çilek veren amca, sokaklarda koşturduğum arkadaşlarım öldü. Hiç bir şey yapamadım." dedim sakince. Gözlerini üzerime dikti.
"Peki yapabilseydin ?" dediğinde kaşlarım çatıldı.
"Yapabilseydim mi ? Seunghyun kara büyüden bahsediyoruz. İlk olarak neler yaptığı ortada, ayrıca yasaklandı. Kral yüzünden. Ölüler ölü kalmalı Seunghyun. Kralın bizden farkı ne ? O sevdiği insanı korumak için her şeyi feda etti, biz neden yapamadık ?"
"Bilmem. Belki de korku engel olmuştur sana."
"Hayır. Biz vicdanlıyız. En azından ben. Bir kişiyi kurtarmak için onlarcasını riske atamam. Ne kadar sevsem de öldüyse ölü kalmalı" dedim sinirle. Bu konu beni gerçekten geriyordu. Kralın bencilliği, vicdansızlığı beni öfkeye boğuyordu. Bir kadın için bu şekilde davranıp, halka zulüm etmesi hiç mantıklı değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasyGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.