"Yani biz önceden de onlarla yakındık"
"Onlar gittikten sonra hep hüzünlüydün. Moralini toplamaya çalışıyordum. Sana hep yine gelecekler, olmazsa sen gidersin diyorum. Sen ise keşke tek sorun bu olsa. Onlar için üzülüyorum diyordun" dediğinde kaşlarımı çattım.
"Neden ?" Dedim. Neden onlar için üzülüyordum ki ? Bom ve Minzy ne yaşamıştı?
"Bana hiç anlatmadın ki. Sonradan öğrendim ama bence bunu konuşmayalım. Bunun..seni üzmesini istemiyorum" dediğinde sustum. Bilmek istiyordum tabi ki ama içimden bir ses öğreneceğim şeylerin beni sadece daha kötü yapacağını söylüyordu.
"Peki plan ne ?"
"Plan..ejderhayı bulmamız gerek. Herkesle Rastar'da buluşacağız ve gemiye bineceğiz. Oradan da Epesis denilen bir yere geçeceğiz. Ejderha orada olmalı" dedi. Gördüğüm yeri hatırladım. Çok fazla etrafıma bakacak zamanım olmamıştı ama orada hiç bir şey yoktu diye hatırlıyordum.
"Anladım. Bana şu ejderhadan bahset biraz"
"Ejderha yüzyıllardır dolanan bir efsane. Halk arasında sürekli lafı açılıyor. Onu bulmaya gidenler olmuş ama ya geri dönememişler ya da onu bulamamışlar"
"O zaman bizim bulacağımız da net değil ki" dedim. Umutsuz olmak istemiyordum ama bence bulamayacaktıkta. Ayrıca o gördüğüm yer bana hiç de yabancı gelmiyordu.
"Denememiz gerek. Ben ejderhanın varlığına inanıyorum" dedi ki inandığını biliyordum. İnanmak zorundaydı da çünkü tüm planı bunun üzerineydi.
"Yine de...ya bulamazsak Jiyong" dedim ondan uzaklaşıp. Ellerimi tuttu.
"O zaman olması gerekeni yapacağız"
"Bana söz ver" dedim ellerini tutuşumu sıklaştırdım. "Eğer bulamazsak...sen değil. Bana izin ver"
"Ne ? Chaerin hayır" dedi ellerini benden çekmeye çalıştığında daha sıkı tutundum. Bırakmasını istemiyordum.
"Evet çünkü ben olmalıyım. Sen bizim için azizlerden intikamımızı al. Eğer sana bir şey olduktan sonra..başaramazsak ben yapamam ama sen başarabilirsin. Sen ve arkadaşların siz savaşmak için varsınız. Ben ise...ben ise sadece korumak için" dedim. Jiyong tüm konuşmam boyunca kafasını iki yana salladı.
"Jiyong!" Dedim en sonunda. Bu olmalıydı. Olmak zorundaydı. Onun buna gücü vardı.
"Bu mantıksız"
"Hayır. Ostra'nın yeniden kurulması lazım. Krallığın kurulması için sana ihtiyaç var. Tüm plan bu değil miydi ?" Dedim sakince. Onu ikna etmek istiyorsam sakin olmalı, huyuna gitmeliydim.
"Kurmayız biz de"
"Hayatım" dediğimde yere eğdiği bakışlarını gözlerime sabitledi. Böyle kelimeleri asla söyleyeceğimi düşünmemiştim.
"Ostra Saray'ının yani gerçek sarayının tekrar ışıl ışıl olmasını istiyorum. İnsanların mutlu olmasını istiyorum. Isınmak için kitaplarını yakmamalarını. Bunu ben başaramam ama sen yapabilirsin"
"Sensiz yapamam"
"Yapamazsın değil. Bensiz yapmak istemiyorsun. Arada fark var çünkü sensiz yapamayacak olan benim. Brn ülke yönetmekten anlamam. Azizler beni bu kadar zaman parmağında oynattığına göre beceremezmişim de" dedim gülmeye çalışırken. "Şimdi bana söz ver Jiyong. Hem benim kalbim seninkinden daha güçlü"
"Hayır benimki daha güçlü" diye mızmızlandığında gülümsedim. Kollarımı iki yana açtığımda sarıldı ve kafasını göğsüme koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
Viễn tưởngGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.